Permablitz ne demek, önce ondan başlayalım. Bu yazı İngilizce olarak çok güzel açıklamış. Onun izinden giderek tanımlamaya çalışayım. Blitz, Almanca'da şimşek demekmiş. Permablitz, sizin pozitif ve yapıcı enerjinizi o işe vermeniz olarak tanımlanıyor. Bir başka tanım da, daha önceden belirlenip, hazırlanan bir projeyi gönüllülerin şimşek hızı ile gerçeğe dönüştürdüğü yönünde. Proje Permakültüre dair elbet. O yüzden de adı ''Perma-blitz'' zaten.
Permablitz'de ev sahipleri ve katılımcılar var. Ev sahibi bu konuda kâr sağlayan. Bunun yanında çalışan, iş gücünü, bilgisini ortaya koyanlar var. Ev sahipleri kazanç sağlayanlar oldukları için, aslında, normal prosedüre göre, üç Permablitz uygulamasında bizzat işçi olarak katılmak zorundalar. Prensip, yardım et ki, yardım edilen ol şeklinde çalışıyor. Ayrıca ev sahibi gelen tüm çalışanların refahını da sağlamak durumunda. Onlara yiyecek temin etmek, yorulduklarında dinlendirmek, genel ihtiyaçları karşılamak onun ödevi. (Türkler zaten misafir perver insanlar olduğundan bu konunun ayrıca altı çizilmeli mi bilmem ama ben gene de işin prensibini söylemiş olayım!)
Katılımcı olmak herkesin hakkı. Kim dilerse, bu işe gönüllü ise katılabilir. Katılımcının kârı insanlarla birlikte olmak, toplu çalışmayı görmek, bu işi temel prensipleri ile birlikte öğrenmek. Katılımcılardan birisinin mutlaka Permakültür tasarımcısı olması gerekiyor ki, proje permakültüre uygun olabilsin. Üç proje gerçekleştirip, kendi projende çalıştır ilkesi onlar için de geçerli. Ev sahibi bu işin eğitimini almış bile olsa, tasarımcı da mutlaka gerekiyor.
İlk Permablitz çalışmaları 2006 yılında Avusturalya, Melbourne'da başlamış. Dan Palmer, permakültür kursunu tamamladıktan sonra bilgilerini uygulamaya can atıyormuş. O dönem, Codemo yakınlarında biryerlerde yaşamaktaymış. Güney Amerika'dan gelip o bölgeye yerleşmiş bir grup insanın yaşadığı bir yerden birşeyler içmek üzere davet almış. Gittiğinde karşılıklı konuşmuşlar, bilgi alışverişinde bulunmuşlar ve o topluluk da organik birşeyler yetiştirmekten yana imiş. Bunun sonuncunda da o bölgedeki bahçelerde ilk Permablitz uygulamaları başlamış.
Günümüzde bu uygulamalarla başlayan Avusturalya'daki Permablitz grubu oldukça sıkı sıkıya birbirine kenetlenmiş halde. Melbourne'de yılda en az 80 uygulama gerçekleşmekte.
Bu yıl Calgary'de bir Permablitz grubu daha uygulamalara başlamış bulunmakta diye yazıya devam etmekte bağlantısını verdiğim yazının yazarı...
Ben de 2011 itibariyle Türkiye'de, İstanbul'da ilk Permablitz grubunun kuruluşunu, buna Deniz Üçok'un öncülük ettiğini ve benim de katılımcılardan biri olduğumu söyleyerek de devam edeyim...
Permablitz uygulamalarının ilk çıkış noktasına dair resmi web sitelerindeki anlatıma buradan ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki minik filmlere bakarak uygulamalar hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
Gelelim bizim uygulamamıza...
Öncelikli olarak Deniz, Permakültür grubunda bu girişimi duyurdu. Kış aylarında ilk toplantımızı gerçekleştirdiğimizde çok hevesli bir grubumuz vardı.
Bahar aylarında gönüllü bahçeleri aramaya başladık. Bulduğumuz bahçelere gönüllüler ve Permakültür Tasarım Sertifikası - İngilizce kısaltması ile PDC- sahibi olarak Deniz geziler düzenledi. Bunların içerisinde ilk uygulama için ideal olabilecek bahçe seçildi. Gönüllüler hepbirlikte oturup neler yapabileceğimize baktık. Neler ekebileceğimizi konuştuk. Ev sahibinin dileklerini gözönüne aldık. Bu çalışmalara ben ev sahipliği yaptım. Bizim Uğur Böcüğü izin verdiği sürece.
Bahçenin ilk fotoğraflarını çekmeye başladığımızda yabani otlar büyümeye başlamıştı. Aralarındaki güller, zeytinağacı, ceviz, sardunyalar belli belirsiz kendilerini gösteriyorlardı. Defne, dallarını gözümüze sokmaya adaydı.
