14 Şubat 2012

Sevenlerin Gözü Kör Olur, Görmez Sevdiğinden Gayrısını...

(Bleeding Hearts - Dicentra - Kanayan Kalpler Çiçeği)

Toplum var, toplum var, her birinde de ayrı ayrı fark var. Birinin elbisesini alıp, diğerine giydirmeye kalktığınızda size bazen büyük gelir, bazen dar. En güzeli kendi elbisenizi giymektir. Ah ama süslemek istersiniz, o zaman kendinize yakışan için farklı toplumlardan beğendiğinizi katarsınız ama size uyanından. Yoksa taktığınız küpe kulağınızı acıtır, ayakkabı vurur, erkekler için kravatta ya da papyonda olur bir şekilde eliniz, belli eder bir güzel yakışmadığını...

Toplumlarda piyasayı hareketlendirmek, işgücünde istihdamı arttırmak için ara ara birşeyler halka alışkanlık edilmeye çalışılır. Belli günlerde satışlar artar çünkü. İhtiyaç olsun ya da olmasın... İngiltere'de yaşarken, Christmas ile açılırdı alış-veriş zamanı insanların. Gerekli, gereksiz, sadece alınmış olması için alınan bir sürü hediye dolaşırdı çam ağaçlarının altında. Sonrasında ağaçlar ayrı çöp olurdu, alınanlar ayrı. Torba torba hayır derneklerinin dükkanlarının önüne bırakılırlardı. Yapılan ziyanı saymayacağım artık biliyorsunuzdur. Ama gene de albenisine kaptırıyorsunuzdur kendinizi. Yiyecekler ayrı, hediyelikler ayrı...

Ama bir de şöyle bir yönü var bu durumun, o insanlar, çoğu zaman yılda bir kez biraraya gelir. Çoğu tek çocuklar bile annesini, babasını yılda bir kere görür. Onda bile kaçacak bahane arayan çoktur. Çünkü toplum bireysellik üzerine kurulmuştur. Ben merkezlidir. Yaşlılara hürmet olsa bile, bizdeki gibi korumak, gözetmek, baştacı etmek yoktur(bizde de bu durum zıvandan çıkmış halde ya neyse, gene özenti diyelim). Huzurevlerinde ''o günün'' gelmesini bekler yaşlılar ya da eli ayağı tutmaya yetenler kendi evlerinde. Hayırlı olanları yok mudur, elbet vardır. Ama genelde gördüğüm diğer kesimin daha çok olduğundan yanadır.

Sonra sıra Sevgililer Günü'ne gelir. Heryer kırmızıya boyanır. Kalplerden insana fenalık gelir.

İngilizlere özel Pancake Day vardır. O gün için tava satışları tavan yapar. Hazır yapılmış pancakeler, pancake karışımları marketteki raflara birer birer dizilir...

Anneler Günü gelir çatar Mart ayında. Bu gün, neden Mart ayında İngiltere'de bilmiyorum...

Sonra Easter vardır. Yumurtalar, tavşanlar, sepetler, o güne özel yiyecekler...

Yaz dönemi biraz boş geçer ama yaz indirimi olduğu için zaten yığınla dış ülkelerden gelenler vardır, sırf alış-veriş için... Kazanır gene ticaret yapanlar.

Sonra Harvest Fest vardır. Hasat Bayramı. Onda daha çok evde atıl durumda kalan yiyecekler fakirlere bağışlanır.

Elma günü gelip çattığında, elmayla yapılacak olan yiyecekler için mutfak malzemeleri raflardaki yerini alır.

Bol tantanalı ve kabaklı Cadılar Bayramı... Bol bol çikolata, şekerleme, kıyafet, aksesuar...


Guy Fawkes Day... Bol bol havai fişek ve odun... Yanında film piyasasını ihya eden DVD, CD ler...

Ve gene Christmas... Çevrim böyle devinir gider...

Farkında iseniz her bir üreticiye hak geçmemiştir. Hepsi düşünülmüştür. Kiminde çiçek üretenler ihya olur, kiminde yiyecek, kiminde tekstil, cam, daha pek çok aklıma gelmeyen sanayi, kol mutlu edilir. Bu saydıklarım da ana başlıklar. Arada minik minik kutlanan başka şeyler de olur elbet.

