İngiltere'de ''GÜN'' kavramı pek meşhur. Anladığınız hanımlar gününden değil elbet, özel gün, yerel gün, geleneksel gün bunlar.
Pancake Day , D-Day,
Guy Fawkes Day benim aklıma geliverenler...
Apple Day de onlardan biri. Her sonbahar düzenlenen, vazgeçilmezlerden. Sonbahar zaten eğlencelerin, festivallerin de yoğun olduğu bir ay. Harvest Festival(
Hasat Bayramı), Hallowen(
Cadılar Bayramı) derken eğlenerek ay bitiriliyor bu ülkede...
21 Ekim ulusal
''Elma Günü'' günü. İlk defa 1990 yılında bir sivil toplum örgütü (
Common Ground) tarafından başlatılmış ve bütün ülkeye yayılarak geleneksel hale gelmiş. Bu günün şerefine, ülkenin elma yetiştiricileri, botanik bahçeleri, elma fidesi satanlar, elma satanlar, elma bahçesi olanlar, bahçesinde elma ağacı olanlar, elma ile ucundan bucağından ilişkili kim varsa faaliyete geçer. Elma sevenler ve elma yiyenler de bayram eder.
Ulusun elinde yiyecek hammaddesi kısıtlı olursa, ulusal birliği, birlikte yapılacak şeyleri de böyle elma gibi kendilerine mal ettikleri bir simge belirler. Diğer yandan da ülke halkını yerel yiyeceklere, yerel tohumlara, yerel bitkilere çekmek için de bir vesiledir. Bir nevi ''sahip çık'' kampanyasıdır.
(Kew Gardens)
Her sene, ülkenin elma uzmanları, sakın hafife almayın, böyle bir uzmanlık birimi var, iş başı yapar, bahçesindeki elmanın ne tür olduğunu bilmeyip öğrenmek isteyenlere yol gösterir. Biz böyle bir etkinliğe Kraliyet Botanik Bahçesi Kew Gardens da denk gelmiştik. Kocaman bir salonda tabakların içine üçer elma konmuş, türlerin adı üzerlerine yazılmış. Herkes elinde kendi elması, hangi türün ellerindekine yakın olduğunu bulmaya çalışıyor. Elinde kocaman kitaplarla bir uzman köşeye oturmuş, bir diğeri aralarda dolaşarak sorulara cevap veriyor. Oturan daha kıdemli olmalı ki, önünde uzun bir kuyruk var. Ayaktakinin yanından geçerken dayanamayıp kulak veriyoruz, konu ilgimizi çekiyor, daha da dayanamayarak gayet bariz bir şekilde, ardından da izin alarak başlarına dikiliyoruz. Yaşlı bir teyze bahçesindeki elmanın türünü öğrenmek için gelmiş. Masadakiler üzerinde çalışma yapmış, elinde kalemi, kağıdı, notlar almış. Şu şu şu türlerden birisi olabilir diyor. Evet ama diyor uzman da. Sizin elmanızın alt kısmındaki tüycükler, içe doğru, sizin not aldıklarınızdakilerde ise dışarı doğru. O yüzden bunlar olamaz. Aaaa ama tıpkısının aynısı diyor teyze. Bir tüycüklerden mi ayıracağız yani? Evet daha başka belirleyici noktalar daha var diyor uzman. Ama önce sizin elmayı kesmemiz lazım! İzin veriyor musunuz? (Nezakete ve usule bakar mısınız? Bizde olsa burada herşeyi anlatıyorum, elbette keseceğim mantığı hakim olurdu diye geçiriyorum içimden. Sonra teyzenin dava edebilme hakkı var ama bu ülkede diyor iç sesim, izin almak zorunda o bey!) Aaaa evet evet elbette diyor teyze. Uzman masadan aldığı bıçakla çok dikkatli, kesit alacak şekilde kesiyor. Çekirdeğini eline alıyor. Sonra gidip oturan uzmanın yanından kalın kitaplardan birisini alıyor, sayfaları çevirip buluyor. Bakın diyor sizin elma bu! Tüycükler, çekirdeği, çekirdeklerin durduğu kısım, renkler... Bulduklarınız da bunlar... Farkı görüyor musunuz? Teyze ve biz şaşkın bakışlarla eveeeet diyoruz.(İç ses uzman işte diyor bende!) Teyze teşekkür ediyor, birkaç sorusu daha var belli. Ama uzman bekleyenlere gülümseyerek teyzeye kısa kes diyor gene kibarca... Biz de oradan uzaklaşıyoruz. Dünyada böyle insanlar, böyle öğrenme hırsı da var diyerek. Zira teyze ayakta zor duruyor ama bir şehirden diğerine elmasının ne olduğunu öğrenmek için gidebiliyor... Sonra aklımıza geliyor, bu ülkede en güzel bahçe yarışmaları, en iyi meyveyi yetiştirme yarışmaları var, meyveleri kayıt altında tutma ve türünü yok etmeme için uğraşılar var. Belki de teyze kendisine birşey olsa bile, ağacı yıllarca yaşasın istiyor kim bilir? Ağaç kesenlere, ağacım yaşlandı, az meyve veriyor diyenlere de bu durum hatırlatılır!