Karalahanalar henüz makul boyutlarındaydı. Ballıbabalardan ıspanak yemeğine benzer bir yemek çıkabilirmiş, beni toplayın diye gözümüzün içine bakıyorlardı.
Bu durum gösteriyordu ki, malç malzememiz hazır bizi bekliyordu.
Sonra yağan yağmurlarla iş çığırından çıkmaya başladı. Malç malzememiz vahşi yaratıklara dönüşmeye başladı. Büyüdü de büyüdü, benim boyumu aşmaya başladı.
Tamam ben de öyle sırım boylu sayılmam ama otlar da almış başını gitmişti bile...
Bu da işin ehli, eli orak tutan birilerinin gelip bahçeyi bizden önce biçmesini gerektirdi.
Hemen en önde yatanlar, karalahanaların tohumları! Meraklı sarman kedi ve arkadaşları bizi izledi durdu. Hatta onları çalıştırsaydık, işimiz daha hızlı biterdi. Zira yan dairede yaklaşık 20-30 kedisi olan, site sakinleri tarafından istenilmeyen bir teyze yaşıyordu. Kediler de bu bahçeyi bol bol kullanmaktalarmış!
Biçilen otları hiç ellemeden yerde bıraktırdık. 1 kişi otları biçmek, yan çite sarılmış sarmaşığı temizlemek için toplam 5 saat kadar çalıştı.
Uygulama günü ben dahil 4 kişi idik. Benim bel sorunlu olduğu için çok fazla eğilme, kalkma hareketi yapamadım, uzanamadım, birşeyler taşıyamadım. Organizasyon ve tedarikte yardımcı olmaya çalıştım. Civar market vs den sürükleyerek bir miktar koli taşıdım. Sulama yaptım. Gazete kağıtlarını 8 kat sayarak verdim. Bütün bahçeyi gazete kâğıdı ile kapladığımızı düşünürsek bu bile az iş değil. 1 kişi daha benim durumuma benzer şekilde çalıştı. Ama esas işi İsmet hanım ve Deniz yaptı. Türkiye'nin Dan Palmer'ı Deniz olduğu için tasarımı da o üstlendi. Bununla kalmadı pek çok fideyi besledi, büyüttü, yanında getirdi. Bir kısım fideyi temin edebilmemiz için Oya hanım bizi doğru yere yönlendirdi(teşekkürlerimiz sonsuz).
Bir kısım fide de ev sahibimiz tarafından temin edilebildi.
Bahçenin kendisinde aslında bol miktarda aynısefa vardı. Bizim için çok önemliydiler ama azman otların arasında kaybolup gittiler ve biçildiler ne yazık ki. Duvar kenarlarında bol miktarda turuncu zambaklardan varmış, onları koruduk ve İsmet hanım ilk onların altına gazete kağıdı sermeye başladı.
Otların altından sardunya kümesi ve onları korumak için hazırlanmış taş çitler çıktı. Onları aynı şekliyle muhafaza ettik. İsmet hanım onların altını da kolilerle malçladı.
Bu minik kapakçıktaki siyah havucu da ben besleyip büyütmeye çalıştım. Kesinlikle böcüğü olanlara tavsiye ederim. Büyümesini izlerken çok hevesle takip ediyorlar. Kendileri su içerken anne ona da diye uyarıyorlar. Dolayısı ile biz başkalarını da evde büyütmeye devam edeceğiz.
Ev sahibimizin temin ettiği çilek(üzerinde kızarmış bir tane vardı hatta), biberiye, kekik, lavanta, yasemin fideleri... İsmet hanımın ZTBB'den getirdiği latin çiçeği, Oya hanımın arkadaşlarından gelen ve Deniz'in büyüttüğü karışık fideleri yukarıda görmektesiniz. Karışık fideler arasında, fesleğen(domateslerin arasına ektik, sinekten, böcekten uzak tutsun fideleri, verimi arttırsın diye), domates, kıvırcık salata, turp, kereviz, semizotu vardı.
Deniz teeek teeeek elleri ile yerleştirdi fideleri. Kurda, kuşa, aşa dedik adet olduğu üzere.
Fideleri yerleştirmeden önce de malç görevi görecek gazeteleri serdik 8 kat kadar. Bu işi küçümsemeyin, epeyce zamanımızı aldı. Saymak, yerleştirmek ve üzerine ağırlık koymak. Aslında uygulama bu şekilde yapılmıyor. Biz şartlar gereği bunu yapmak zorunda kaldık. Esas uygulamada gazete ya da kartonların da üzerine örtücü, onların uçmasını engelleyen bir tabaka geliyor. Biz onu bulamadık! Yani temin edemedik.