Hani şu bizim çocukluğumuzda Bayramlarda, Yılbaşılarda postane önünde görmeye alışık olduğumuz kart satanlar vardır ya, naylondan kendi imalatları çadırın altında donan satıcılar... Şimdi tarih olan hani... Onların yerine bol pırıltılı kocaman dükkanlar vardır. Gittiğinizde de her bir farklı amaç için kart. Hasta mı oldunuz? Birileri size geçmiş olsun kartı gönderir. Yeni eve mi taşındınız? Hemen güle güle oturun kartları gelir. Bebeğiniz mi doğdu, ev karttan geçilmez. Hani hapşursanız, size çok yaşa diyecek bir kart bulursunuz, o derecede...

Alan mutlu, satan mutlu, tüm bunlardan bana ne değil mi?

Ama bu yazı öyle dememiş ne yazık ki! Kabaca, Aptal Aşk Tanrısı Olmayın, Sevgi Sorumluluğunuzu Gösterin diyor.

İçinde neler mi yazıyor? Gene kabaca, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. İngilizce bilenlerin doğrudan yazıyı da okuması daha iyi...

Amerikalılar Sevgililer Günü hediyeleri için, senede 17.6 bilyon dolar harcıyorlarmış. Bunun 4.1'i mücevher için, 1.8'i çiçek için, 1.5'i de şekerlemeler içinmiş. Yazan kişi, özellikle bu başlıklara ağırlık vermiş.

Yazıda çikolata, tadını sevenler için tatlı bir rüyadır ama onu üretmek için çalışan işçiler için kabus olabiliyor diyor. Dünyadaki en büyük kakao üreticisi Gana ve Fildişi Sahili imiş. 2010 yılında hazırlanan BBC'nin Panorama programına göre, kakao toplanırken genelde çocuk işçiler, hatta köle işçiler çalıştırılıyorlarmış!

Amerika'da satılan çiçeklerin büyük çoğunluğu Kolombiya'dan geliyormuş. Bu ülke kesilmiş çiçek pazarıyla ünlü olduğu kadar, gene çocuk işçi ve zorla çalıştırılan işçileri ile ünlüymüş. Yazıda kaynak olarak burası gösterilmiş.Ayrıca çiçeklerin canlı, bozulmadan durmaları için, üzerlerine sıkılan toksik kimyasal ilaçlardan sözediyor. Bunlar da özellikle kadın ve çocuk çalışanlara akciğer ve sinir hastalıkları olarak geri dönüyormuş.(Nihai tüketiciye ne olarak dönüyor acaba?)

Mücevher konusunu artık bilmeyenimiz yoktur herhalde. Çocuk işçiler, zorlanarak çalıştırılan işçiler, sağlıksız çalışma koşulları bu yazıda uzun uzadıya ve açıkça anlatılmış. Altın madenlerinin doğaya verdiği zarar inanılmaz düzeyde! Civa, siyanür ve geriye kalan toksik atıklar çok fazla boyutta. Bu konuda New York Tımes'a ait uzunca bir yazı burada. Kendi ülkemizde olanları anlatan yazılardan örnekler de burada ve burada. Madencilerin elleri de en son, Türkiye'nin akciğeri, dünyadaki nadide yerlerden biri olan Kazdağları ve Gökçeada'da ne yazık ki, dur demek de sizin, bizim ellerimizde.

Yukarıda bahsettiğim yazıda diyor ki, tüm bu duyduklarınızdan dolayı bu günü kutlamamak yerine, daha başka çözümler bulun. (''Neticede bu ve benzer günler bir pazar ve bu işten hakkıyla para kazananlar da var - anlatılmaya çalışılan...'')

Sevdiklerinize ellerinizle yiyecekler hazırlayın. Kendi kartlarınızı kendiniz yapın. Keçeden not defterlerinin üzerine kalpler yapıştırın.(Ellerinizi çalıştırın işte fırsat size...) Bahsedilen çiçekler yerine adil koşullarda üretilmiş olan Fair Trade Çiçekleri tercih edin. (Hımmm bizde böyle bir karşılığı var mı acaba? Çiçeklerinin nereden geldiğini bildiğimiz çiçekçilerden almak belki de!)

Kirletilmemiş Altın diye bir kampanya varmış Amerika'da. Ona üye kuruluşlardan alış-veriş edebilirsiniz diyor. Bunun yanında bu konuda farkındalık yaratmaya çağırıyor yazıyı yazan kişi. Minicik bir pırlantanın kanlı ellerden size gelmemesi için. O pırlanta için hayatların bitirilmemesi için.

