23 Mayıs 2007

Aşk ve Gurur


Hani bir laf vardır, kafamın içinde kırk tilki dolaşıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor diye... Türkiye'de iken, çalıştığım dönemlerde, o havaalanı senin, bu liman benim, ülke ülke, fabrika fabrika gezerken aynen benim kafamın içi de böyle idi. Raporlar, insanların kaprisleri, kurallar, kanunlar... Yorgunluk...

Uçakta saatlerce uçarken en iyi ne yapılır? Ya işle ilgili dökümanlar, raporlar incelenir ya da kitap okunur. Kitap dediysek de bu tantana, karmaşanın içinde, sabahın 3'ünde Orhan Pamuk okunmaz elbet! Benim kurtarıcım Harry Potter idi ama o da her yeni bölümünde elde taşınamayacak kadar ağırlaştı. Sonra
Ursula Le Guin keşfedildi. Pek sevildi... Anlamı derin, okuması kolay, taşıması kolay... Bu yazara ait bütün kitaplar alınıp tek tek okundu. Bu kadar gezince, kusur kalmayayım denilerek, Gizem Altın'ın ''Bir bilet al'' kitabı da okundu. Hatta sonrasında Interrail'e merak sarıldı. Ama karakterle uyuşmadığına, öyle çadırda falan tek başına kalınamayacağına karar verildi. Hatta, İspanyol Estrella treni duyulunca, tamamen vazgeçildi! Mc Donald's ile ilgili kuruluş hikayesini anlatan kitaba başlandı ama dikkat gerektirdiği için tümü ile bitirilemedi o dönemde... Onun gibi pek çok kitap alındı, çok okunmak istendi ama beynin başka yerlere koşuşturması gerekliliğinden kenarda, sonra okunmak üzere olan kısımda, yerini aldı. Bridget Jones'un günlüğü pek sevildi, kahkaha atılarak okundu!

Şimdi vakit bol ama kitaplar İstanbul'da... Kararlıyım, öyle ya da böyle bir köşesinden başlanacak!
Bir ara, kişilikle ilgili bir arkadaşımızın verdiği seminere katılıp, bu konuya da merak sarmışlığım vardı. Onun önerdiği Florence Littauer'in, ''Kişiliğinizi Tanıyın'' kitabındaki testi her tanıdığıma uygular hale gelmiştim.

Dün akşam da BBC'de ilginç bir programa denk geldim. Program ''Romantik Kitaplar'' üzerine idi. Aklıma bir dönem Türkiye'deki Beyaz Seriler, fotoromanlar geldi... Pek çok ünlüye şan, şöhret kazandıran fotoromanlar...