Malç uygulamasında amacımız yerdeki zararlı, boğucu otların çıkmasını önlemek, ektiğimiz minik fidanlara yaşam alanı sağlayabilmek, ekilen yerin nemini arttırabilmek, altında kalan otlarla bitkilere besin vermekti. Detaylı bilgi için buraya bakabilirsiniz.
Bu fotoğrafta çileklerimizi, kıvırcık salatalarımızı, kerevizlerimizi görüyorsunuz.
Zeytinağacı pek çok bitkiyi de kollarına alarak sarmaladı. Domatesler, fesleğenler, lavanta onun kollarına sığındı.
Latinler dilerim tutar.
Sardunyalardan vahşi kol çıkartan dalları derleyip toplayıp bir saksıya ektik. Tutarsa onları da isteyenlere dağıtmak üzere.
Bahçenin bitmiş hali bu şekilde oldu.
Tohum topları Deniz'den. Cuma günü bir uygulamaya katıldı ve aldığı tohumlardan tohum topu yaptı. Onları da büyük bir şefkatle gerekli yerlere atmaya kıyamadığımız için yerleştirdik.
Tüm bu işlemler 2 tam işlevsel, 2 yardımcı adam gücü sayarsak, 4 kişi tarafından 7 saatte gerçekleştirilebildi. Saat 11:30 - 12:00 sıraları işe başladık. Arada 40 dakika kadar beslenme molası verdik.
Çaylar, simitler, peynirler, karpuzlar, kekler eşliğinde. Eh ağır bir kebaptan sonra kimin çalışacak hali kalabilirdi ki? Su içmekten perişan olurduk. O sebeple bu konuda ev sahibimizin yiyecek seçiminin ne kadar doğru olduğunu da görmüş olduk. Hafif ama iş gücünü arttıracak şeyler yemek lâzımmış ben kendi adıma bunu anladım. Hoş bu durum ev sahibinin bilinçli bir seçimi olmadı. Bu konuda da şartlar bunu gerektirdi. Zira kendileri devamlı olarak o evde yaşamıyorlardı. Her ne kadar ev İstanbul'un ortası olsa da, bahçeli olduğu için, yazlık amaçlı, yılın belli ayları gidip geliyorlarmış. O gün sadece bizim için geldiler ve ardından bir davete gittiler. O sebeple yemek seçimi bu şekilde oldu. Ama çok da yerinde olmuş...
Saat 19:00 - 19:30 sıraları işimizi bitirmiş bahçeden çıkmıştık.
Bahçe tam olarak istediğimiz gibi bir Permakültür bahçesi olamadı. Nereleri tamamlamamız gerektiğini öğrenmemiz açısından çok güzel bir okul oldu ama. Neticede İstanbul'un göbeğinde, şartların zorluğuna, katılımın azlığına rağmen birşeyler başardığımıza inanıyoruz. Bunun en güzel örneğini de bahçemizin meyvelerinden göreceğiz diye umuyoruz.
Pınar ve Tuğrul, Bostancık ile dostluğunuz, bilginiz, yardımseverliğiniz ile, Filiz, Hira ve gene Hira, Marmariç ekibi, hayatımıza dokunuşlarınız, Türkiye'ye, yarınımıza, çocuklarımıza yaptığınız yatırım ile, Meyvelitepe bilgeliğiniz ile, Zeytinlibahçe, Ahlatdede, Kardeş Bitkiler yapmaya çalıştığınız güzel uğraşları paylaşımınız ile iyi ki varsınız. Sizlere kendi adıma saygım, teşekkürlerim sonsuz. Dilerim her geçen gün sayınız artar. Dilerim en güzel şeyler sizlerle olur, koruyucu melekleriniz hep yanınızda kalır.
Bizler için ise bu bir ilkti, diğerleri için ayağımızı sürüdüğümüze ve bilgimizin bir parçacık da olsa arttığına inanıyoruz. Dileğimiz biz örnek olalım ve bu ve bunun gibi uygulamaların sayıları katlanarak artsın. Doğal tarım, Permakültür tanınsın, dev tekeller yerine çiftçimiz kazansın.
Son söz: Önümüzdeki hafta Bayramiç'te büyük Permakültür buluşması var. Detaylı bilgi için ve onaylı Permakültür kursları için buradan bilgi edinmeniz mümkün. Evde kendi başınıza okumaya başlayayım diyorsanız da kesinlikle bu kitabı öneririm.
Güncelleme: İstanbul'daki Permablitz'den sözeden kaynaklar:
Videonun başlangıç kısmına dikkat! http://www.permablitz.net/component/content/article/1-latest/156-video-of-box-hill-blitz
10 yorum:
Sevgili Berceste
aklıma birşey takıldı, bu gazete kağıtları yağmur yağarsa parçalanmayacak mı?