Üç adım ya gidiyoruz, ya gitmiyoruz, bir ağaç saksı içinde. Muhtemelen elma ağacı. Üzerinde sallanan bir sürü etiket. Altında soyu tükenenler diyor. Etiketlere bakıyoruz, tür, şehir, yıl, ne zamandan beri görülmediği yazıyor. Türlerine, fidanlarına, ağaçlarına, tohumuna sahip çık denmiş oluyor. İnsanın ciğerine işliyor. Bizim bile!
Bu sene İngiltere'de Elma Günü için yapılacak etkinliklerin yerel listesini
buradan bulabilirsiniz ya da
RHS (Kraliyet Tarım Kuruluşu diyebiliriz sanırım)web sitesini önerebilirim size.
Halkın dilinde olan bir şiir var,
An apple a day keeps the doctor away
Apple in the morning - Doctor's warning
Roast apple at night - starves the doctor outright
Eat an apple going to bed - knock the doctor on the head
Three each day, seven days a week - ruddy apple, ruddy cheek
özellikle çocuklar için yazılmış. Onların daha küçük yaştan elmayı sevmesi, bol bol tüketmesi aşılanıyor olmalı. Günümüzde özellikle diş hekimleri bu şiiri çocuklara söyler olmuşlar.
''Orchard'', meyve bahçelerinin genel adı. Elma, ülkede en çok bulunan meyve olunca da ilk akla gelen ''Elma Bahçeleri'' oluyor. Bize en yakın elma bahçesi Granchester'da(ileride burayı ve esas meşhur olduğu şeyi de anlatacağım) vardı. Bahar aylarında çiçekleri açtığı zaman keyfine doyum olmazdı. Şezloglarda oturup, çayımızı yudumlarken clotted cream(Afyon Kaymağı'na benzer diyelim bunun için) eşliğinde dumanları tüten yeni pişmiş bir scone yemekten(tatlı ya da tuzlu yenilen bir tür çörek diyelim bunun için de) daha keyifli birşey daha olamazdı. Mis gibi bahar havası, beyazlı pembeli elma çiçekleri, bir de yanınızda kafa dengi bir arkadaş varsa, kah kitap, kah sohbet koskoca gün nereye geçtiğini anlayamadan bitiverirdi.
Sonbaharda gittiğinizde de sizi elmalar ve taze elma suyu karşılardı. Katkı maddesiz, cam şişede, Granchester'a özel!
(Granchester Elma Çiçekleri)
Bir başka elma bahçesi de Burwash Manor'da vardı(hakkında yazdığım yazı
burada ama oraya arabasız gitmek zor olduğu için elma bahçesi keyfi şansım hiç olmadı.
(Granchester, The Orchard ve tadını çıkartanlar, özellikle köpeklerin durumuna dikkat)
Bir de bir de Girton College'in elmaları pek meşhurdu. Elma zamanı, bahçe kapıları bekçisiz halka açılır, yere düşen elmaların halk tarafından toplanmasına izin verilirdi. Dikkat yere düşen elmalar! Sakın ola ki, ağaca tırmanmaya, ağaçtan elma kopartmaya kalkmayın. Ne kerametse bu İngiltere'de pek çok meyve için geçerli. Yere düşeni alırsanız, kimse size neden diye sormaz, ama dalından toplarsanız karakolluk olma ihtimaliniz bile olabilir. Bir arkadaşımın önerisi ile onunla, Girton College'e gidip, çok eski ve bir daha hiç bir yerde yiyemeyeceğimi söylediği bir tür elmadan bir iki tane toplamışlığım da var, sırf meraktan.
(Girton College'den alınan elma)
(Sokakla paralel ön kapının olduğu evlerde minik bahçedeki minik elma ağacı, elma ağacı İngiltere'de heryerde kısaca...)