Konu, programda çok ilginç bir şekilde ele alınıyordu. Hazırlayan başlangıçta boş ve vakit harcayan, değersiz kitaplar diye düşünüyordu. Yayımcılarla konuştuğunda, hiç de böyle olmadığını, çok büyük bir sanayinin içine girdiğini anladı. İnsanların ruhsal açıklarını kapatıyormuş. Konuştuğu hanımlardan biri: ''Kitaplardaki hayatların gerçek olmadığını da, dünyada böyle ilişkilerin bulunmayacağını da biliyorum, tecrübeliyim, iki evlilik yaşadım ama bu kitapları okuduğum zaman kendimi iyi hissediyorum...'' dedi. Bir başkası: '' Kafamın içinde beni huzursuz eden pek çok şey dolaşacağına bu kitapları okuyorum. Uzun ve derin anlamları olan kitaplarda o beni rahatsız eden düşünceler ağır basıyor, gene başladığım yere dönüyorum.'' dedi.
Bunun üzerine programı hazırlayan hanım, bilimsel bir deney yapmaya karar verdi. Stresli olduğumuz zaman bedenimizdeki
CORTISOL adı verilen hormon düzeyi artmaktaymış. Bu hormonun artışı, kan basıncının(tansiyon) yükselmesine, kandaki şeker düzeyinin artışına, bağışıklık sisteminin direncini yitirmesine ve hanımlarda kısırlığa, sebep oluyormuş. Programı hazırlayan hanım da, Londra'da bir üniversitede bu hormon üzerine araştırmalar yapan birimle temasa geçti. Kendi üzerinde deney yapılmasını istedi. Çok stresli olduğu zaman gidip ''cortisol'' seviyesini ölçtürdü. Sonra başka bir gün, gene çok stresli iken 1-2 saat romantik içerikli kitap okuduktan sonra gidip gene ''cortisol'' seviyesini ölçtürdü. İkisi arasında epeyce büyük bir fark vardı. Buradan hareketle, bu tarz kitapların hem ruh sağlığına, hem de beden sağlığına iyi geldiğine kanaat getirdi. Romanların yayımevlerinden, çeşitli bilgiler aldı. Her ay, bu tarz kitaplara en az 100 pound ödeyen insanların olduğunu, çeşitli klüpler kurularak, bu kitapların oralarda okunduğunu, hanımların aralarında tartıştıklarını, kitap değişimi yaptıklarını öğrendi. Bu tarz kitapların en çok süpermarketlerde alıcı bulduğunu, üç çocuklu bir hanımın alış verişi sırasında, çocukları cıyak cıyak bağırırken, kitap reyonunun önünden geçtiği 10 saniye içesinde onu çarpacak özelliklerde bir kapak tasarımı yapılması gerektiğini ve kapak renginin asla pembe olmaması gerektiğini, İngiltere'de en çok satanlar arasında Jane Austen'in kitapları olduğunu öğrendi. Programın devamı haftaya... İzlemeye devam... Ben de sanıyorum bu tarz kitaplara bakış açımı değiştireceğim ve stresli olduğum dönemlerde böyle kitaplara başvuracağım... Hatta ilk denemeyi Punto amca'nın önerdiği, gazeteci Nurgün Erdinç'in kitapları ile yapmayı düşünüyorum. Ne dersiniz?

Bu arada neden başlık ''Aşk ve Gurur'' diyenler olabilir, Jane Austen'in en çok satan kitaplarından birinin adı da o yüzden. Filmi de çekildi. Merak edip de seyredemediklerim arasında... Kitabı okumak isterseniz, ücretsiz olarak
Classic Literature Library'den ulaşabilirsiniz.

17 yorum:

MorKoyun dedi ki...

Benim dizileri izlemem de bu teoriyle aciklaniyor demekki, 40 dakikaligina baska alemlerde geziyorum:)
Ask ve gurur'a gelince, (aslinda gurur ve onyargi olmali ama neyse) kitabini, BBC dizisini ve Keira'li son cekilen halini izlemis biri olarak derim ki, kitap ve filmin baktigi yonler ayri. Okumasi keyifli bu yazarin kitaplari derin ve zeki ancak film iyi kalite pembe dizi:)
Jane Austen neden bu gruba dahil anlamadim, satir aralarindaki elestiriler yerine ask hikayeleri esas alindigi icin mi?

Daphne dedi ki...

Bridget Jones'u bende ayni sekilde okudum...oyle ki yolda giderken, yemek yerken, yatarken, kalkarken hep elimdeydi...e hal boyle olunca 2 gunde bitti tabii...sonra 4 gozle 2.sini bekledik...bir gun filminin cekildigini duydum...gosterime girecegi gunu iple cektim...Nisan ayiydi hic unutmuyorum gosterimdeydi fakat yurtdisinda...ben de o zamanlar yurticindeydim o yuzden sanirim ekim ayina kadar bekledim...neyse iste, sonucta olan oldu ve ben kitaptan aldigim hazzi filmden almadim..."hep oyle olur ama" dedigini duydum...Yanliz 2. film inanilmazdi...ilk defa tek basima gittim sinemaya sirf onu izlemek icin ve manyak eglendim...ay ne uzun yazdim yaa, kusura bakma isgal ettim buralari :P
Ne zaman fotograf cekiyoruz??

(gitti bizim Cutty Sark)

Berceste dedi ki...

Kafan dolu olduğunda, boşaltıveriyorsun demek ki Morkoyuncan. Prejudice'ı (bir de bakmadan yazabisem!) ''gurur'' olarak Türkçe'ye çevirenlerin suçu valla ben masumum! Jane Austen'inkiler de aşk hikayeleri olduğundan mı acep? Linki verdim, diziyi hazırlayan hatuna bir danış istersen :P Bu arada bu da filmin çekildiği yerin adresi: http://www.groombridge.co.uk/home.htm Hani gelirsen, gitmek istersen falan...

