Fideler için, Nisan ayı uygun mesela, ama budama için çok geç! O yüzden ağaçlardan bazılarını budama, çalı bitkilerinin yerini değiştirme, havuzcuk için yer açma gibi işlemler için, toplanmamız gerekiyordu.
Cuma günkü kar yağışına inat, Pazar günü muhteşem güzel bir hava vardı. Bahçeye gidecek grup üyeleri, Anadolu yakasından buluşmaya başlayıp, Avrupa yakasının öbür ucuna dek, uzunca bir yolculuğa çıktılar. Arada, ben de dahil oldum. İlk keşif gezisinde bulunmadıkları için, bahçeyi görmeyenler, minik bir keşif yaptılar(1 aydır kardelenler açık kalmış, daha önceki yazıyı okuyanların haberi ola!).
Nerelerde hangi uygulamaların yapılacağı tasarımcımız Deniz tarafından anlatıldı. Sonra minik ısınma hareketleri yapıldı. İş yükü sırasında, incinmeler olmasın diye, uzun süredir kullanmadığımız kaslar esnesin diye...
Ardından gruplar bölüşülen işler için organize olup, çalışmaya başladı.
Budanan dallar, dal öğütme makinesine gitti. Kompostta yeşil hammadde olmak üzere.
İki kişi, bahçe canlılarının minik havuzcuğu için yer açtılar. O bölgede bulunan, melisa, krizantem ve ada çayları yerlerinden çıkartıldı. Alt bahçelerden birisinde onlar için ayrılan yere taşındı.
Sıcak demli çay eşliğinde hem mola verildi, dinlenildi, hem de herkesin yaptığı, aldığı yiyeceklerle ortak sofra kuruldu. Güzelim havayı bırakıp da, içeri girmeyi istemedik hiç birimiz. Tahta set üzerine, malç için hazırladığımız kartonları serip, bir güzel piknik yaptık! Bu sırada hayallerimizden, Permablitz'in ilk nasıl başladığından, kimlerin aramıza ne zaman katıldığından, uygulamalardan bahsettik.
Günün en güzel gelişmelerinden birisi, Selen canavarının, vapurda tanışıp, bizlerden bahsederek aramıza kattığı Ellen idi. Selen'e canavar diyorum, çünkü canavar gibi çalışıyor. Şehirde tarım, bahçelerde yenebilen bitkiler diye diye gördüğü genç, yaşlı herkesi aşılıyor. İşte boş durmamış, vapurda bile Ellen'ı bulmuş!
Ellen, Amerika'dan okumak için İstanbul'a gelmiş. Selen'in anlattıklarından da etkilenip, çalışmaya katılmak istemiş. En güzeli, hiç bilmediği bir ülkede bizlere güvenmiş! Eğitimi ile de alakası yok yaptıklarımızın, o aslında ekonomi okuyor. Hepimizin, alması gereken bir ders yok mu bu durumda?
Moladan sonra, tam hız, gene işe koyulduk. Bu arada benim işim, yapılanları kayda almak ve ara ara koordinasyonu sağlamak idi. Tombik bir tip, elinde video kamera ve fotoğraf makinesi... Tam techizatlı kameraman Cevat Kelle gibi hissetmedim değil yani kendimi.
İkinci turda, birinci grup yerlerinden çıkartılan kartopu fideleri için, çukur kazdı ve dikti.
İkinci grup, melisa, krizantem ve ada çayları için minik çukurcuklar kazıp, onları yerleştirdi.
Üçüncü grup, kompost için malzemeleri biraraya getirirken, iki kişi de dalları öğüttü.
Herkes biraraya gelip, Deniz'den kompost yapımını dinledi. Bahçe sahibi, daha önceden zaten soğuk kompost yapmıştı. Ama bu sefer kısa zamanda hemen komposta ihtiyacımız olduğu için(sebze adalarında), bir başka yöntem, Berkley yöntemi için malzemeler toplanarak kompostun temeli diyebileceğim hale getirildi.
