Bayramiç Yeniköy'e gittiğimizde Mustafa bey'den Bayramiç'de Tohum Takas Şenliği yapılacağını öğrenmiştik. O güne kadar oralarda olursak da mutlaka katılalım diye not almıştık. Tatilden dönüşümüzü biraz da bu sebeple uzattık. Şenliğe katıldık.
Daha önceden Fikir Sahibi Damaklar ile birlikte giden gruba katılamadığıma ve Seferihisar'da yapılan Tohum Takas Şenlği'ni kaçırdığıma üzülmüştüm, böylelikle bir başkasını kaçırmadığıma sevindim. Aşağıda anlatılacaklarımı okuduktan sonra siz de kaçırmamalıyım diyecek olursanız, üçüncüsü İzmir Torbalı'da 15 Ekim'de yapılacak, şimdiden bir kenara not edin.
Seferihisar'da yapılan şenliğe dair bu yazıyı mutlaka ama mutlaka okuyalım ki, üretici, tüketici, köylü neler yaşıyor, neleri kaybediyoruz farkına varabilelim.
Biz takasın yapılacağı pazar yerine vardığımızda uzun bir masayı hazırlanmış bulduk. Tek tek gelenlerden kayıt ve tohumlar alınıyordu. Verilen zarflara yerleştirilmeleri ve geri iade edilmeleri isteniyordu ki, eksik var mı kontrol edilebilsin? Son dakikada kaybolan tohum sorunu yaşanmasın.
Biz de kayınvalidemin sakladığı tohumları Mustafa bey'in daha önceden verdiği zarflara koyarak yanımızda getirmiştik. Gidip gösterdiğimizde, kaydı aldılar, isterseniz sizde de kalabilir dediler. Biz de neler olacağını bilmediğimizden karışıklık olmasın, izdiham yaşanmasın deyip tohumlarımızı yanımızda saklamaya devam ettik.
(Pazar yerinde yerel üretim ürünleri satan Bayramiçli köylüler)
Neler olup bittiğini heyecanla anlatmaya başlamışken, size biraz tohum ve tohumun önemini hatırlatmam gerek diye düşündüm.
Herkesin çocukluğundan, içinde bulunduğu yaşa dek bir tohum ile tanışıklığı mutlaka vardır. En azından ilkokulda pamuk içinde fasulye yetiştirmişliğiniz, filizlendirdiğiniz vâkidir! Eh istisnalar da varsa, istisnalar kaideyi bozmaz, herkesi tohumla tanışık kabul ediyoruz. Hani deney yaparken pamuğun arasına sardığınız tohum var ya, artık o pıt diye birkaç gün içerisinde filizlenemiyor. Çocuklarınızla bu deneyi yapacaksanız haberiniz ola. Bizim çocukluğumuzdan bu yana, köprülerden çok su aktığı gibi, köprüler, yollar da değişti. Bu gidişat, o tohumu da değiştirdi. Kimi dedi ki, hemen filizlenmesin, kimi dedi ki, içinde şu olsun, bu olsun, kimi dedi ki, bire çok versin. O denilenlerle, elinize aldığınız masum tohum şekilden şekile girdi. Hayatımıza GDO kavramı girdi. Islattığınız su da masum değil artık, içinde pek çok kimyasal var, kirlilik var. Pamuğun da tohumu ne durumda ve sizin yeni tohumunuzu nasıl etkileyecek bilmiyorsunuz.
O fılizlendirmeye çalıştığınız tohumu koruyan, yok yok içime sinmedi bu tanım, koruduğunu iddia eden kanunlar çıktı ülkemde de. Islah edilmemiş(!!!???) tohuma izin vermeyen. O ıslah sözcüğü göreceli elbet. Amaç her ne kadar korumak olsa da! Tohumculuk Kanunu'na(bu kanunu mutlaka okumanızı öneririm) göre, çok basit ve herkesin anlayacağı bir dille, tohum satmak, almak YASAK! Bunun dışında, çiftçiyseniz, elinizde kullanacağınızdan fazla tohumluk bulundurmak da YASAK!
Genelde köyde, tohumları, kadınlar saklarmış. Ninelerin sandıklarının içinden mendile sarılı tohumlukların çıkışının hikayesini duymuşluğum çoktur. Nereden derseniz elbette ki, bir şehir çocuğu olarak televizyondan! Epey bir süre önce kalın kabuklu ticari domates yerine, doğup büyüdüğü yere özgü domatesi böyle bir ninenin sandığından çıkartıp, tohumluklardan şimdilerde kocaman ekim alanlarına ulaşan, lezzetinden herkesin ağzının suyunun aktığı domatesi yetiştiren birisinin hikayesi vardı, örnek sanayici diye, bir programda. Kabuğu ince olduğu için çok uzaklara gönderilemiyormuş domatesler ama salçası, yemelik ezmesi yapılıyormuş. Harika bir hikaye idi ve o zamandan düştü bu sandıktaki tohumlar benim aklıma. Ne demiştik, genelde köylü kadınlar tohumlukları saklarmış, onlar öldüğünde ne olurmuş? Şehre giden yakınları, onları bulunca, ne işime yarar ki der, atarmış... Artık onlar ekip biçen, üreten değil de tüketen ya! Böyle böyle atalık tohumlar birer birer yitmiş gitmiş.