Bridget Jones, daralan alanların, nefes alma kitabıydı sanırım :P Kafayı boşaltma, gülme, deşarj olma... O yüzden hep aynı reaksiyonu aldım okuyanlardan. İstisnalar da vardır elbet ama ben sevdim :) Film için kesinlikle haklısın ama bizim DVD kolleksiyonundaki yerlerini aldılar. Bir gün gelin, birlikte yeniden izleyelim :P Fotoğraf mı? Biri fotoğraf mı dedi... Hemen! Sen ne zaman istersen, ben cumartesi günkü fotoğraf turundan pek keyif aldım! Sen ne zaman haydi dersen... Ama bu sefer beylere de bir eğlence bulmak lazım! Öyle boş boş oturup gölet seyretmesinler :P (Sen fotoğraflarını çekemeden gitti valla Cutty Sark, ama yerine nasıl onaracaklarını anlatan bir yer kondurmuşlar, oradan yardımları topluyorlar, web sitelerinin her yanı da bize para verin yazılarıyla dolu! Pazarlama diye ben buna derim!)

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Aşk ve Gurur'u izleyip vazgeçmiştim kitabını okumaktan, keşke kitabını okusaydım filmini izlemek yerine.. Bridget Jones'un da filmini seyretmiştim, benim en çok sevdiğim tekrar tekrar seyredebileceğim filmlerden biri...
Harry Potter'ı arkadaşım hediye etmişti, oku bak bağımlısı olucaksın diye ama maalesef maalesef. Benim okuyacağım kitabımı Orhan Pamuk yazmalı ;)
Aşk kitapları da vakit geçirmek için okunan kitaplarda bana göre değil, cortisol hormonum varsın yüksek çıksın:)
Evimde koltuğa uzanıp kitabımı okuyup ardından uykuya dalmak gibisi yok:)

Daphne dedi ki...

Veremem para mara...ondan yaktilar zaten...yahu tadilattaydi zaten bisey yoktu ki geminin uzerinde... 2 kereste yokup yakmislardir, sirf milleti etkileyip para toplasinlar diye...

Biz de var DVDler, bende ayni seyi soyliycektim valla :P

Benim bey gelmez fotograf cekimine oyle sabahin korunde, seninkini bilemiycem ama...

ipek dedi ki...

Arada bir kafayı boşaltmak için, başka alemlere gitmek lazım, hep gerçek hayat, hep buralar sıkıyor adamı. Zaten her şey fazla "aynı" olmaya başladı.
Ama arada bir olmak kaydıyla.. Bir yaz, ilkini rahat okudum diye bütün Maeve Binchy leri okumuştum da bir acayip olmuştum, bir daha da elime alamadım.
Pride & Prejudice Lisede ingilizce edebiyatı ders kitabımızdı:)) Bu yüzden onu da bir daha elime almamıştım. Yani sözün kısası; bunların fazlası fena yapar adamı, herkese Mr. Darcy muamaelsi yapmaya başlıyorsunuz bir süre sonra:)
Dilek ciğim, yine tam forum luk güzel bir yazı hazırlamışsın, hepimiz içimizdekileri dökülüyoruz sayende,
sevgiler
İpek

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek; O programdan çıkan sonuça ben de katılıyorum. Zaten stresli bir dünyada yaşıyoruz. İnsan dinlenmek için hafif kitapları tercih ediyor. Nurgün'ün konuları aşk üzerine. Günlük hayatta karşılaşılan aşklar. Nurgün'ün akıcı bir üslubü var.

Adsız dedi ki...

Kendimi depresyonda hissettiğim zamanlar kafa yormayan, günlük sıkıntıları önümüze sunmayan bu tip kitapları okurum ve en azından bir müddet işe yarar. Antü deprisan yerine bir beyaz dizi veya Maeve Binchy veya başka biri. İyi gider:)

Berceste dedi ki...

Muhalefet Pınar :P, sen böyle kitapları okumak yerine filmlerini seyredip seviyorsun, anlaşıldı durum :) Senin cortisol'u filmler dengeliyor... Her tür kitap okunmalı kanımca. Yer ve zamanına göre. Sevdiğim de sevmediğimde. Zamanında Orhan Pamuk okurdum ama verdiği demeçler, hakkında yazılanlar ve de tavrından sonra okumama, daha doğrusu ona para kazandırmama kararı aldım :) Sen istediğini yapmakta özgürsün!