Nedir bu yöntem diyorsanız, kısaca detaylara buradan ve buradan bakabilirsiniz. Biz neler kattık komposta diye sorarsanız, daha önceden başlanan soğuk komposttan az bir kısım, şöminede yanan odunların külü, yanmış gübre, kartopunun makinede öğütülen dalları, kara kafes otları, mutfaktan çıkan sebze artıkları, bahçedeki kuru yapraklar... 4 gün bekleyecek oluşturduğumuz bir nevi pasta. Sonrasında bahçe sahibi başına gidip, sıcaklığını kontrol edecek. Uygunsa, içeriden dışarıya doğru yığını çevirecek. En içteki en dışa, en dıştaki, en içe gelecek şekilde. Bu çevrimler belli aralıklarla devam edecek ve 18.günün sonunda kompost yığınındaki kokunun güzelliğinden(nefis bir toprak kokusu bu!, bir miktar oluşan komposttan duyduk o kokuyu, o gün), elinize aldığınız kompostun parçalanma şeklinden işlemin tamam olup olmadığını anlıyorsunuz. Verdiğim kaynaklara tıklarsanız, detayını görürsünüz zaten. O yüzden uzun uzun anlatmayacağım.
Neticede, sıcak kompost için biz temeli attık. Zor kısmı bitirdik. Pastayı fırına yerleştirdik sayın. Pişirmesi ev sahibinden olacak!
Kompost için anlatım ve çalışma bitince, örtü malçlama yapılacak alana geçtik. Orada öncelikli olarak, yerde biten otlar kesildi minik oraklar yardımıyla. Ardından biraz yanmış gübre, biraz da kül serpildi. Önce bir, iki kat olacak şekilde gazete, ardından da üzerlerine karton serildi. Gazete ve kartonlar katman katman sulandı. Uçmamaları için sabitlendi. Bir yandan uygulama devam ederken, diğer yandan Deniz, bilmeyenler için nelerin yapıldığını, niçin yapıldığını anlattı. Böylece sebze adalarının olduğu kısım da hazırlanmış oldu. Yan kısmında da ev sahibinin daha önceden ektiği baklalar, pazılar bize göz kırpıyordu.
Komşu bahçenin çalışkan Karadenizli teyzesi, hasada hazır karalahanalarını toplarken, evin beyleri de ağaçları bordo bulamacı ile ilaçlıyordu. Bir ara eyvah ilaç diye panik olduysam da, baktık ki, zarar gelmeyecek miktarda yapıyorlar... Havada uçuşmuyor yaptıkları. Zaten Deniz ve ev sahibi daha fazla cümle kurmadan, beni etkisiz hale getirdiler...
Örtü malçlamanın da ardından, ufak ufak toparlanma zamanı gelmişti.
Bahçelerde böyle canlıların olması ve doğal hayatın bozulmaması zaten en büyük dileğimiz. O yüzden yaşasın yaşasın dedik durduk. Diğer yandan da eldivensiz çalışmamanın, dikkatli olmanın gereğini bir kez daha anlamış olduk.
İşte en dost canlılardan birisi daha. Uğur böcekleri de bahara merhaba demişler. Onların varlığı da müthiş güzel. Bahçenin çok güzel olacağının işaretçileri bizim için.
Nihayetinde, planlanan işlerin hemen hemen hepsinin tamamlanması ile günü bitirdik. Sonrasinda minik bir kutlama yaptık ve huzurlu, mutlu bir şekilde evlerimize doğru yola çıktık.
Aman nazar değmesin, bu seferki ekibimiz SÜPER!
O kadar uyumlu çalıştık, o kadar güzel şeyler paylaştık ki, ben kelimelerle ifade etmekte zorlanıyorum. Anlatılmaz, yaşanır diyorum.
Not: Katılanların iznini almayı unuttuğum için uygulamalarla ilgili fotoğrafları değil de, bahçenin vahşi güzelliğini sizinle paylaştım.
