27 Kasım 2006 tarihli yazım ile Türk El İşleri kursu vermeye başlayacağımı söylemiş, sizlerden de yardım rica etmiştim. Bana gerek desen göndererek, gerek fotoğrafları ile yardımcı olan herkese çok teşekkür ederim. En çok canım Ayşem'ime, sevgili Meliha hanıma...
Canım Ayşem'im kumaşlarından, boncuklarına, Türk İşi nasıl yapılırı anlatan notlara kadar her detayı düşünülmüş bir paket yolladı taaa İngiltere'ye kadar. Sevgili Meliha hanım, nakışları sabırla anlattı, hammadde sağlayan üreticilerin web sitelerini iletti, kendi el işlerinin fotoğraflarını çekerek gönderdi, yardım elini hiç eksik etmedi. Her zaman destek verdi. Posta kutumda onun ismini gördüğüm zaman, sabırsızlık ve mutlulukla açtım e-postaları her seferinde. 21 Ekim 2007 tarihli yazım ile kursa başladığımızı haber vermiştim. Ekim ayından, Easter dönemine dek, iki dönem boyunca kursa devam ettik. Üçüncü dönem, genellikle U3A üyelerinin bahçeye bakım yapma zamanına, seyahatlere denk geldiği için katılım çok fazla olmuyor. O yüzden üçüncü dönemi iptal ederek, önümüzdeki sene devam etmeye karar verdik.
Başlangıçta kursa kayıt olanların sayısı 15 idi. Bu sayı benim koyduğum sınırdı. Zira yeni başlayanlar olacağını düşündüğüm için, tek tek herkesle ilgilenebilmek amacı ile böyle bir sınır koymuştum ve ilk sene o sayıya ulaşabileceğimi hiç düşünmemiştim. Öğrendiğimde inanılmaz mutlu oldum.
Sonrasında bir de iş teklifi geldiği ve Londra'da çalışmak zorunda olduğum için kurstan vazgeçmedim, sadece gününü cumartesi olarak değiştirdim. Günde 5 saat yolculuk yaptığım, kendime ayıracak çok zamanım kalmadığı halde ben bu kursa zaman ayırmakla çok mutlu oldum. 1 ay 6 gün dayanabildiğim işi bıraktım, ama kursu bırakmadım. Gene cuma gününe döndük, ama kan kaybettik... Cumartesi günü başlamamız nedeniyle, torunlarına bakan teyzeler gelemediler. Haftasonu gezenler, gelemediler. O yüzden 6 kişi ile yolumuza devam ettik. Ben teyzeler diyorum, zira U3A'e gelenler emekliler olduğu için yaş ortalaması 60'ın üzerinde.
Katılan teyzeler arasında en istikrarlısı, Miyako idi. Miyako, yıllar önce bir İskoçyalı ile evlenmiş ve İngiltere'ye yerleşmiş dünya tatlısı Japonyalı bir hanım. Prensipli, programlı. Asla ders kaçırmadı. Başlangıçta yemenilerin kenar süslemelerini beğendi ve tığ işi yapmayı öğrenmek istedi. Modelini çok sevmediği siyah penye bir bluza dikmek üzere tığ işi süslemeler yaptı. İlk denediğimizde umutsuz vak'a diye düşünmüştüm. Zira tığı öyle bir tutuyordu ki, gözüme batıracak zannettim. Ne ipliği, ne tığı tutuşunu değiştiremedim. Cambridge'deki dostlarımdan Sevda'dan yardım rica ettim. Miyako'ya öyle güzel öğretmiş ki, tığ ve iplik tutuşu aynı kalmak kaydı ile tekniği öğrendi. Hem 3 renkli olarak, hem de siyah olarak uyguladı aynı modeli. Miyako da altında kalmadı, yaptığı yılbaşı süslerinden bizlere hediye etti.
