24 Şubat 2007

Doğru yazalım, Doğru konuşalım, Dilimizi Koruyalım ( DDD )


Dil Etkinliğimiz sırasında bizi temsil edecek sloganımız sevgili Özgül'ün önerdiği "Doğru yazalım, Doğru konuşalım, Dilimizi Koruyalım ( DDD )" olarak seçildi. Önerisi için Özgül'e ve oy kullanan, destek olan herkese çok teşekkürler.

Anket detaylarını bu adresten
http://turkcemiz.dnsalias.net/ görebilirsiniz.

Sevgili
Bujene'ye iş düşüyor bundan sonrasında! Topu ona atıyoruz!

Etkinlik tarihlerimizi sevgili Tijen'in önerisi ile her ayın birinci ve üçüncü pazartesi günü olarak belirledik. 15 günde bir yapacağız yani. En kısa sürede kuralların üzerinden geçelim ki, günlüklerimizi düzgün yazmaya o kadar kısa sürede başlayabilelim diye düşünüyoruz.

İlk ev sahibimiz 5 Mart 2007 tarihinde Punto amca olacak.

Ev sahibimizin yayınlayacağı dil bilgisi kuralları, önceden danışmanımızın denetiminden geçecek, yayına girecek. Destekleyen bizler de logomuzu sayfalarımıza yerleştirerek kimin ev sahibi olacağını duyuracağız ve sitelerimizi/günlüklerimizi yazarken de özellikle bu kurallara dikkat edeceğiz. Ev sahibimizin yazdıklarını anlayarak okumak birinci aşama olacak yani, sonra da sıra uygulamaya gelmiş olacak. Başlangıçta özellikle Türkçe klavye kullanımı yurtdışında yaşayan benim gibi arkadaşlar için zor olacak biliyorum. Ama yürümeyi bile baştan zorlukla öğrenen insanoğlu, şu anda düşünmeden bu eylemi yapabildiğine göre, bunu da başarabilecek. EMİNİM!

Hepimize Kolay Gele!

19 Şubat 2007

Pancake Day - Krep Günü

Üç sene kadar önce eşimin iş yerinden bir arkadaşı Pancake (İngilizce’den aynen tercüme edersek ''Tava Keki'' ama çok komik geliyor bana böyle demek onun yerinde dilimize Fransızca’dan geçen adı ile de ''Krep'' diyeceğim müsadenizle) kutlamasına davet etti arkadaşlarını, eşim de gider miyiz diye bana sordu, merak etmiş neyin nesi bu “Pancake Party” diye nete bakarak bazı bilgiler bulmuştum. Bugün gene ''Pancake Day'' burada. Bütün marketler tavalarla, hazır krep karışımları ile dolu. Ortamı görünce sizlerle de paylaşmak istedim.

''Shrove Salı’' 'sından itibaren oruç tutan İngiliz Hristiyanların kilo yapan tereyağ ve yumurtayı yedikleri son gün imiş. Dini bir anlamı var yani!


Oruç süresince bu gıdaları(tereyağı ve yumurta) yemeleri yasakmış. Shrove, İngilizce shrive yani günah çıkartmak anlamına geliyormuş. Eskiden o gün kilisede çan çalar ve günah çıkartmak isteyenler de bu çan sesi ile birlikte kiliseye giderlermiş. 1445 yılında Buckinghamshire, Olney'de bir hanım, tavada bu kreplerden pişirirken çan sesini duyup geç kaldığı için, farkında olmadan üzerinde önlüğü, elinde tavası ve içinde de yaptığı kreple kiliseye koşmuş. Günahlarından arınma işlemini-duasını- kaçırmamak için. Bu da İngiltere’de bir geleneğin başlangıcı olmuş! Ne kadar ilginç değil mi? Günümüzde İngiltere’nin çeşitli şehirlerinde “Günah Çıkartma Salısı’nda” yarışmalar yapılmakta, elinde tavası ve krebi olmak üzere hanımlar koşmaktaymış.(-mış diyorum çünkü ben henüz böyle bir etkinliği göremedim.)


Yarışmadaki kurallardan biri tavadaki krebi üç defa havaya atarak çevirmek, diğer yandan da koşmakmış. Bir diğeri de başına eşarp örtmek ve önlük giymekmiş. Krebi, çanı çalan görevliye ilk defa teslim eden, görevli tarafından öpülerek birinciliği ilan ediliyormuş! İnanışa göre krepler, o akşam saat 8:00 ‘den önce yenmeliymiş. Yoksa kötü şans getirirmiş.