Çikolata için de Global Exchange'in kampanyasına dikkat çekiyor. Türkiye için sanırım Fair Trade etiketi taşıyanlar en iyisi olacak bu konuda. Hem sadece bu gün için değil, yaşam şeklimiz olmalı.

Zira gerçek aşk, dünyayı çöplük yapmamak, çocukları zorluklar ve zehirler içinde çalıştırmamaktır. Bu sevgililer gününde sadece sevdiğinize değil, dünyaya ve dünya insanına da sevginizi gösterin diyerek bitirmişler yazıyı...

Aynı dileklere katılmamak mümkün mü?

Tüm sevdiklerinizin yanınızda olması dileği ile...

14 yorum:

Göçebe dedi ki...

Kırmızı güller, pofuduk ayılar, kalpli yastıklar, vıcık vıcık ortamlar... böğhh :P

Sevgiliyi mutlu etmekten ziyade piyasayı canlandırmaya yarayan bugünü yok sayıyorum ben de. Hatta bu yüzden yarın bienal açılışına kadar evden çıkmayacağım. Sırf sevgilisiyle birlikte Aşk Çeşmesi'ne para atabilmek için 14 Şubat'ta Roma'ya gelenleri düşünürsek, yarın buralar hiç çekilmez olur :P

tülin dedi ki...

Tokat gibi bir yazı olmuş.Bazılarımıza gerekli.
Keşke ortak yayınımız bu güzel post olsa.
İzin verirseniz elbette.
Her gününüzde sevgi olsun.

Narince dedi ki...

Evimin çok yakınındaki AVM'ye adımımı atmam bugün:))
Oğluşum küçükken kırmızıya mınnızı derdi, her taraf mınnızı mınnızı içimi bayıyor ığyyhh...

hindiba dedi ki...

Evet, bu "dilek"lere katilmamak mümkün degil :) Cikolatadan, kesme cicege, cocuk iscilerden kirli altina kadar bir cok konuyu toparlayan harika bir yazi olmus, tesekkürler :)

ulay dedi ki...

Ne kadar doğru aslında, ne kadar doğru. Tum kalbimle katiliyorum bu yaziya. Kartlarimi elimle ecis bucus hazirlarim ben zaten, elimden geldigince :) hediyelerim ihtiyac uzerinedir, fazla mi gercekci yasiyorum bu hayati bilemedim ama sikayetim yok :)

Berceste dedi ki...

Bir süre sonra kutlamadan, göreve dönüşüyor, orada da iş bitiyor zaten :( Piyasanın da canlanmaya, insanların çalışmaya ihtiyacı var diyorlar bu kısmı tamam ama birileri mutlu edilecek diye, köle gibi çalıştırılmaya, haksızlığa hayır :(( Of of of hiç çekilmez çeşme falan!

Tokat atmak istemedim Tülin, sadece hatırlatmaya çalıştım o kadar. Ortak yayından kastın nedir? Sevgiyle...

Mırnızıyı küçültüp bir güzel şımart sen de Narincem :)

Teşekkürlük bir durum yok Evren, esas bu duruma dikkat ederek alış veriş yapanlara teşekkürler.

Ne güzel el emeğini değerlendirmek Fragola. Eline sağlık. Sadece gerçekçi değil, doğru ve olması gerektiği gibi yaşıyorsun :) Sevgiyle...

aysunberktayözmen dedi ki...

Evet,sevgililer gününe bir çizik atalım ve Kanayan kalp dediğimiz şu güzel çiçeği seyredelim.Bu muhteşem renk uyumu ve ince narin hali beni büyülüyor.Ne yazikki her güzel şey gibi kısa ömürlü.

Berceste dedi ki...

Ben de büyüleniyorum Aysun hanım. Kendisi gördüğüm an çarpıldığım çiçeklerden. Cambridge'de Clare College'in bahçesinde karşılaşmıştık. Beyaz çiçeklerden bir bölüm hazırlamıştı bahçıvanları. Herbiri diğerinden güzel bembeyaz çiçekler ama aralarında en çok bu çiçek çarpmıştı beni. Oradakiler epey uzun süre durdular sanki. Belki birisi bitip diğeri açıyordu bilmiyorum. Özel bahçıvanların elleri sadece bu çiçekler için vardı orada. Daha önce babamla ilgili yazdığım bir yazıyı süslüyor o beyaz olan. Bu ise bir bahçe marketten. Türkiye'de bulsam hemen alacağım :) Üzerine bir yazı yazmak lazım hakkını vermek için.

aysunberktayozmen dedi ki...

