Hayatımda hep kediler oldu. Çok sevdiğim...
Babaannemin kedisinin maceraları ile büyüdüm. Sonra anneminkinin...
Kedilerin her daim varolduğu bir sitede geçti çocukluğum. Onlarla yanyana oynayarak...
En sevdiğim arkadaşlarımın evlerine girip çıkan ama sahiplenmedikleri, özgür yaşayan, aslen doğada yaşayan kedileri oldu hep ve çocukluğum onlarla ilgili anılarla doldu, taştı.
Minnoş'tan kedilerin de hapşurabildiklerini öğrendim.
Tosbullah, gördüğüm ilk obez kedi idi. Garfield ona bakılarak çizilmiş olsa gerek. Zira, Tosbullah da bir zamanlar bir gazetenin önünde yaşarmış...Arkadaşımın babası gazete taşınırken, onu alıp mahalleye getirmiş. Gri, tombik, kocaman bir tekir. Aynı zamanda mahallenin bıçkın delikanlısı. Muhteşem bir varlık.
Suzan, adı gibi insana benzer nazenin bir hanımefendi...
Sonra Gülçin teyzemin kedileri oldu. Hergün özenle onlara yemeklerini hazırladı ama asla doğal ortamlarını ve doğal gıda yapılarını bozmadan. Kediye kedi gibi davranırdı. Aç kalanları bilir, onları kollardı, ölmesinler diye...
Kedi asil hayvandır. Karakteri vardır. Temizdir. Oturup üşenmeden temizliğini yapar. Avcıdır, fareyi, kuşu, kertenkeleleri barındırmaz etrafında. Dostunu, düşmanını iyi tanır. Ama bu dediklerim gerçek, doğada yaşayanlar için geçerlidir. Karakteri insanlar tarafından değiştirilenler için değil!
Benim de evlat edindiğim kediler oldu. Aramızda duygusal bir bağ vardı. Sesimi duyduklarında gelirlerdi. Yemek vermesem bile bana illa ki bir merhaba der, kendilerini sevdirir kaçarlardı. Özgürlüklerinden asla ödün vermezlerdi. Babamın hastalığı sırasında az dert paylaşmadık onlarla...
Ama bir gün...
Mahalleye ''kediseverler'' geldi.
Nasıl kedi sevmekse bu?
Kedilerin, bütün doğal hayatını allak bullak ettiler. Önce nüfus durumlarına takıldı akılları. Aldılar götürüp kısırlaştırdılar hayvancıkları. Bu geri tepti, daha da çoğaldı kedi nüfusu.
Sonra teyzenin teki, erkek kedileri kovalamayı görev bildi kendisine. 3.kattan aşağı yarı beline kadar sarkarak, ağaçtaki kedileri kovalar oldu. Özel hayata müdahale diye dava da açamıyor ki hayvancıklar!!!
Ardından daha da çok kedisevenler geldi...
Evde pişen balıkların, etlerin kılçığı kemiğini paylaşırdık kedilerle bizler zamanında...
Ama bu daha çok kedisevenler işi gücü bırakıp kedileri hazır mamalarla besler oldular. Kılo kilo mama alınıp, mahalleye, sokaklara, hatta insanların, çocukların geçiş yollarına, kaldırımlara serpilir oldu. İnsanların ayaklarına takıldı ezdiler, ıslandı leş gibi koktular. Ama kediseverler, o mamaları heryere saçmaya devam ettiler...
4.kattan aşağıya kemikler uçar oldu. Bir bolluk bir bolluk... Bollukla beraber kediler çoğaldı çoğaldı. Fareler burunlarının önünden geçse umurları olmadı. Nasılsa, havadan uçup gelen ya da etrafa saçılmış yiyecekleri vardı.
Kedilerden korkan kuşlar, toprağa inemez oldu, böylece börtü, böcek nüfusunda patlama yaşadık. Birinci kat sakinleri ömürlerinde ilk defa kırkayak gördüler diye destan yazar oldular. Çığlık çığlık. Ne de olsa kırkayak çok fena bir canlıydı onlar için! Bahçelerindeki salyangozlar bir felaketti. Herşeyi yiyorlardı. Herşeyin suçlusu salyangozlar! Bahçeler ilaçlandı, bodrumlar ilaçlandı, biz ilaçlandık!
İnsanların doğayı, doğadaki dengeleri değiştirmeleri, hayvancıkların besin zincirini, düzenini etkilemeleri hiç önemli değildi. Ne yaptıklarının farkında bile değillerdi çünkü.
Sonra bir gün, en felaket komşu geldi. Peşinde 33 kediyle birlikte! Onun aslen 3 kedisi vardı. Ama teyze, 70'li yaşlarına yakın (belki de daha fazla) yılların yorgunluğu ile kamburu çıkmasına rağmen, kedilere vakfetmişti hayatını. Birinci kata taşındı. Kapısını, camını da yaz kış hiç kapatmadı. Evde eşya tutmadı. Kediler canları istediğince girip çıktılar... Evde istedikleri yere oturdular. Teyze kedi maması kokarken, bütün apartman ve civarı kedilerin idrar kokusuyla işaretlenmişti bile!