Dilek'cigim, cok güzel; mutlulukla okudum. Calisan, destek veren, emegi gecen herkesin ellerine saglik. Gazete neyin alternatifiydi? Aslinda ne ile örtülmeliydi toprak diye soracaktim ben de. Yazinin icinde gecmis de ben atlamissam kusura bakma. Bir de bahcenin eski haline kesfe gelmek isterdim. Ilginc bitkiler takildi gözüme :)
Aynen dediğin gibi olacak Pelin. Amaç da o zaten. Bitkilerin tohum saçtığı zamanda toprağın üzerini örtülü tutup, yeni ekilenlerin gelişimi sağlamak, bu sırada toprağın nemli kalmasına yardımcı olmak. Sonrasında dönüşecek. Aslında gerçek uygulamada üzerinde saman oluyor. Böylece samanın altında kalıp geri dönüşen kağıt görünmüyor. Tüm bitkiler de samanın altında kalıyor. No Digg garden diye de geçiyor. Yani hiçbir şekilde çapalama, toprağı kabartma işlemi yapmaya gerek kalmıyor. Samanın altına yerleştirilen bitkiler bir güzel büyüyor. Patates mesela, zordur hasadı, toprağı kazarak çıkartmak gerekir. Biz patates ekmedik ama, bu yöntemle samanın altına patates yumrusunu koyunca, sonrasında toplamak için hafifçe samanı kaldırmak hasadı yapıp, gene samanı düzeltmek kalıyor geriye. Küçücük bir alanda denemesini yapabilirsin. Bostancık'tan gelen haberlere göre saman ıslanınca uçmuyormuş da. Bizim en büyük endişemiz uçarak yan komşuları rahatsız ederse diye idi çünkü.
Teşekkürler Evren. Malç ile ilgili verdiğim bağlantıyı okumamışsın yakaladım seni :P Gazate alternatif değil aslında. Onu işlevi başka. Biz eksik iş yapmak durumunda kaldık. Gazete toprağı nemli tutmak ve dış ortamdan gelecek zararlı bitkilerin tohum saçmasını engellemek için. Manto görevi onun. Esas toprağın yerine geçecek olan saman idi. O yoksa talaş ya da benzer bir malzeme kullanılabilirdi. Biz onu temin edemedik ve bu şekilde bırakmak zorunda kaldık. Bahçenin ilk zamanları gerçekten tam keşiflik idi ama sonrasında otlar çok feci oldu. Karalahanalardan bile korktum. Tohumlarıyla birlikte kucaklayıp ayrı bir yere götürüvereceklermiş gibi duruyorlardı. Hani şu hareket eden bitkiler falan vardır ya, o hale gelmişti :) Diğer yandan biri diğerini boğduğu için de çeşit azalmıştı. Güçlü olan kazanmıştı. Onlar şimdi gazetenin altında nem ve besin sağlayıcı olarak yatıyorlar. Bu arada adını bildiklerin varsa söyle :)
Filmleri seyredebildim, ona sükret :) Bugün benim günüm degil zira.
ellerinize saglik, kucuk bir yer gibi gorunuyor ama saydigin tum islerin 7 saatte bitmis olmasi cok az bir sure gibi geldi bana. Tam bir ozveriyle calisilmis belli ki, insallah istediginiz gibi olur hersey. Sonraki asamalari da bekliyorum :)
Daha nicelerine.
Dilwkçim, yine çok güzel birşey yapmışsın. Böcüğün de bu güzelliklerle büyümesi, öğrenmesi harika. Yazını da büyük bir zevkle okudum ve bilmediğim bir çok şey öğrendim. Yazıyı okurken Deniz Üçok adı beni şaşırttı. Benim liseden arkadaşım olabilir mi acaba dedim. Deniz Hanım kaç yaşlarında, Fenerbahçe Lisesi'nde okumuş olabilir mi?
Ellerine sağlık..
Eh birara da linklere bakarsın Evren :P
Öncesinde bahçeyi biçen olmasaydı biraz zor çıkardık biz bir günde oradan BB :) İnşallah diyelim. Bir hafta sonrasını yazdım bile, cevap yazana kadar sizlere...
İnşallah Pınar. Keşke yakın olsanız siz de!
Teşekkürler Suzan abla. Sizin anlatımınızla dinlemek lâzımdı ama, bu yazı sizin kaleminizden çıkmalıydı yani. Deniz benden küçük ve ithal etmişiz İstanbul'a onu. O yüzden sanırım aynı kişi değil. Sizin bir sonraki yazınızı da sabırsızlıkla bekleyeceğim. Sevgiyle...
bahçenin son durumunu merak ettim çok.
Kuskuscugum son yazima bakabilir misin. Orada bir parca var!
(Bilgisayarin dil zimbirtisi ikonu yok olmus, Ingilizce klavye ile yazmak zorunda kaldim :( )
Yorum Gönder