(Leyla Kabasakal sunumunu anlatırken)
Dört yıldır, Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumunun Etiket Hafiyeleri kampanyasından beri, alış veriş yaparken mutlaka etiket okuyan bir aile olduk. Aynı kampanyada dağıtılan büyüteçlerden de aldık. Cüzdanımızda kartvizit şeklinde taşıyoruz. Gözlerimiz o karınca harfleri okuyamadığında, büyüteçlerimiz imdada yetişiyor. Hiç akla hayale gelmeyecek, içine birşey katılamaz diye düşündüğümüz şeylere bile bakar olduk artık. Nihayetinde, sirke alırken, sirkenin de etiketine bakacağım tuttu ve gözlerime inanamadım. İçerisinde sodyum meta bi sülfit (E223) vardı! Hiç tanıyıp bilmediğim bir katkı maddesi, koruyucu imiş. Araştırmayı size bırakıyorum, okuduğum kaynaklarda yazılanlardan hiç sevmedim zira ben bu maddeyi. Ne yapsam da kurtulsam diye baktım sirkede(şaraplarda da var, üzümün olduğu her yerde var hatta koruyucu olarak). Organik olan sirke az biraz daha pahallı idi, yemelik ve turşuluk olarak ondan, bulaşık makinesi ve temizlikte kullanılmak üzere diğerinden aldım istemeye istemeye. Aklımın bir kenarına da yazdım! Ne kadar seri üretime, fabrikasyona sokarsak gıdayı, o kadar özünden uzaklaşıyoruz diye yine!
Bu seneki Permablitz İstanbul Güz Toplantısı'nı Erenköy'de daha önce Permablitz uygulanmış bir bahçede yaptık. 20 kişi civarında konuğumuz oldu. Konuklarımızdan birisi de Slow Food Balkon Bahçeleri Konviviyumu Lideri Leyla Kabasakal idi. Konuşmaların arasında dedi ki:
''Çok basit şeyleri gözümüzde büyütüyoruz ve evde kolayca yapabileceğimiz şeyleri hazır alıyoruz.''
Mesela dediler...
Leyla '' mesela sirke!'' dedi.
O sırada yanımdaki arkadaşım (ki sonra Halkalı bahçesinin ev sahibi oldu):
''Tamam, bize sirke yapımını anlatır mısınız?'' dedi.
Leyla da ''Olur!'' dedi.
Ben hemen kayda geçtim bu durumu. Leyla'yı internette açık gördüğüm her fırsatta sordum ne zaman, ne zaman diye ve ancak Aralık ayını buldu bizim atölye. Ama onda da kar yağdı. Ertelemeler vs derken nihayet 5 Ocak 2013'te SALT Beyoğlu'nda yaklaşık 30 kişi ile gerçekleştirdik atölyeyi. Bulunduğumuz yerin fiziki şartları yüzünden Leyla iki defa anlatmak zorunda kaldı herkes görebilsin diye.
Bizlere bilgisayar üzerinden güzel bir sunum hazırlamıştı. Ayrıca bir de yanında kendi yaptığı sirkelerden örnekler ile kullandığı aletleri getirmişti. Sirke örnekleri sade tadılmaz deyip ekmek de taşımıştı yanında. Katılımcılar da simitlerini paylaştılar...
Adapazarındaki organik Jade Çiftliğinin sahibi Berin Ertürk hanım bizlerle sirke anasından paylaştı. Onun organik elmaları meşhur olduğundan hemen aklıma gelmişti. Tam bir imece ile ulaştık sirke anasına. Leyla Berin hanımla konuşup ne zaman İstanbul'a geldiğini, bize sirke anası verip veremeyeceğini sordu. Berin hanım, İstanbul'a geldiğinde sirke anasını yanında getirdi. Permablitz İstanbul'un kurucusu Deniz Üçok Arman katıldığı bir seminerde bu sirke anasını Berin hanımdan alıp, evinde sakladı ve sirke atölyesine getirdi. Ben de atölye sırasında katılımcılara dağıttım. 4 el taşımış oldu sirke anasını katılımcılara. İmece ne güzel birşey!
Elma sirkesinin faydalarına dair Meyvelitepe'nin bu ve bu yazısına bakabilirsiniz. Kendilerinin nasıl elma sirkesi yaptıklarını buradan okuyabilirsiniz.
Refika, güzel bir şekilde kendi çalışmalarını anlatmış.
Bir başka web sitesi de detaylı bir şekilde işin kimyasını ve alkolden sirkeye dönüşüm olduğu için dini bakış açısını anlatmış.
Ben de Leyla'dan dinlediğim kadarıyla aktarmaya çalışacağım işin özünü. Sizler de bu yazılardan kendi anafikrinizi çıkartarak ev yapımı sirke üretim işlemini başlatabilirsiniz.
İşin başlangıcı meyve ya da tahıllar... Her türlü şekerli meyveden sirke yapmak mümkünmüş. İncir, erik, kayısı, üzüm... Bunun yanında arpa, pirinç, mısır, patatesten de ama bizim konumuz olan elma. Biz elma üzerinden devam ettik.