İkinci dönemde de nakış işlemeye karar verdi. Elimizde bulunan desenlerden seçti. Modeli Türk, kumaşı %100 ipek ve Japon malı, nakışı karma bir nakış işledi. Deseni o kadar beğendi ki, seramik çalışmalarında da uyguladı. Amacı bana hediye etmek üzere bir potpori kasesi hazırlamakmış, ancak kullandığı boyaları birisi karıştırdığı için fırınlandığında istediği renkler çıkmamış. O yüzden bana hediye etmekten vazgeçmiş. Onun yerine dönem sonunda Türk yemeklerinden oluşan bir davet verdi. Elindeki ingilizce kitap yardımı ile çok güzel yemekler hazırlamış olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Onu, mütevaziliği, hanımlığı, dostluğu ile çok sevdim. Önümüzdeki sene tekrar gelmesini dilerim.
Derslere devamı ile rekor kıranlardan biri de sevgili Ann idi. Ann, 60'lı yaşların sonlarına yaklaşmış olmasına rağmen bisikletle heryere giden, uzun boylu, bilgili, görgülü, zarif bir hanım. Türk çinilerini çok sevdi. Bir de boncukla nakış işlemeyi. O yüzden ona çini deseni bir örnek seçtik, gözlerindeki parıltı ve şevkle nasıl nakış işlediğini görmeniz gerekirdi. Saatlerini alıyormuş. Nakışın arka yüzü neden saatler aldığının kanıtı aslında. Anlatmaya çalışmama rağmen, farkettim ki çok zorlamamam lazım. Kendi istediği şekilde yapması onun kolayına gidiyor. Eğer zorlarsam, saatlere saatler eklenecek. İkinci dönemim sonunda, nakışı yukarıda gördüğünüz kadarıyla tamamlanmıştı. Erkek arkadaşı ile Yeni Zellanda'ya ve Amerika'ya tatile giderken, yanında götüreceğini, işlemeyi çok sevdiğini söyledi.
Barbara, yakınlarda eşini kaybetmiş. O yüzden tek başına yaşamaya alışmaya çalışıyordu kursa başladığında. Sağlıklı beslenmeyi kendisine ilke edinmiş. Şekerle küseli çok oluyormuş. Tatlı hiçbirşey yemiyor. Bunun karşılığı olarak da yaşını hiç mi hiç göstermiyor. Güzel giyinen, maviş gözlü, çok tatlı bir hanım. Evdeki kitaplarının arasından bulup, tuğra işlemeye karar verdi. Kumaş olarak tafta seçti. Tasarım tümüyle ona ait. Kumaşın şekli sebebi ile ancak gördüğünüz kasnak boyutunda kaydırarak işleyebildi. Ne yapıp edip sene sonuna yetiştirdi. Eli işlemeye en yatkın, kumaşları, malzemeleri en çok tanıyan da Barbara idi.
Pauline vardı... Kurs ilanını ilk gördüğünde telefona sarılıp: ''Sizin oyalarınız var ya, ben onlara bayılıyorum, beni kursunuza mutlaka kaydedin'' diye arayan. Doktormuş emekli olmadan önce. Türkiye'ye tatile gitmiş ve el işlerimizi çok beğenmiş. Ballandıra ballandıra anlattı herkese. O da boncukla işleme yapmayı seçti kendisine. Ama herkesten faklı olarak siyah kadife üzerine. Boncuklar için Londra'ya gidip bir avuç kadarına 36 pound ödemiş. Duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Oysa ben yarım kilosunu 1 pounda almıştım eylül ayında İstanbul'dan. Pauline, hevesle başladı derslere. Ancak önce Amerika'ya gitmesi gerekti. Dönüp geldikten sonra da erkek arkadaşı ile Libya'ya gittiler gezmek için. O yüzden çok fazla derse katılamadı ama e-postalar ile benden bilgi almayı, çaya çağırmayı, dostluk kurmayı ihmal etmedi. El işi biriktiriyor. Gittiği her ülkeden el işi örtüler alıyormuş. Gördüğü, beğendiği birşey olduğu zaman hiç affetmiyor, mutlaka alıyor. ''Benden sonra kimbilir ne olacak?'' diyerek bir de yürek burkuyor. Hapishanede, müebbet hapse mahkum olmuş mahkumları, hayata bağlamak için nakış yaptıran bir hayır kurumuna yardımcı olmaya çalışıyor, boş kalan vakitlerinde. Ama anlayacağınız üzere, pek de boş vakti yok.