Bu hızla çabuk onarırlar Defne'ciğim! Şimdi şööööyle adalar civarında olup, günün doğuşunu oradan çekmek vardı, ahhh ahhh!

Aynen İpek'ciğim! Zaten öyle devamlı okunursa boğar adamı. Ruh sağlığına da pek iyi gelmez herhalde :P Özlemiştim yorumlarını... Sevgiler.

Ben Türkiye'ye gelince Nurgün hanımın kitaplarından alacağım Akın Amca, hatta belki kendisine imzalatırız da ;-)

Aynen isimsiz arkadaşım! Katılıyorum yorumuna.

Adsız dedi ki...

aaa daha önce kitap önerilerin olmus muydu yoksa bu ilk mi? yoksa ben seni cok iyi takip etmiyor muyum, yoksa bunadim mi? :) yoksa kitap okumayan ve kitapla ilgili yazilari öööyyylemesine okuyormus gibi yapip es gecen bir kilcik miyim :) ben böyle önerilerin devamini diliyorum arkadasim kisacasi!

Berceste dedi ki...

Tek tek sor Rahşan yaaa :) Topluca olmuş bu :P Daha önce de kitap önerim olmuştu, ilk değil. Belki senin takip etmediğin zamanlardı, ama etiketi bile var, tıklayıp bakabilirsin :) Senin yandaki tık tık kısımlarını seviyorum ama, bakalım memlekete dönünce neler önereceksin diye de merakla bekliyorum...

Tuba dedi ki...

Ben nedense, Hary Potter'i hic sevemedim. Kizim, Tugce'm ise o kitaplar sayesinde okumasini en iyi seviyeye ulastirdi:)). Ask ve Gurur ise hic yabanci gelmedi. Ucak yolculuklari dedin de, eskiden bayilirdim uzun ucak yolculuklarina, hani ucakta bol bol yemek servisi ve icki servisi de var ya. Simdilerde ise, dogrusu gozumde buyuyor 18 saat ucak yolculuguyla Turkiye'ye gitmek. Ben kitaptan ziyade magazin okumayi daha cok seviyorum. ucagin gurultusu icinde, kafam sistiginden hic kendimi kitap okumaya veremiyorum. ufff amma cenem acildi. ben kactim. Kitap ilgimi cekti. Guzel bir hafta sonu diliyorum, sevgilerimle.

Unknown dedi ki...

Selam Berceste, ben de bu teorinin dogruluguna inaniyorum. Arada kafayi bosaltmak lazim. Ama kafayi bosaltacagiz diye hep bu tur kitaplar okunursa da bu sefer ayaklarimiz yerden kesilir diye dusunuyorum. Kararinda olursa cok iyi. Ben de bunaldigimda arada okuyorum boyle kitaplar. Ben en son, hic bilim kurgu okumazdim ciddiye alip, degisiklik olsun diye Orkun Ucar ve Burak Turan'in ZIFIR adli kitabini okudum bir solukta. Sevgiler

Adsız dedi ki...

ben de yerdeniz üçlemesini okurrken senin gibi düşünmüştüm hafif ama anlam yüklü başka dünyalara kapı açmıştı benim için.Harry Potterda çocukluğumda okuyamadığım çocuk kitaplarının yerini aldı benim için Kemalettin Tuğcudan başka kitap yoktu benim çocukluğumda onları da bir solukta okur bitirirdim hep ondan sonra hadi bakalım kütüphaneye taşın yeniden.Bu satırları yazarken Jule verni ve jack Londonu unutmamak lazım.Bir de eklemeden geçemeyeceğim şimidi yazarını hatırlayamadım ama Sana Gülbahçesi Vaadetmedimi okumak lazım mutlaka

Berceste dedi ki...

Harry Potter'ın hangi kitabından başladığın önemli Tuba, bir yerinden gene yakalıyorsun ama en baştan takipte isen daha çok seviyorsun. O bol bol yemekli yolculuklara denk gelemedim! Nedense hep bana geldiğinde istediğim yemek bitmiş oluyordu :( Bana 3-4 saat bile asır gibi gelirken 18 saati düşünemiyorum bile... Kitap dağılsan da okunacak cinsten olmalı işte :P Sana da güzel haftasonları dilerim...