En fecisi, Permablitz bahçesi için ölçü almaya gittiğimizde gördüğümüz manzara idi. Yerde sürünen gri birşeyi görünce zıpladık yerimizden. Ne olduğunu bilmediğimiz için. Sonradan farkettik, iki ön ayağı ve gövdesinin yarısı olan bir kedi! Diğer yarısı ezilmiş. Dümdüz olmuş. Nasıl hayatta kalmış bilemedik. İnanılmaz kötü bir koku geliyordu hayvancağızdan. Ardından kedi maması kokulu teyze geldi. Kucağına aldı onu ve gitti. Ağzımız açık bakakaldık. Tüylerimiz diken diken oldu. İçimiz acıdı, ağlamak istedik.
Sonra karşı komşumuz kedi aldı eve. Beyaz, güzel, akıllı bir hayvan. Evde oturup duruyordu onunla. 4.kat komşumuz ve kedisi gelene kadar. 4.kat komşumuz asansör olmayan bir apartmanda yaşamanın zorluğundan olsa gerek, kedisinin tuvalet zamanlarında apartmanın içine salar oldu. Nasılsa girip çıkan birileri kapıyı açacaktı. Kedi nöbet bekleyip dışarıya çıkıyordu. Apartmana giren birisi olunca da ayağına dolanıp içeri dalıyordu. Sırf bu hal yüzünden kedilere merhaba deyip saatlerce konuşan bizim evin böcüğü kediden korkar oldu! Ayağına dolanan kedi yüzünden düşüyordu neredeyse ve bu kadar yakınında olmasını hiç sevmedi. Ardından evden çıkamaz oldu. Anne baksana, kedi yoksa çıkayım der oldu! Çok geçmedi, paspaslarımızda birer kedi hediyesi bulur olduk. Büyük işler paspasa, küçük işler apartman içindeki köşe noktalara... O noktaların kokusu da cabası!
3.kattan kedileri kısırlaştıran ve özel hayatlarına karışan bir komşu, 2. ve 4.kattan kedi sahibi, kedileri apartmanı umumi tuvalet edinmiş iki komşu. Yan apartmandan birinci kattan 33 kedili komşu ile sürdürdüğümüz bol kedili bir hayatımız var artık bizim.
Kediler de çok kültürlü, camdan içeri bakıp televizyon seyretmeyi seveni bile var. Bizim balkonu da pek sever oldular!
Öyle e-postalarda zavallı hayvancıklar aç kalmasın, susuz kalmasın dediklerinde de söylenecek çok lafım var artık benim. Hayvancıkların doğal hayatlarına müdahale etmeyin lütfen! diye başlayan...
Onlar, dilediğince yaşadıklarında, kendi yiyeceklerini de, suyunu da bulur, yeter ki siz müdahale edip, sokaklarda evcilleştirmeyin onları, bırakın kendi bildiklerince doya doya yaşasınlar hayatlarını demek istiyorum. Farkında mısınız, kanser dahil pek çok doğal hayatta bilmedikleri hastalıklarla tanıştırdınız onları. Verdiğiniz yemler, içirdiğiniz sularla... Siz kendinize sağlıklı yiyecek, su bulamazken, onlarınki çok daha sağlıklı iken, neden kendinize benzetmeye çalışıyorsunuz ki hayvancıkları? Onlar hastalıklarla tanıştılar, ardından da biz onlardan hastalık kapar olduk, bunun bilincinde misiniz?
Vazgeçin artık başkalarının hayatlarına müdahale etmekten ve kendi hayatınızı yaşayın.
Kendinizinki bile başkaları tarafından satın alınmışken, size mi düştü kedilerin, köpeklerin, kuşların nasıl yaşadıkları, yaşayacakları?
17 yorum:
yorum yazmaya korkuyorum hayvan düşmanı diyeceksiniz diye ama korkunç bir ortam ben kafayı yerdim herhalde
sibel
Zordur birlikte yaşamak ama kısırlaştırma çabalarına katılıyorum ben de. Yoksa birsürü bebek telef oluyor.
Ne kadar haklısın.
Hem de ne kadar.
Paylaşacağım.
operim.
Paylaşımcı anne Çiğdem
Bizim sitedeki "kediseverler" yüzünden neredeyse kedilerden nefret etme noktasına geldim-ki kedilerle ilgili sizinle çok benzer anılarımız var. Bu yazıyı yazdırıp bütün "kedisever"lere dağıtmak istiyorum :)
Çok güzel yazmışsın Berceste, ellerine sağlık!
Hmmm uzuldum bu kadar kendi capindan bakmana olaylara.. Oyle yazmissin ki bazi yerlerde katildim, hak verdim ama bazilerinde ne kadar tek tarafli yazilmis demeden edemedim!