Sonra bir de aynı ürünü birkaç sene üst üste ekememe durumu var, verim düşüyor. Eh kanuna göre elinizde tohumluk da saklayamıyorsunuz! O sene ekmeyeceksiniz ya...
Ne olacak çifçinin hali, ne olacak atalık tohumlar, birer birer yok oluşuna şahit mi olacağız? Tohum devi firmalar ülkemiz sınırlarında istedikleri gibi hibrit, GDO'lu tohumlarını mı satacaklar. Her gün şunu yapacağız, bunu edeceğiz diye teker teker bir tür GDO'lu tohuma izin verilmeye başlandı bile güzel ülkemde. Biz sebze, meyve olarak tüketmeyeceğiz ama onları yiyen hayvanlarla besleneceğiz! Dolaylı yolla vücudumuzda onları taşır hale geleceğiz.
Düşünülmüş, taşınmış, tohumuna sahip çıkmak isteyenler tohumun takas edilebileceğine karar vermiş. Böylece yokoluşun önüne geçilmeye çalışılacak. Az, ama öz miktarlarda. En azından bileceğiz ki, minicik ama sağlıklı, nineden dededen kalma tohumlar var saklanacak. Yok edilmeyecek... Kızım, yeni nesillerimiz, çimlendirdiğinin halis muhlis Türkiye'ye has bir fasulye olduğunu bilebilecek! O yüzden bu şenlikler çok ama çok önemli. Sizin de atadan kalma bir tohumunuz varsa, takasa mutlaka katılın. Üç tohum, beş, beş tohum on olsun. İyi ellerde, yürekli kalplerde büyüsün.
(Bayramiç'in yıllar içindeki değişimini anlatan fotoğraf sergisi)
(Belediye Başkanı'nın açılış konuşması ve ''Altına Hayır''diyenler)
Tohum Takas Şenliği'nde düzenlenen panele konuşmacı olarak, Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Ege Üniversitesi – İzmir, Dr. Füsun Tezcan, “Börtü Böcek” kitabı yazarı, EÜ Zirai Mücadele Araştırma Enst. – İzmir, Zerrin Çelik, Tarım İl Müdürlüğü – İzmir, Feray Karapınar, Karaot Tohum Derneği – Torbalı, İzmir, Sevinç Özkaya, Çiftçi – Bayramiç Yeniköy oluşumu üyesi, Çanakkale, Cem Birder, Toprakana Platformu – Bayramiç, Çanakkale katıldı. Her bir konuşmacı ayrı ayrı tohumun önemini anlattı. Ama Prof. Dr. Tayfun Özkaya, öyle bir şey ifade etti ki, doğruluk payı inanılmaz!
Tohum firmaları hiç bilmediğimiz bir şekilde o kadar hayatımızın içinde ki! Biz farkında değiliz.
Araştırın bakın, kaç tohum üreticisi firma var, hangi ülkelerden bu firmalar? Doğumdan, hastalığa, ölüme hep onlar yanımızda gölge gibi. Araştırınca görüyoruz ki, tohum üreten firmalar, aynı zamanda tarım zararlılarına karşı ilaç üreten firmalar, suni gübre üreten firmalar. Ama ilginçtir ki, kanser ilacı üreten firmalar da onlar!
Bu konu o günden beri beynimde çınlayıp duruyor... Birilerinin eli benim cebimde ve doğumdan ölüme hiç bırakmıyor. Onlar ne isterse o oluyor... Buna karşı durabilmek ve onların ürünlerini kullanmamak da benim elimde...
(Paneli izleyenler)
Ara bilgilerden sonra dönelim gene o güne... Panelin ardından takas zamanı gelince anons yapıldı. Masaya tohum bırakanlara, tohumları iade edildi. Sonrasında da takas başladı.
(Tohumların içine konulduğu zarflar)
Herkes en yakınında bulduğu kişiye elinde ne tohumu olduğunu sordu, elindeki ile aynı tohuma denk gelenler ya da aklına başka bir tohum düşmüş olanlar bir başkasını bulmak üzere ayrıldı. İstediğini bulanlar denk gelince birbirleri ile takas yapıldı.