Hazır elma ve elma ağaçlarından bahsediyorken bir de anıyı not edelim... Bir dönem, o zamanlarki karşı komşumuz elma dendiğinde çıldırır hale gelmişti. Kendi arsası üzerinde, Belediye ve komşularından izin aldıktan sonra evini büyütmeye kalkışmış, bu iş için de çok büyük paralar harcamıştı. Ama komşusunun elma ağacını hesaba katmamıştı! İnşaat başladıktan sonra yan komşusu bahçesindeki elma ağacının köklerinin inşaat sebebiyle zarar görebileceğini iddia etmiş ve dur demiş, durmayınca da Belediye'ye şikayet etmiş. Yetkililer gelmiş, evet zararı olabilir demişler ve evin bütün planları değiştirilmek zorunda kalınmış. Tüm bunlar olurken inşaat belirsiz süre durdurulduğu için, komşumuz ustalarına günlük ödemelerini yapmak zorunda kalmış, planların değiştirilmesi için mimara, Belediye'ye, gelen uzmana, akla gelmedik bir sürü yere para ödemek zorunda kalmış ve yeni daha büyük bir ev alsa daha ucuza gelirdi diye hayıflanır olmuştu. Bu süreçte eşinin ikinci bebeklerini beklediğini ve büyütme işlemine de sırf bu yüzden başladıklarını da söylemiş olalım ve bizim belediyelere örnek olması dileği ile diyelim...
1990 yılındaki ilk Elma Günü etkinliği eski Elma ve Meyve Pazarı, günümüzün bir numaralı turistik mekanı Covent Garden'da(Defne'nin fotoğrafları eşliğinde Covent Garden
burada) düzenlenmiş. Açılan 40 tezgahta fide üreticileri, meyve bahçesi sahipleri, meyve alıcıları, cider(İngiltere'de elma birasına cider deniyor Amerika'nın aksine) üreticileri, elma ile yiyecek hazırlayanlar(reçel, chutney, tart, turta, pie vs vs) hatta kitaplara çizim yapanlar ve yazalar ile halk biraraya getirilmiş. Marks and Spencer(evet evet kıyafet satan M&S aynı zamanda yiyecek de satar İngiltere'de) satışa çıkarttığı çok eski elma türlerinden tadımlar yaptırmış. Cider üreticileri biralarından ve elma sularından sunmuşlar. Juggler'lar top yerine elmaları çevirerek, sihirbazlar elmalarla gösteri yapmışlar. Elma uzmanları, bizim Kew Gardens'da denk geldiğimiz usulde elma tanımlamışlar. Tahminin çok üzerinde ziyaretçisi olmuş bu etkinliğin.
Her geçen yıl katlanarak artmış etkinlikler ülkenin dört bir yanında. Doktorlar sağlığın simgesi saymışlar. Cancer Research kampanyalarında yer vermiş. Okullar önemsemiş ve kampanyalar düzenlemiş, etkiliğe katılmış. Destekler arttıkça da güçlenerek günümüze gelmiş. Tarihçesine ve detaylı bilgilere
buradan ulaşabilirsiniz.
Diğer yandan Hasat Bayramı ve Hallowen'in geçmişine de bakarsanız, Pamonia ve Pamona'yı sorgularsanız, Elma Günü'nün neden bu kadar rahatça gelenekselleştiğini hiç mi hiç yadırgamazsınız. (İngiltere'den
bir blog günün önemine dair notlar almış)
Nefis elma fotoğrafları için buraya
buraya bir tıklamanız yeterli. Meyvelitepe'nin elma deneyimlerini mutlaka okumalısınız, onun için
buraya bir tık Eski yazılarını bulmak da size kalmış artık ama mutlaka okuyun derim.
Elmalı neler yapmış yayımlamışım diye bir baktım. Yemek Etkinlikleri kapsamında
Heike Salatası ve de
Sıcak Şarap yapmışım. En kısa zamanda Kerime Teyze keki yapmam ve yayımlamam lazım diye not aldım.
Benim İngiltere'deyken en sevdiğim tür Pink Lady idi. Sert, sulu, hoş bir aroması olan...
Resmi web sitesinde şampanya tadı diye bahsediyor aromasından. O zamanlar bayıla bayıla yemiştim. Ama şimdi olsa türü, fidesi, meyvesi copy right içeren bu elmadan şüphe duyar, temkinli yaklaşırdım herhalde. İki türün tozlaşması ile oluşturulduğu söylenmekte ama gerçekleri iyi öğrenmek lazım. Buraya bir '' ? '' soru işareti bırakarak ve bugüne dek neden araştırmadığıma üzülerek not düşüyorum...
Türkiye'de de çeşit çeşit elma var. Ama bir bulduğunuzu bir daha bulamazsınız.Sert sulu seversiniz, bol posalısına denk gelirsiniz, asker gibi tek düze olanından derseniz ithal ne olduğu belli olmayanına mahkum kalırsınız. Ülkem tarım ülkesi iken neden ithal ediyorsak meyveyi, sebzeyi, neden birilerinin ceplerini şişiriyorsak???? diye de kendi kendinize sorarsınız.
Amasya elması en sevdiklerimden gene. Keşke dediğim, olsa dediğim, dileğim ise türlerin belirlenmesi, kayda alınması ve benzer etkinliklerin elma ve yurdumun yok olmaya yüz tutmuş bütün güzellikleri için düzenlenmesi.