Krebin içine konulan;

Yumurta – Yaratılış
Un – Hayatın bileşenleri
Tuz – Sağlık
Süt – Saflık, arılık


anlamına geliyormuş.Konu ile ilgili pek çok şiir ve şarkı da var internette gezinince. Bunlardan biri Christina Rossetti’ye aitmiş ve şiiri:

Mix a pancake,
Stir a pancake,
Pop it in the pan.

Fry the pancake,
Toss the pancake,
Catch it if you can.

Batı Somerset’te yaygın olan bir tekerleme de şöyle imiş ki ben bunun ses uyumunu pek sevdim:
Tippety-Tippety-tin;
Give me a pancake and I'll come in.
Tippety-tippety-toe,
Give me a pancake and then I'll go.

Elbette bir İngiliz usulü krep(Pancake) tarifimiz de var:

220 g un
500 ml Süt
2 Adet Yumurta
Bir fiske tuz
40 g Tereyağ
1 yemek kaşığı kabartma tozu

1 Adet Limon ve üzerine serpmek üzere toz şeker
Yapılışı:
Unu ve tuzu bir kaba eleyin, ortasını açarak buraya yumurtaları kırıp, çırpmaya başlayın. Yavaş yavaş sütü ekleyin. Oluşan kıvamlı karışımı 1 saat kadar dinlenmeye bırakın.
Tavanızı ısıtın. Tereyağ ile yağlayın. Bir kepçe hazırladığınız karışımdan dökün. Tavada altta kalan kısım pişince tavayı zıplatarak çevirmeniz mümkünse bu şekilde alt-üst ederek iki tarafını da pişirin.
Pişen krebinizin üzerine toz şeker serpiştirin ve limon suyu dökün. Afiyetle yerken de yüzyıllardır süren bu geleneği, elinde tava kiliseye koşan kadını düşünerek gülümseyin!
Kaynaklar:
BBCElaine's Pancake Day Page

Önemli Not: Önceden hazır olduğu için yazımın yayınını bekletmek istemedim. Ama aynı zamanda dil etkiliğimiz için kampanyamızı unutmamanızı da rica ediyorum!

Wikipedia

Mystical World Wide Web

Sloganımızı Seçiyoruz


6 Şubat tarihinde, dilimizi düzgün kullanmak adına ''VAR MISINIZ?'' demiştim. Varız diyen arkadaşlarımızla da etkinlik üzerine yola çıkmıştık. İlk adımımız sloganımızı (ne yazık ki slogan yerine kullanacağımız bir sözcük önermemiş TDK tam olarak) bulmak idi. Önerileri biraraya toplayarak bir seçim sistemi hazırladık.

http://turkcemiz.dnsalias.net/

adresine giderek oy kullanabilirseniz seviniriz. Oy sistemi 23 Şubat 2007, Türkiye saati ile 13:00'e kadar kullanılabilecektir. Bu tarihin sonunda seçilen sloganımız üzerine sevgili
Bujene logomuzu hazırlamaya başlayacak, bizler de bu arada etkinlik için gönüllü olan Blog sahiplerimizi listelemeye başlayacağız. Aramızda hızlı iletişim kurabilmek için bir de Dil Yarası adında grup kurduk. Oraya üye olmak isteyen arkadaşlarımız:


ya da oylama yaptığınız sayfadaki Sen de Katıl kısmına tıklayarak (http://turkcemiz.dnsalias.net/dilyarasi.html) üye olabilirler.


Var mısınız?


Dip Not:
Bazı arkadaşlarımız bağlanırken sorun yaşayabilirler. Lütfen denemekten yılmayınız!

15 Şubat 2007

Yemek Etkinliği 19-Çikolatalı Pancarlı Kek


Yan komşumuzun bebeği olmuştu. Ben de onu kutlamaya gittiğimde bebişin ağabeyi de 2 yaşına basmış meğerse. Ailenin babası, oğlu için bir kek hazırlamış. Bana da ikram ettiler. Yerken çok beğendim. Çok lezzetli olduğunu söylediğimde gülümsediler. Değişiklik yaptık bu sefer dediler. Meğer içinde pancar varmış! Duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Tatlı ile pancarı hiç yakıştıramazdım, oysa harika bir keke dönüşmüştü.