Kursa ikinci dönemde başlayan N'ye ait bu nakış da. Amerika'ya kızının yanına tatile gittiği için çok fazla ilerleyemedi. Kursa geliş amacı daha çok içini dökmek ya da anlattıklarımı dinlemek. Dizinden ameliyat olduğu için ilk dönem başlayamadı. Yaşanmış hikayeleri ile aramıza güzel bir renk kattı...
Bir teyzemiz daha var. İngiltere'de doğmuş. Babası bir tarikat üyesi olduğu için Almanya'da Yahudilere İngilizce kurs vermek üzere gitmişler. Ama ikinci dünya savaşı zamanı kaçmak zorunda kalmışlar. Önce Rusya'ya gitmişler, oradan da Kıbrıs'a. Ardından da Bursa'ya. 5 yaşına kadar Bursa'da yaşamış. Emekli olmadan önce aşçı imiş. Hala fırsat bulursa bu işi yapıyor. Ama emeklilikten sonra ilk olarak Türkçe öğrenmeye karar vermiş ve kurslara kaydolmuş. Ardından da benim verdiğim kursu duyunca, hemen gelmiş. Tek tük Türkçe konuşuyor. Yemeklerimizi seviyor. Renkli, ilginç, torunları ile haşır neşir olan bir teyze. O da boncukla işleme yapmaya başladı kendi isteği olarak, karanfilli bir desen seçti kendisine. Son derse grip olup katılamadığı için, nakışının fotoğrafını çekemedim.
Bir seneyi bulduğum filmcikleri izleterek, el işlerimizi anlatarak, ardından da uygulama yaparak geçirdik. En çok kutnu belgeseli dikkat çekti... Nazar boncuklarımız... Sivas çorapları... Yemeklerden bahsedildiğinde herkesin söyleyeceği birşeyler vardı. Çiniler herkeste hayranlık uyandırdı. Renkleri büyüledi. Benim işlediğim Türk işi nakış için gözlerinin yeterli gelmeyeceğini, o yüzden kolay işlemeler seçmem gerektiğini anladım. Sonraki sene için neler istediklerini sorduğumda, Türk tasarımları ile kırkyamayı nasıl yapacaklarını öğrenmek istediklerini söylediler. Var mıdır bu konuda yardımcı olabilecekler aramızda?
Ann de kendisine çorap deseni arıyor şimdi. Yelek örecek seneye...
Eylül ayına kadar benim yeniden hazırlık yapmam, yeni filmler, yeni desenler bulmam gerekecek.
Gene sizlerden yardım rica edebilir miyim?
20 yorum:
Ne guzel seyler yapmissiniz Dilek. Ellerinize saglik herkesin ve ozellikle de senin yuregine.
Sana yakın oturup bu kurslara katılmak vardı Dilek. Ne güzel olmuş bu boncuk işleri. Kursa katılanlar arasında etamin de yapan var mı? Etaminin çıkış yeri diye biliyorum orayı.Daha sonra ne şekilde kullanacaklar bu boncuk işlerini? Tebrik ederim, gerçekten çok güzel bir etkinlik olmuş bu.
Süper bir iş yapmışsın,tebrik ederim :)
Selam Berceste, ne guzel calismalar yapmissiniz. Kutlarim seni. Ben de bu ara kanevice yapiyorum. Senin boncuk isi resimleri gorunce kanevice ya da etamine boncuk da katmak geldi aklima. Dur bir deneyeyim. Sevgiler.
Sevgili Dilek,
Çoğalan tecrübelerini,aktaracak bir kanal bulup,insanları tekdüzelikten uzaklaştırdığın için seni tebrik ediyorum..Çoğumuz,problemlerden uzaklaşmak için,başlarız hobilere,ama neredeyse mesleğe dönüşebiliyor..Umarım öğrencilerinle beraber,gelir elde edecek fırsat çıkar karşına..