Yalnız, bu organizasyonu eleştirmek adına değil, çünkü çok zaman ve emek harcamışlardı, bu her emek verenin gözünde vardı. Sadece bir sonraki organizasyonun daha iyi yapılabilmesi adına benim kişisel gözlemim şu şekilde:
1- Yeni gelenlerin bilgilendirilmesini sağlayacak yönlendirmeler olsaydı çok doğru ve yararlı olurdu. Bu bir pano ya da elden verilen broşür de olabilirdi, gelenleri karşılayan görevliler de olabilirdi. Bu şekilde herkes oraya varınca ne yapacağını, bir sonraki adımı bilip, boş yere oradan oraya koşturmak zorunda kalmazdı.
2- Tohumların kayıt sırasında alınması ve geri dağıtılması biraz izdiham, biraz karışıklık yarattı. Keşke kaydedilip sahibine o sırada geri verilseydi.
3- Katılan herkes elinde tohumla gelmemişti ki bence en büyük sorun onların da takasa alınmasıydı. Boşuna ortalıkta dolaşan bir kalabalık oluştu. Bunun yerine önce tohumu olup değiştirmek isteyenler birbiri ile takas yapsa, sonra elinde vermek istediği tohumu olanlar isteyenlere dağıtsa daha iyi olurdu. Neredeyse elinde tohumu olup takas etmek isteyenler boşuna ortada kalıp, elindeki tohumdan da olacaktı!
İnanıyorum ki, her takas bir diğerinden daha iyi olacak ve doğru insanlar, doğru şekilde tohumumuza sahip çıkacak...
Gelelim o gün oradaki diğer misafirlere...
Köylü pazarının ürünlerinden biri de bu keçilerdi sanırım. Tanıtımları yapılıyordu.
Veee size dünya tatlısı bir insan ile ekibini tanıtmak isterim. Ne yazık ki, onların bulunduğu köye zamanımızı denk getirip de gidemedik. Ben bu duruma üzülüyorken, şenlikte Allah çıkarttı Ayla hanımı karşıma!
O öyle güzel bir insan ki, yanına vardığınızda sıcacık gülüşünü hissedince ne derdiniz kalıyor, ne tasanız. Kendine has, insana umut veren bir ışığı var. Yanında da cin mi cin bir ufaklık. Köyün genç neslini temsil ediyormuş. Zaten köy de epi topu kaç hanecik ki? Ama yaptıkları, umutları, istekleri çok büyük. Bu güzel insanla dilerim yolunuz biryerlerde kesişir. İçinde bulundukları oluşuma dair günlüğü okumak isterseniz buraya alalım sizi...
Bu fotoğrafta gördükleriniz Bayramiç köylüleri... Eskiden, Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarından. Giyimlerine özellikle dikkat edin. Fotoğrafı eskiden günümüze dek fotoğraflarla Bayramiç panosundan çektim.
1967 Türkiye'sinin Bayram Çocukları
1949 Türkiyesinin izcileri
Bu fotoğrafları görünce düşündüm... Köy Enstitüleri o kadar güzel işler çıkartmış. Bu konu için Punto amcanın yazılarını öneririm. Siyaset denmiş, KAPATILMIŞ!
Bir dönem ilkokulda Yavrukurt olunurdu. İzciliğin ilk adımı idi. Ben de üç sene yavrukurt oldum. Pek çok yararlı şey öğrendim. Bir başka siyasi oluşum ile adı benzetildi. Bağ olduğu düşünüldü. ORTADAN KALDIRILDI.
Neden iyi ve güzel şeyler yok edilip, yerine boş beyin olmayı tetikleyen sistemler oturtuluyor, düşündürücü!
Bu fotoğraflar bende bunları çağrıştırdı.
Bu amca da benim düşündüklerimi soru şeklinde dillendirdi...
Sonunda alan memnun, veren memnun, takas tamamlandı. Gelen tüm konuklar köy düğününe davet edildi. Otobüslerle ulaşım da sağlandı. Gidip de keşkek yiyemeyenlerin ise ayağına kadar keşkek geldi!
Tabağını kapan keşkek almaya koştu. Bize de bu durumu fotoğraflamak düştü.
Bir güzel,doğru tohumdan, binlerce tohum elde edilmesi, takas şenliklerinin artması, milletin efendisi köylüye sahip çıkılması dileği ile...