Çiçek marketlerde tohumlarını görmüştüm, gene raslarsam size alırım.Benim bahçemde de vardı birzamanlar bahçedeki bir düzenleme sırasında kaybettik onu. Pek çok üzülmüşdük arkasından.

Oglak Kizlari dedi ki...

Dün akşam aynı konu vardı bizim evde.
Tüketim çılgınlığı. Ama olmadan da olmuyor.
Bugün, bişey alıyorsun, yarın çocuklar çalışıyor diyorlar ve daha pahalısı raflara geliyor. Hadi onu almayayım, bunu alayım diyorsun. Bu seferde arz-talep yine o üründe de aynı şey oluyor.

Zincir bence kırılamıyor. Nüfus artıyor.

Bilgili anne Çiğdem

cansu dedi ki...

harika

Blogger Bolat dedi ki...

Size gönülden katılıyorum!

evinkedisi dedi ki...

Evet bende İngiltere'den gelen kartlardan ya da oraya gittiğimizdeki gözlemlerden bu sonuca varmıştım hani yazmışsın ya hapşırsan çok yaşa diyen kartlar bile hazırlanmış. Olayın suyu çıkartılmış diye düşünüyorum fakat insanoğlunun bunu yapmaya o kadar uygun ki yapısı. Türkiye gibi turistik bir yer ve yeni yıl dışında kart bilmeyen ve de ilgilenmeyen bir kültür için tam bir kültür şoku gerçekten de.

Tamam anladık kart olsun da üzerinde allah aşkına doğum günün kutlu olsun yazılmış altınada kısaca sevgiler yazılıp imza atılmış olmasın çünkü çooook duygusuz! Katılıyorum. İnsanların birbirlerini hatırlaması güzel ama bunu zamansızlıktan ya da o insana görev için hazırlanmış bir şeyle küfür ederek gitmek, kart atmak kötü.

Sevgiler :)

Berceste dedi ki...

Saksıda bahçe marketlerde vardı ama renk seçeyim, bu sağlıklı derken kaçırmıştım. İngiltere'den elimde saksı dönmeme izin verirler miydi acaba :) Düşünmeniz bile yeter, teşekkürler Aysun hanım. Siz yeniden kendinize temin ederseniz, önce fotoğrafları, sonra da çizimleriyle bizi ihya edersiniz, o zaman çok daha fazla mutlu olurum. Sevgiyle...

Olmadan oluyor bilgili anne Çiğdem. Daha doğrusu kuralına oturtursan, inandığını alıyorsun. Biz uzun süredir ithal muz almıyoruz mesela! Fair Trade markası üzerinde olan ürün bulunca onu tercih ediyorum mesela. İngiltere'de iken hep onlardan almaya çalışırdım. Pırlanta yüzük takmazsan kimse neden takmıyorsun demiyor mesela!Ihtiyaç da değil besin maddesi gibi. Ben nerelerde neler var anlatmaya çalıştım. Karar sizin, vicdan sizin.

Cansu, teşekkürler ama adını tıklayınca yönlenen sitelere benzer bir girişim yüzünden, kurunun yanında yaş da yanar misali uzunca bir süre bloglarımıza erişememiştik. Bilmiyorum siteniz birisi tarafından ele mi geçirildi. Ama doğru yol varken, bizi de yakmayın gene!

Teşekkürler Bolat. Sen de sitende öyle doğruları yazıyorsun ki, söylenecek söz kalmıyor pek bana, okuyup, budur deyip evime dönüyorum :)

Pisiciğim, üç kart sonra hevesi kaçıyor insanın. Hele sana gelenler eve sığmamaya başlayınca, ayırıp seçip diğerlerini geri dönüşüme yollarken vicdanın sızlamaya başlıyor :( Eşim bir de tutup onların bir kısmını Dilek bunları ister deyip getirmiş bana taaa İstanbul'a. Gel de yer bul şimdi :) Eskiden ülkemizde vardı belli günlerde kart atma alışkanlığı. Yeniden olsa keşke ama böyle sarfiyata dönüşmeden. Ben de gruplarda, bloglarda anneler ya da babalar oturmuş çocuğu adına 30 tane kart yazdık ha ha mesajlarını görünce durduğum yere sığamadım! Hem eziyet, hem yazık, hem boşa beyin yıkama. 3 yaşındaki çocuk kart yazsa ne olacak sevgililer günü diye! Doğumgünü, önemli bir gün tamam ama sevgililer günü yok boğulur gibi oldum... Sevgiler bizden...