Kocaman öpüyorum seni,
TüTü
Benim simdi altmislarini suren halam Olgunlasma enstitusu mezunu, bilmem bilirmisin o okulu. Okul zamanindan kalma kolum buyuklugunde sirf desen uzerine bir defteri vardi, boyle lalei, karanfilli, Turk desenli. Onlar bu isleri kiyafetler uzerine yapiyorlarmis. Getirmemisim o defteri buraya, yoksa kopyeler yollardim sana mutlaka. Anneme soracagim, bulursa getirir. Senin bu islere gonul vermisligin cok hos. Anlatirken bile keyfin belli...
Altmis sonrasi insanlar daha sabirli oluyor sanki. Bir de tabii ununu elemis, elegi asmislik durum var, kendilerine keyifli ugras ariyorlar. Benim annem de goblen isliyor, ozellikle Willer diye de secici. Ben deneyeyim dedim, bir kucuk sey yapamadim, daraldim. O gozluklerini takip ince ince ne tablolar yapti gorsen. O yuzden senin ogrencilerini de gozumde canlandiriyorum.
Yabancilarin bizim desenlere hayranligini da bizzat yasiyorum burada. Bir donem calistigim Turk restoranina gelen Kanadalilar, duvarlardaki cinilerden, oyali esarplardan gozlerini alamiyorlardi, satiyor muyuz diye soruyorlardi.
Şekercim;
Bir ses edeyim istedim, hani söylemiştim ya her yazını okuyorum diye. Bu yazıya yorumsuz geçmek olmaz, bir Türk olarak nasıl mutlu oldum, seninle gurur duydum anlatamam, (haddim olmayarak) gerçekten göğsüm kabardı!!
Kocaman, kocaman tebrikler, yaptığın inanılmaz özverili ve çok büyük bir şey.
Sevgilerimle canım.
Bende yardımcı olmak isterim.Marmara ün.Geleneksel Türk El San. Tezhib bölümünden mezunum.İstediğin bişey olursa haberleşelim.Bu arada hatırladınmı bilmem,Yasemin'de beraberdik.Mert'in annesi :))
çok güzel şeyler işte bunlara bayıldım keşke yapabilsem
sevgiler
ben bu konudalarda bilgisiz oldugum icin tavsiyelerde bulanamayacagim.
ama anlattigin karakterler ve hayat oykuleri cok ilginc. okumasi cok zevkliydi.
cok da guzel bir isin var. hem insanlarla icicesin, hem onlara birseyler ogretiyorsun, hem de dostluklar kuruyorsun. bunun iyisi can sagligi.. :)
sevgiler
Bercesteciğimm, ne güzel hikayeler ve emekler, gorunce o kadar duygulandım ki, birde işin başında sen olunca, aferin size ve o güzel tatlı tontonlara:)
Hıc nakıs bilmeyen biri olarak, sanırım sizlerin hikayelerini okumak ve belki internetten buldugum bir kac siteyi size göndermek ile yardımcı olabilirim sanırım:)
hepinizin eline, yüreğine sağlık:)
Sağolasın Fethiye. Ülkemi faklı yönleri ile birazcık tanıtabildiysem ne mutlu bana.
Ah Sanem ne iyi olurdu komşu olmak. El işlerini birlikte yapabilmek, kafa dengi bir dost bulabilmek yanıbaşımda, ne güzel olurdu. Etamin işleyen yoktu. Bizim desenlerimiz, özellikle de kilim deseni ile etamin üzerine işleme yapmayı önermiştim. Ama görüldüğü üzere hemen hemen hepsi boncuklu nakışı ilginç bulup onu istedi. Etaminin çıkış yeri neresi gerçekten? Bak bu konuyu hiç incelememişim ben, muhtemelen sana bırakmışımdır :) Kadife üzerine işlemeye başlayan teyze çanta yapacak. Diğerleri de çerçeveleterek duvara asmayı düşünüyorlardı. Teşekkürler. Fırsatın olursa seneye derslere bekleriz :)
Teşekkürler Asortik Krep.