Pancarı çok severim. Anneciğimin turşuları burnumda tüter. Burada markette bulduğumda nasıl mutlu olmuştum pancar turşusunu. Anneminkiler gibi değil elbet ama hiç yoktan da iyi...


Sonra buradan bir arkadaşımız haşlanmış halde rendeleyerek, sarımsaklı süzme yoğurt ile karıştırmayı öğretti bana ona da bayıldım.


Nasıl bir besin maddesi ise bu pancar, şimdi gizli ajanvari bir halde kekin içine girmiş. Onu da çok sevdim! İnternette biraz arama, tarama çalışmaları yapınca Elaine Wilson'a ait bir tarif buldum. Uyguladım. Bakalım sizler de sevecek misiniz?

Malzemeler:

4 Adet Yumurta
1,5 Su Bardağı Sıvı Yağ
2 Su Bardağı Toz Şeker
1 Paket Vanilya
2,5 Su Bardağı Un
1/2 Su Bardağı Kakao
1 Tatlı kaşığı tuz
1 Çorba kaşığı (1 Paket) Kabartma Tozu
825g Haşlanmış Pancar (Dikkat, sirkeli olmayacak. Sadece suda haşlanmış pancar olacak)

Yapılışı:
Yumurtaları şekerle birlikte beyaz bir renk alana dek çırpın. Yağ, vanilya, kakao tuz, un ve kabartma tozunu ekleyin. Rendelenmiş pancarları en son ilave ederek elinizle karıştırın. Karışım biraz katı gibi görünebilir. Sizi yanıltmasın, pişerken sıvı oranı artıyor. 180 C'de yaklaşık 1 saat kontrol ederek pişirin. Üzeri kızarırsa alüminyum folyo koyun. İçinin pişmiş olduğundan emin olduğunuzda (ince bir bıçağa hamur yapışmıyor olması benim ölçütüm) fırını kapatın. Fırının ağzı açık bir halde iken 15 dakika kadar soğumaya bırakın.
İsterseniz üzerine krema sürebilirsiniz. İsterseniz pudra şekeri, kakao karışımını biraz suda eritebilirsiniz. Hatta kahve seviyorsanız bu karışıma azıcık da kahve ilave edebilirsiniz.

Asıl tarif içinde peynir olan bir sos içeriyordu. Ancak ben bunu uygulamadım.
Yaratıcılık sizin :)

07 Şubat 2007

Berceste'nin Adı Yanlış Yazılırsa!


Kardelenlerle ilgili yazımın yorum kısmında bir arkadaşımız sağolsun ha bre Brcst dedi durdu bana! (Birbirimize sataşmadan duramayız, benim kızdığımı bildiğinden, nazı da geçtiğinden elbet)
Yeni nesil gençlik de 'nbr', 'mrb', 'ii' yazıyor msn'den. Aaa bir de w ya da x kullanmak çok moda! Bunlarla karşılaştıkça, kendimi peltek dilli, yitik, tuhaf hissetmeye başladım! Okurken gözlerim de bir acayip oluyor...


Peki nereye gitti bizim güzelim dilimiz? Neler oldu? İrdelersek bunları epey kalın bir kitap yazılır herhalde.

İlk olarak, cep telefonlarında, kısa mesaja çok harf sığdırma endişesi ile başladı sanıyorum. Sonra üşengeçliğe dönüştü...

Blog / Günlük açtığım ilk günden itibaren elimden geldiğince dikkat etmeye çalıştım düzgün yazmaya. Elbet benim de hatalarım oluyor. En başta İngilizce klavyeye sahip olup, Türkçe yazmaya çalıştığımdan dolayı parmaklarımla kavga eder bir halim var. Ama birkaç defa kontrol etmeden yazıyı yayınlamamaya çalışıyorum. Hatam çıkarsa da düzeltmeye!

Bu konuyu Punto amca ile konuşuyoruz zaman zaman. O gözlerine inanamıyor yazılanlar karşısında. Hatta dayanamadı 24.12.2006 tarihli yazısında biraz anlattı da konuyu. Gazetede, ne kadar titizlenerek çalıştıkları, gözlerinin önüne geliyor. Çocukluğumdan beri, ben de şahidim, ne kadar özene bezene, üstelik imkansızlarla savaşarak, yeri gelip kendileri mucitlik yaparak ama doğru haberden ve dilden ödün vermeden gazete çıkartışlarına!