7 yorum:
Merhabalar
Ben Fransa da yasiyorum ve gectigimiz bahar ayindan beri tohum takasina katiliyorum buradaki sivil toplum orgutleriyle. burada daha kucuk organizasyonlar yapiliyor ve herkes birbiri ile tanismis oluyor. bizim takas yapacak tohumumuz yoktu gectigimiz sene. bu sene yetistirdiklerimizden kendi tohumlarimizi cikartmaya basladik. hatta umarim kendi tohumlarimizi filizlendirip, parasiz ve takasi ilke edinmis yerel grubumuza hediye bile edecegiz az biraz. Bence gelecek sene organizasyon icin sizde gonullu olun ama sakin lutfen brosur bastirmayin olur mu. hatta kullanilan zarflar gozume carpti hepsi yeni duruyor, neden kullanilmis zarflari geri donusturmediler diye dusundum. herkes yaninda kendi zarfini getirse, daha az tuketsek! bu tohum bilincini herkeslere duyurup kazandirmaksa amac, birakin kendi tohumu olmayanlar da katilip, daha cok tohuma sahip cikan insanimiz olsun. :)
Hem Bayramiç hem tohum takas,içim gitti :))
Yazılarına bayılıyorum birde.Uzun zamandır yazmak istedim ama yazamadım bunu.Ayrıntı ve netlik tam kıvamında ,sıkılmadan okunuyor.
Yazdığın her bir satır, verdiğin fikirler, atladığım/unuttuğum noktaları hatırlattığın için çok teşekkür ederim LILY BRIK. Öncelikle şunu söyleyeyim, sen de mutlaka yazmalısın, paylaşmalısın. Tohum Takası ile başla lütfen ama lütfen! Bugün hopladım, alış veriş ettim yazan bloglar arasında farkları farkettirenlere en başta benim ihtiyacım var :) Bir de sorum var. Fransa'da da mı kanunen tohum satmak, saklamak yasak? Orada takas yapılmasının başlıca sebebi nedir? Hani bizler kendi aramızda tohum, fide, çelik alır veririz milletçe, ama sorun bunların sınırlandırılması. Ben de bir dönem İngiltere'de yaşadığım için bilirim, mesela o ülkede insanlar birbiri ile pek paylaşmaz, bekler ki, bir diğeri gitsin bahçe malzemeleri satan marketten alsın, çiçekçidem alsın. Bu sene takasa biz katıldık. Orada bir yanlış anlama var sanırım. Elimizde atalık tohum vardı ve bulabildiğimiz tohumlarla değiştidik. Benim ifade etmeye çalıştığım, tohumu olmayan takasa girmesin değil, önce takas edecekler takas yapsın, sonra geriye kalanlar da isteyenlere dağıtılsın. Oraya gelen belki de bir kişi vardı sinir olduğum, resmen her hali ile sadece tohum kapmaya gelmişti. Tohum almaya değil. İnsanların ellerindekilere atlayıp işine geleni kapıyordu! Ortalığı da birbirine katıyordu. Karmaşanın olmaması için bir formül bulunmalı. Sizde nasıl bir usul izlendi mesela. Kağıt konusunda da sonuna kadar haklısın, ben çözüme odaklanıp bu konuyu gözden kaçırmışım. Yalnız o zarfların bir sebebi var, öğretmek! Eğer onlar verilmezse, insanlar bilgileri elden yazmaya üşeniyorlar, hatta bu zarfları bile doldurmaya üşendikleri için kayıt masasında alıp kontrol ettiler. Sistem oturana dek zamana biraz da bazı şeyleri belki de böyle müsrifçe kullanmaya ihtiyaç var, yoksa yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olmasın! Sevgiler...
Asortik Krep'im sağolasın! O senin tatlı düşüncen. Dilerim herkes aynı şeyi düşünüyordur. Bazıları çok uzun yazdığım için okuyamadığından da dem vurur mesela :P Sevgiler...
harika bir organizasyon olmuş...
resimler o anın heyecan ve önemini nasılda güzel anlatmış...
yüreğinize sağlık.
takipteyim bundan böyle.
bende sizi beklerim sayfama...
gönül dolusu sevgilerimle
Çok teşekkür ederim. Eğer fırsatınız varsa Torbalı'dakini kaçırmayın.
merhaba,
istanbulda bulunan bahçem için doğal ekolojik domates biber patlıcan ve salatalık tohumlarından temin edebilirmisiniz veya nereden satın alabilirim
iyi çalışmalar
Suat Sevinç
0212 233 69 21
Merhaba,
Ne yazık ki ne bana ait bir tohum, ne de temin edebileceğim bir kaynak var. Şu sıralar hem Bayramiç'de(21 Nisan 2012'de - http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=5250) hem de İstanbul'da Emanetçiler Derneği'nin düzenlediği iki ayrı tohum takası var. Buralara katılabilir, tohum talep edebilirsiniz. Bir başka olasılık da, Organik Pazarlara gidip, üreticilerle konuşup, onlardan isteyebilirsiniz.
İyi günler dileği ile...
Yorum Gönder