Teşekkürler Sevgi. Sen etaminle neler işliyorsun? Pano mu, yoksa ev tekstili mi? Neden boncukla süslenmesin, ben desenleri başka bir yerden alsam bile kendimden birşeyler katmayı çok seviyorum. Kırkyama yaparken, öğretmenim kulaklarımı çekecek zaten. Hep işlerim diğerlerininkinden çok daha farklı oluyor. Nakış katıyorum örneğin. Klasik kırkyamanın içinde nakış yapan çok nadir ya da hiç yok! Sevgiler...
Teşekkürler TüTü. Ben de boncukla işlediğim örtüye babamın hastalığı sırasında, biraz kafam dağılsın, elim oyalansın diye başlamıştım. Şimdi herkesin bayıldığı bir örtü oldu. Ne zaman ona baksam babacığımı görmüş gibi oluyorum, ruhunu şad ediyorum. Yaptığım işin gelir kısmı yok. Çünkü gönüllü olarak yapıyorum bu işi ve ücret almıyorum. Kendi mesleğimi İngiltere'de yapma şansım olsa bu beni mutlu ederdi elbet. Sevgiler...
Bilmez miyim Lapis Lazuli, bilmez miyim? Ne kadar güzel işler yapar Olgunlaşma enstitüsü mezunları. Öyle bir defter benim elime geçse muhteşem bir hazine olurdu herhalde. Türkiye'de desen üzerine kitap baktım ve bulamadım. Daha doğrusu doğru düzgün bulamadım. Birisi yapmış, diğerleri de onu kopyalamış. Ebatları farklı, içeriği aynı ve boş kitaplar vardı. Eskiden ders kitabu olarak okutulan bir kitap varmış ama baskısı kalmamış. O yüzden onu bulamadım. Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü'ne gidip sordum, ellerinde kaynak olmadığını söylediler. Aslına bakarsan, elimde kitap olarak Victoria and Albert Museum'un çıkarttığı Osmanlı Nakışları adındaki kitaptan başka bir de kuzenimin bana sürpriz yapıp yolladığı Taciser Onuk'un Osmanlı'dan Günümüze Oyalar isimli kitabından başka Türk el işleri ile ilgili kitap yok. Ellerin Türküsü diye bir belgesel buldum Youtube üzerinde ve hazırlayanlara da oraya aktaranlara da(aslında telif açısından hiç hoş değil ama...) çok dua ettim.
60 yaş sonrası insanlar ancak hayat gailelerinden kendilerini soyutlayıp, kendi isteklerinin önemine varıyorlar, istediklerini yapacak zaman buluyorlar sanırım. Goblen işlerken, gözlük dışında bir de boyna takılan büyüteçler var. Annene de, eğer istersen sana da kesinlikle tavsiye ederim. Ben şimdilik kocaman gözlüklerim ile idare ediyorum. İleride bana da gerekecektir eminim :((
Çinilere tutuldum, sevdalandım ben... İnanılır gibi değil, gözlerim hep o renkleri seçer, arar oldu. Özellikle de mavi tonlarını! Oyalı yemeniler ise hep boynumda :) Sevgiler...
Hoşgeldin ve iyi ki ses ettin Müge. Teşekkür ederim güzel sözlerin için.Sevgiler...
Hoşgeldin Suzi. Elbette hatırladım. Bu kadar zarif ve tatlı bir hanımı nasıl unutabilirim? Seni Allah gönderdi :) Desen ve açıklamalar rica edebilirim... Sevimli, uyumlu, oyuncakları paylaşan Mert'i benim yerime öpebilir misin lütfen. Sevgiler...
Teşekkür ederim Aylin. Hoşgeldin. Eminim bir ucundan başlar ve başarıyla tamamlarsın eğer istersen, denersen.
Teşekkürler Müzi. İş olarak değil, gönüllü olarak yapıyorum ve çok zevk alıyorum. Aklına gelen, elinin değdiği, gözünün çarptığı birşey olursa aklında olsun gene de... Sevgiler...