Bütün gördüklerimizden yola çıkarak Punto amca ve ben dedik ki etrafta ebeleme sobeleme oyunları, etkinlikler dolaşıp duruyor. Bazıları bizi mutlu ediyor, bazıları da boş geliyor. Bizim de yararlı birşeyler yapmamızın zamanı! Dilimizi, yaptığımız hataları düzeltmek adına, yutdışında yaşayan arkadaşlarımızın çocuklarının anadillerini doğru öğrenmeleri adına bir kampanya başlatalım.

Belirlediğimiz zamanlarda dilbilgisi ile ilgili bilgileri derleyip toparlayalım ve birbirimizle paylaşalım. Türk Dil Kurumu'nun sitesini yani www.tdk.gov.tr 'yi etkin bir şekilde kullanmasını öğrenelim. Üşenmeyelim ve Brcst demeyelim :)

Var mısınız?

03 Şubat 2007

Kardelen - Snowdrop

Kardelenler kimi zaman masallara konu olmuş, şiirler yazılmış saflığı, güzelliği üzerine. Sevilmiş o duru beyazlığı, asice karların arasından başını kaldırşı ama aynı zamanda mahçup önüne bakışı! Okula gidemeyen kızlarımızın haykırışı olmuş Sezen'in sesinde, Hans Christian Andersen masalı olmuş dilimizde ya da dağ köylerindeki çocukların gelir kaynağı haline dönüşmüş bilinçsizce. Katletmişler, nerdeyse yok olmaya meyletmişler, sattıkları üç kuruşla karınlarını doyurmaya çalışırlarken, düşünmemişler geleceklerini...

O gene de yılmamış kaçmış saklanmış Toroslar'ın eteklerine, bazen Ege'ye, hatta Karadeniz'e... Sevin demiş masumluğumu, baharın habercisi oluşumu... Kıymayın bana, toplamayın beni hunharca...
Ben ise her görüşümde bu güzelliği, dokunmak, sevmek, hatta konuşmak istiyorum. Hem ayakları yere basan kendinden emin bir görüntüsü var, hem de narin, nazenin...

Sonra aklıma geliyor soğanlarının Toroslar'ın bağrından kopartılıp getirilmiş olma ihtimali, cızzz ediyor kalbimde bir yerler! Ağlamak geliyor içimden. Diyorum ne kadar bilinçsiziz. 8 YTL'ye kilosunu satıyorlarmış soğanların, oysa burada mevsiminde o kadara minicik bir paketi (3-4 adet soğanı) satılıyor!
Sümbül soğanı satan bir yer, arkadaşımın Türk olduğunu öğrenince, bana soğan getirsene diye atlamış üzerine, sonra aklıma bu geliyor, kahroluyorum. Biz masumca hediye edelim, taşıyalım, sonra başkaları ondan gelir elde etsin, farkında olmadan hazinemizin bir parçasını teslim edelim!


(Güncelleme - 21 Nisan 2011 - Bu çiçeğin adı snowflakes imiş. Türkçe'de göl soğanı olarak biliniyor)

Hani derler ya, doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor... Bu düşünceler ile her ilkbaharda selamlaşıyorum onlarla. İşte sizlere de cânım yüzleri...

Bahçemizdeki kardelenler açınca diye söz vermiştim. Meğer açmışlar beni bekliyorlarmış! İlk iki güzellik bahçemizden... Diğer ikisi de Clare College'in bahçesinden sizlere merhaba diyorlar.

Konu ile ilgili yazılara Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin web sitesinden , kardelenlerle ilgili ayrıntılı bilgiler de BBC'nin web sitesinden ve Wikipedia'dan ulaşabilirsiniz.



Bu arada güneşi görünce dayanamayıp bize güzelliğini gösteren çiğdemlerimiz(crocus) kardelenleri yanlız bırakmayıp, bir kez daha sizlere Trinity College'den sevgilerini gönderdiler...

Bu kadar Kardelen fotoğrafından sonra en az onlar kadar güzel Sezen'in ''Kardelenler'' 'ini yani Türkiye'nin ''Kardelenleri'' ni unutmuyorsunuz değil mi?