Yıkanmış, çürümüş ama küflenmemiş, bozulmaya yüz tutmuş organik ya da ilaçsız olduğundan emin olduğunuz elmalar tam bu işe uygun imiş. Leyla çekirdeklerinin tadını sirkede sevmediği için çıkartıyormuş. Tercih sizin dedi.
(Bunun yanında yediğimiz elmaların ayırdığımız kabukları, meyve suyu sıktığımız posalar da değerlendirilebilirmiş.)
Sonrasında bir kabın içerisine alıp, iyice bozulmalarını beklemiş. Küf olmasın diye gene uyardı! İyice bozulan elmaları bir parçalayıcıdan geçirmiş ama bu parçalayıcı öyle herşeyi un ufak edenler değil, sadece minik rendemsi düzeye getirenlerdenmiş. Sonrasında şarap yapar gibi fermantasyona bırakıyormuş... Bu kısım gerçekten şaraplaşma kısmı. Elma şarabı yapıyoruz ilk! Havadaki şarap yapan mayalar geliyor ve şekeri yiyerek bu işlemi gerçekleştiriyor. O yüzden işlemi pH ve şeker düzeyine bakarak kontrol ediyormuş Leyla.
Bu iş için ortalama bir fikir vermesi açısından pH kağıdı ve şeker miktarına bakmak için de bir internet sitesi kanalı ile temin ettiği hidrometre ve ölçü kabını kullanıyormuş.
Hidrometre şeker oranı için demiştik. Önce hidrometredeki değerin 1033 ve üzeri olması isteniyormuş ki, mayacıkların karnı doysun ve alkolleştirmeyi başlatsın. Sonraları pH'a ve tadına göre şeker ekleyip eklemeyeceğimize karar veriyormuşuz. Bu noktada sirke anasını da katmak uygunmuş. Önce tatlı, daha sonra ekşimsi bir koku almaya başlamamız gerekiyormuş.
İşlemi yaptığımız kabın ağzı, yani yüzey alanı ne kadar büyükse o kadar iyi imiş. Böylece bakterilerin işini yapabileceği geniş bir alan kalıyormuş onlara. Üzeri kabuğumsu anaçla kaplanırsa karıştırmak uygunmuş, yeniden oksijen almalarını sağlamak için.
pH asidik ortama geldiğinde sirke oluşumu başlıyormuş. pH değeri yaklaşık 3-5 arasında olduğunda, sirke zayıf asid olduğu için işlem tamam demekmiş.
İkinci bir yol da, evinizde yarım kalan şarapları biriktirerek sirke yapmak olabilirmiş. Yalnız burada, kırmızı şarapları ayrı, beyaz şarapları ayrı bir yerde biriktirmek gerekiyormuş.
Sirke yapımı kısa bir süre almıyormuş. Öyle 2-3 günlük değil aylarca sürebilecek bir süreçmiş...
Isı, ışık, ortamdaki bakterilere göre durum değişkenlik gösterirmiş. Sirke yapılacak kabın içerisine nohut, ekmek içi atılması işlemi hızlandırırmış.
Balsamik sirke yapmak için, sirkeyi en az 2 sene boyunca ahşap fıçılarda bekletmek gerekirmiş.
Fotoğrafta ölçü kabını ve hidrometreyi görüyorsunuz. Şeker oranına bakmak için, ölçü kabının son seviye çizgisine kadar sirke için kullandığınız sıvıyı dolduruyorsunuz. Sonra içine, alttaki fotoğrafta görülen hidrometreyi koyuyorsunuz. Hidrometreyi birden atıp kabı taşırmayın! Ardından hidrometre üzerinde yazan değeri okuyorsunuz.
Minik su şişelerinin içerisinde Leyla'nın yanında getirdiği farklı sirke örnekleri var.
(Yukarıdaki sirke anası fotoğrafı için Didem Çivici'ye teşekkürler)
Hazır sirkelerde dikkat edilmesi gereken noktalar:
- Asetik asid yani sirke petrol ve petrol türevlerinden yapılabilmekte imiş. Bu gıda tüketimine uygun değilmiş! Alırken dikkat edilmeliymiş.
- %20 asitlik oranındaki sirke genelde petrol türevinden elde edilen olduğu için bundan uzak durmak gerekli imiş.
- İçeriğinde karamel rengi ya da tadı eklenmiş diyorsa bundan uzak durmak gerekliymiş.
- Filtrasyondan geçmiş, berrak sirkeler yerine bulanık ve doğal olanı tercih etmeliymişiz.
- Aldığımız ya da yaptığımız sirkenin içerisinde deniz anasına benzer bir yapı varsa ya da bunun oluşmasına meyilli bir durum varsa, bu istediğimiz birşey ve adına ''sirke anası, sirke anacı'' (yukarıda fotoğrafta görülen) denilmekteyniş.