Zeynepciğiiiiiim, sıcak kalpli Zeynepciğim, çok teşekkür ederim. Sağolasın. Aklında olalım. Hatta fotoğraf çekerken, gözün eski bir Türk işine, bir oyaya, duvar oymasına, çiniye, kısacası Türk el sanatlarını temsil eden herhangi bir objeye çarparsa aklında olalım! Esas senin yüreğine sağlık, iyi ki varsın.
Cok guzel bicok kisi gibi bende keske sana yakin biyerlerde olsaydim. cok ozendim.tebrikler
Ben su etaminden pano yapiyordum daha bitiremedim. Biliyorsun panolari tek tek doldurmak gerekiyor. Su anda kanevice isi basladi. Yastik kilifi yapiyorum. Umarim cabuk biter de koyarim hemen kanapemin uzerine:) Sevgiler.
Berceste, haklisin, unutmusum, kizkardesim soylemisti ,anneme almis o dedigin buyuteclerden. Tesekkurler. Kizkardesim Vancouver`da,annem de onun yaninda simdi. Soracagim ona, o dedigim defteri hatirliyor mu, biliyorsa yerini, mutlaka getirir bir dahaki sefer, ben de soz sana kopyeler yollarim. (ama ne zamana olur bilmem)
Gercekten eski Olgunlasma`dan cikan hersey cok kiymetli artik. Benim eskiye duskunlugum vardir, rahmetli babaannemin hatira kupelerini cok severek takarim mesela, sirma isli yazmasini (yuz yildan eski) saklarim, yine oyle eski islemeli bindallisi durur bende. Severim ,cok severim :)
Sevgili Berceste,
Ne hoş çalışmalar yapıyorsunuz, bu arada paylaşım içinde olduğunuz tiplere bayıldım, çok hoş anlatmışsın. Boncuklarla çalışmak çok keyifli, hele o güzelim renkler, terapi gibi valla...gibisi fazla:)))
Sevgiyle kal
Sevgili Berceste, Türk Elişlerini tanıtabilmek için gösterdiğin gayretleri, araştırmalarını, çalışmalarını çok takdir ediyorum.Ne güzel işler çıkarmışsınız, gelecek yıl daha güzel olacağı kesin gözüküyor. Değişik kültürden gelen insanları tanımış olmak da senin açından büyük zenginlik. Kolay elde edilebilecek bir şey değil. Gönlüne sağlık canım. Başarılarının devamını diliyorum. Sevgiyle
Harika isler cikarmissiniz Dilek'cigim,
Kendinle ne kadar gurur duysan azdir. Cok mutlu oldum senin adina..
Sevgili Bir Demlik Sohbet, etkinliğiniz için kolay gelsin der, bol katılım dilerim.
Sevgili Gül, belki de çok uzak değilsindir? Profilinde İngiltere'de olduğunu görüyorum. Hangi şehirdesin?
Mutlaka bize de göster olur mu Sevgi?
Beyoğlu'ndaki Olgunlaşmaya ait bölümde şimdi Uzak Doğu'dan, Çin'den gelen mallar satılıyor Lapis Lazuli, görünce nasıl üzüldüm bir bilsen... Geç olsun ama güç olmasın diyorum defter için de :) Sen de bizlere yüzlerini göstersen ne güzel olur o değerli yadigarların. Sevgiler...
Aynen dediğin gibi Şennur :)
Teşekkürler Nazlı. Senin değerli katkıların da var. Çorbada senin de tuzun var yani :)
Teşekkürler Hanife. Ben kendimden çok bir zamanlar o değerli nakışları işleyen eller, gözlerle gurur duyuyorum. Bizlerin yaptıkları onların yanında hiçbir şekilde kıyaslanamaz. Londra'ya yolun düşerse mutlaka Victoria and Albert Museum'a uğramanı tavsiye ederim. Özel çerçevelerde saklıyorlar Türk nakışlarını. Sevgiler...
Tamam Berceste...
Yorum Gönder