Yok Sevgi, azı karar, çoğu zarar demiş atalarımız değil mi? Abartmamak lazım elbet! Denemeli bilim kurgu da elbet... Pek bilim kurgu sayılmaz ama Felix vardı yanlış hatırlamıyorsam, kedinin gözünden dünya! Onu da sevmiştim ben. Sevgiler...

Yer Deniz aynen dediğin gibi. Çok sevmiştim ben. Çocukluğumda kitap okumayı seven ve sevdiren bir aile, gene aynı şekilde bir öğretmen sayesinde çok kitap okudum. E baba mesleği ile de alakalı olarak, çok kitabım oldu. Öğretmenim nefret ederdi Kemalettin Tuğcu kitaplarından, hiç girmedi onlar kütüphanesine okulun da evin de... Çocuklar Yönetimde en sevdiğim kitaptı benim... Pal Sokağı Çocukları, Şeker Portakalı, Küçük Prens, Küçük Siyah Balık, Gümüş Patenler, Küçük Kadınlar... Ohooo o kadar çok var ki sevdiğim :) Yeniden onları da mı okumalı, ne yapmalı? Hatırlattığın için teşekkürler...

Periay dedi ki...

Ahhh Dilekciğim harika olmuş.
Söylenilen kitapların bazı dönemlerde çok işe yaradığı malum, kesinlikle bu piyasanın satış rekorları kırması bundan..Ama entel denilen kesimin bu kitapları ağır eleştirmesine rağmen kendilerinin bu kitapları en çok okuyanlar olduğunu yapılan bir araştırmada okumuştum...Bunun yanında bizim tipik dizilerimiz..Bir zamanlar Asmalı Konak seyretme rekorları kırdı, neden acaba? Üstelik bu diziyi en cok seyredenler de Türkiye'de kariyeri olan kadınlardı.. Demekki beynimiz de veya hormonlarımız da ne isteyeceğini bizden iyi biliyor, herşeyi akışa bırakmalı...
Orhan Pamuk bir pazarlama ustası olsa da herşeyini okurum, Jane Austin'e hayır demiyorum ama okuyamıyorum ve Harry Potter super kurgu, inanılmaz bir hayalgücü..
Dilek ben senden önceki kuşağım Kemalettin Tugcunun her kitabını okudum, çünkü o dönemde hiç çeviri kitabı bu kadar yoktu (varsa da çok azdı, kitap bu kadar alamazdım, kütüphaneden ödünç alırdım, Anadolu'da yaşıyorduk) , biz onunla beslendik ve acıların kadınları olduk ama o kitaplarında başka hormonlara etkisi var, bir de o dönemlerde onlar okunmalı idi..
Umarım muhalefet olmadım...Sevgiyle ve kitapla kalın..

Berceste dedi ki...

İçinden gelenleri tüm açıklığı ile söylediğin için çok teşekkürler Periay! Jane Austin'in kitaplarının film ya da dizi halleri beni daha çok çekti şimdiye kadar neden bilmem :P Harry Potter için ben de aynı şeyi düşünürdüm, İngitere'de yaşayana kadar :) Sonra bir baktım ilgiç bulduğum çoğu şey ya etrafta var ya da geleneklerinde. Belki de bu kadar tutulmasının sebebi bu. İngilizler kendileri ile bağdaştırıyor, bize ise ilgiç ve yaratıcı geliyor. Yazarı da zenginlikte İngiliz Kraliçe'sini geçiyor :) Tuğcu'yu bize ilkokul öğretmenimiz okutmazdı. Nefret ederdi nedense... Onun yerine başka Türk yazarların bizlere uygun öyküleri okurduk. Sınıfa kütüphane yapmıştık. Son derste ya da resim dersinde öğretmenimiz bize kitap okurdu. Bir yandan resim çizer, bir yandan da onu dinlerdik! Süperdi! Şimdi ben ufaklığa kitap okurken bile boğazım kuruyor, ama öğretmenimiz bize ne kadar uzun süreler durmadan su içmeden kitap okurdu... Palavracı Baron, Pal Sokağı Çocukları, Çocuklar Yönetimde... Can Yayınları'nındı çoğu hatırladığım kadarıyla. Sevgiler...