14 yorum:
Hem de 7 beneklisinden ugurböcegi. Yerlisinden :) Ne güzel, ne güzel :) Nazar degmesin size ve bahcelerinize, cok emek verip cok güzel seyler yapmissiniz :) Hele o gizemli yaratik. Istanbul bahceleri sirlarla dolu demek:)
Çok güzel bir özet aktarmışsın,eline sağlık,senin gözünden bahçe çok güzel gözükmüş hani ne derler bakmasını bilen göz için,fotoğrafların bana bu sözü anımsattı,vizörün arkasında doğayı seven bir göz varmış...
Yaşın
yaptığınız çalışmalar beni hem heyecanlandırıyor hem de gelecekle ilgili ümitlendiriyor berceste, umarım bu bahçe çalışmaları çoğalarak devam eder...çiçek fotolarına da bayıldım, ellerinize sağlık:)
Azıcık daha anlatır mısın 7 benekli uğur böcüklerini? Nazar değmesin dileğine kocaman bir Amiiiin diyorum. O gizemli yaratık çok büyük olasılıkla kertenkele.
Bütün bahçeler sırlarla dolu değil mi? Senin ağaçkakan az uğraştırmadı görününceye kadar :)
Bugün ben de tivit tit, tivit tit diye öten bir kuş duydum. Balkondan. Bakalım hangi yaramaz çıkacak altından? :)
Doğa o kadar büyük bir hazine ki, insanlar neden birbirleri ile uğraşırlar, birbirlerinin gizemini çözmeye çalışırlar da, doğanınkini araştırmazlar diye düşünür dururum!
Çok teşekkürler Yaşıncığım.
Dilerim katlanarak artar Füs. Teşekkür ediyorum :)
Ne kadar güzel fotoğraflar. Aynı şeyleri ben de gördüm diye hatırlıyorum ama bakmak var, bakmak var:-)
Çok güzel bir ekip çalışması olmuş, tebrikler.Sizler gibi duyarlı insanlar çoğalsa, çok ihtiyacımız var.
Ama o yavru yılan korkuttu beni, bence kertenkele değil, pekte yavru sayılmayan yılan :) ben görsem fena tırsar ve bahçeden derhal uzaklaşırdım.Ne kadar tırsıkım değil mi :) Seni cesaretinden ve iyimserliğinden dolayı kutluyorum :)
Sevgiler.
Kartopu fıdanından sonra sizde hal kalmadı ki :))) 3 kişi 1 fidan ile güreş tuttu ve genelde fidan kazandı! Bakmaktan değil bence. Yorgunluktan sizin görememeniz. Ben fotoğraf ve videolardan sorumlu olarak bunları görmezsem ayıp olurdu :)
Teşekkürler Fulya. Yılan değil çok büyük olasılıkla. Onlarla ilgili bir derneğin web sitesinde benzer fotoğraf gördüm, önde ayakları vardı :) Bunda da bir saniye kadar sürdü sürmedi, iki kişi aynı anda ayak gördüğümüzü zannettik. Sonra ikimiz birden görmişsek vardır ayakları ve kertenkeledir dedik ama gene de emin olamadık. Korkmadım. Tam tersi neredeyse elime alacaktım, o benden korkup kaçtı :) Boyu 1 karış kadar ya vardı ya yoktu. Türküye'de zehirli yılan olmadığı söyleniyor, belki o yüzden cahil cesareti bendeki :P Sevgiler...
Evet, şimdi dikkatli bakınca gördüm bende önde ayakları varmış.:)
Dediğin gibi yakın çekim olunca çok büyük gözükmüş :)
Ama ben kertenkeleden de korkarım :)
Sana kertenkele sevdirme seansları yaparız o zaman :) Redwork kertenkele bulayım mı? :)
5 numaralı resimdeki çiçeğin adı nedir? etrafta bolca var ama bilmiyorum. ( piknik fotografından sonraki foto)
Ballıbabalar ile tanıştırayım sizi o zaman :) Eğer temizliğine, ilaçlanmadığına güvendiğimiz bir ortamda ise, o mor çiçek kısımlarından birisini çekip, dibinin tadına bakın. Neden adı bu onu da anlamış olursunuz :) Ayrıca beyaz renkli olanları da var.
Yorum Gönder