Bizler farklı baharatlarla tadlandırılmış sirkeleri ekmek ve simit eşliğinde tattık. Evde de kendi sirkemizi başlattık.
Darısı sizin başınıza...
10 yorum:
Sevgili Dilek,
Sık sık kalben kulaklarını çınlatıyorum. En son aileme gelen köy patateslerinden pencere önü bostanı olur diye düşünürken seni andım, kalben:)
Buradaki sirke yapımı oldukça teknik.Sirkeyi yapmak deyince aklıma hep anneannem gelir. Yıllarca sirkesini kendi yaptı, o sirkelerle de turşusunu. Hala o turşuların tadını bulamam.
Hatırladığım kadarıyla bağ, bahçelerinden gelen fazla meyve özellikle elma ve çördük dediği bir tür küçük armutu kullanırdı. Böylelikle yazık olmazdı:) Onları temizler, doğrar, büyük cam kavanozlara koyar, şeker ve su ekler sonra da loş ve serin olan kiler odasına kaldırırdı. Bir keresinde kontrol ederken rastlamıştım, tattıktan sonra daha şarap kısmında olduğunu söylemiş ve tekrar kapatmıştı.
Yaptığı sirkeleri çocuklarına, komşularına, tanıdıklarına da verirdi ve o sirkeyle yaptığı turşulara hiç doyum olmazdı.
Beni o zamanlara götürdün. Hatta sirke yapımını denemeyi düşündürdün. Neden olmasın?:)
Ben de aynen temizlik için marketten, yemek için kendi yaptığım elma sirkesini kullanıyorum. Elma kabukları ve çekirdek kısımlarını bir şişeye koyup bekletiyorum. Çabuk olmasını istiyorsam nohut ve ekmek içi ekliyorum. Ev yapımı sirkemi gönül rahatlığı ile tüketiyorum :)
Hemen dene patatesleri Fatma :) Leyla da armuttan da güzel sirke oluyor dedi. O kilerler nasıl güzelmiş ve bu şehir evlerinde ne büyük ihtiyaç onlardan birisinin olması ama bizde çamaşır odası modası var :( Anneannen yaşıyorsa Allah selamet versin, vefat etmişse de Allah rahmet eylesin. Onlardan öğrenecek ne kadar çok şeyimiz varmış ve o zamanlar nasıl da farkında değilmişiz değil mi? Böyle anlatılanlardan ve hatıralardan iz sürüyoruz. O gün atölyeye de tatlı bir hanım gelmişti. Hatta fotoğraftaki sirke anası onun getirdiği, bizlerle paylaştı. Basitçe anlattı. İyi hatırlattın, onun anlatımını da yazayım! Sevgiler...
BB sen de yazsana sirkenin yüzünü göstersene bize ;-) Hatta şimdiye dek yazmadığın için Aşkolsun sana!
Berceste!!!!
Geldim ve okumadığım ne varsa özene bezene okudum, ellerinize,zaman ve aklınıza sağlık :)
Afganistan'la ilgili çocuklar olduğu için seyredebileceğimi sanmıyorum yapamam çünkü kalbim günlerce ağrıyor hastalanıyorum ve hatta yazdıklarını da okurken çocuk kısmının sonunu getirmedim bu dünyanın korkunç bir yer olduğuna inanıyorum, elimde olsa diyorum hani gizli güçleri olan kahramanlar gibi çıkıp bunu yapanları gerçekten yokederek dünyayı dolaşacaksın fakat o kadını ve kadınları yürekten sevgiler yolluyorum buradan. Bu arada, bana verdiğin linkler için de çok teşekkür ederim. Daha doğayla içiçe yeşillikler içinde yaşama zamanını sanırım dört gözle beklemekteyim, ona nazaran bu sene elde ettiğimiz domatesler, azıcık da olsa acı biberler harikaydı, bir şekilde ne yazık ki salatalık ve patlıcandan bir verim alınamadı :( Toprağın dönüşümlü kullanılması gerektiğini söyledi P.
İşte böyle, kocaman sevgiler :))))
Ben de bugün kurdum sirkemi, kefir imi. Münevver sağolsun.
Sirkeyi ben , elmaları doğparyıp, iyi suya atıp bir ay bekliyorum, süper bence sence??
Cahil mi ne anne
Çok öğretici ve güzel bir yazı.
Harika! Bayıldım bu işe.. Evde yoğurt, kefir yapımı derken sirkeye bulaşacağım ne güzel :) Teşekkürler.. Hepiniz harika kadınlarsınız !
Momentos
Elma var mı sizin oralarda Reyhan? Ağacını diksen yetişir mi?
Sonuç ne oldu Çiğdem? Ses var mı sirkeden?
Teşekkürler Asortik Krep'im :)
Sen de harikasın Momentos! Sonucunu da haber et olur mu?
selam
doğal sirke yapımı kursunuz varmı .nerede .ne zaman.
Bu etkinliği düzenlemiştik bitti, talep gelirse yeniden düzenleyebiliriz.
Yorum Gönder