Dogal ortamdan bahsediyorsun ama istanbul'da en azindan senin yasadigin sehirde dogal ortam mi kaldi? Kedi-kopegin insana oranla o kadar az oldugu bir dunyada onlarin yasabilecegi bir doga birakilmadan yasanilan bir dunyada nasil onlar dogal hallerine birak diyebiliriz ki? Ben atakoy'deyken siyah renkte muhtesem sevgi dolu, cok sakin bir kopek vardi, bir gun biri bunun kafasina civi gibi delici birseyle delmisti, simdi bir dusun bu can sokakta dogal halinde ve o kadar melek kalpli ki herkese sevgi dolu sonunda kafasini dellecek bir manyak cikti karsisina, bu can dogal ortamindayken, gecen yazin gittigim bir veterinerde iki on ayaklari tufekle vurulmus artik ayaklari olmayan bir terrier gormustum onu da sahibi dogal ortama atmisti, gozu oyulan, binbir iskenceye maruz kalan kedileri yazmaya gerek yok hepside dogal ortamindaydi.. Turkiye'de yillarca insan denilen varliklar istemedigi icin gizli gizli yok edilen, cop arabalarina goplerle birlikte atilan bir suru can katletilmis, senin cocuklugunda, benim cocuklugumda da olan seyler bunlar..
Birde su var kimse demez ki biz toplum olarak hayvan sever bir toplum degiliz diye, kus sicar diye beyaz masaya sikayet ederler ki gelin yok edin, kopek bir mahallede yasar aman cocuklarimiza saldirir, ben simaragim korkarim gelin alin, kedi olur aman tirnakliyor gelin alin, sonra ne olur bu canlar, beykoz ormanlarina atilir acliga, hastaliga, sefillige terk edilir, o da dogal ortam ama sehirde yasayip hep coplerden yiyen bir can o dogal ortam olan ormandan nasil yasar ki ancak yavru olan bir baska cani yiyerek..
Bizler bir cana sahip cikabilecek kadar bencil olmasak, evimize alsak hadi birak almayi (zor sozde hayvan severe, hayvan sevmeyene anlatmak ya)sokakta yasiyanlara saygi duymayi ogrensek, araba ile ezmeden, hasta gordugumuzde kafamizi cevirmek yerine tedavisini yapsak vs. bunlari yasamazdin..
Apartmaninizin icini bu hale cevirmeleri kotu ama bende sunu dusunuyorum herkes doga'ya cevresine saygi duymayi ogrense, sozde degil gercektende duyarli olup bir cana sahip ciksa o bir kac hayvan severde bir suru cani alipta hepsine bakmaya calismaz..
Birazda ignenin ucunu kendimize batiralim, olaylara tek tarafli bakmayalim Dilek..
Tabii bu yazdiklarimin ne kadar hosgorulu karsilanir bilemem cunku pek farkli dusunuyorum ve katilmiyorum..
Hayvan düşmanı demem için bir sebep var mı Sibel? Kafayı yemeden dost geçinmeye çalışıp yaşıyoruz. Kızgınlığım hayvancıklara karşı değil elbet. İnsanların onları köle etmeye çalışmasına kızıyorum :(
Birlikte yaşanması gereken bir durum varsa yaşanır Boncukçu. 40 küsur senedik yaşadık ta. Sorunumuz da olmadı. Üst balkona yavrulayan kedi oldu ama yiyecek çalan olmadı. Yavrusu için güvenli bulmuş orayı diye sevindi komşumuz da, biz de. O bebekler de telef olmadılar. Yaşayıp gidiyorduk dostça ve kısırlaştırmadan. Taaa ki adına hayvansever diyenler gelip, bütün doğal dengeyi alt üst edene kadar! Hazır mamalar yağmur gibi yağana kadar... Durduk yerde yavrulamamış bir kediyi kısırlaştırmak benim insanlık anlayışıma sığmıyor ve bencillik olarak görüyorum ne yazık ki :(( Ama böyle sizlerle konuşup, tartışabilmek çok güzel!
İstediğin kadar paylaş Paylaşımcı Annem :)
İstediğin kadar çok kişiye dağıtabilirsin Bernacan! Yeter ki, garibanları rahat bıraksınlar :(((
Sağol BB :)
Meral, dürüstçe ve açıkça görüşünü paylaştığın için teşekkür ederim. Oradan nasıl görünüyor bilmiyorum ama ben kedileri de elleyemesem ve ürksem de köpekleri de çok severim. Doğal ortam olarak en azından bizim burası uygun. 40 küsur yıldır da gayet güzel herşeyimizi ve en önemlisi dostluğumuzu paylaştık biz. Hiç hırsız kedi olmadı, hiç perişan kedi olmadı. Hastalandığını farkettiğimiz olursa el birliği ile elimizden geleni yaptık. Tek tek isimleri vardı ama doğal hayatlarını bozmadık hiçbirinin! Kedi kedi gibi yaşadı, köpek de köpek gibi. Şahsiyetlerine dokunulmadı. O bahsettiğin ve manyak olarak tabir ettiğin ruh hastalarını ben de bulsam ben de parçalarım herhalde, o köpek yapamadı ama bak böyle yapmalıydı diyerek! Ama bir de şunu düşün, o sevgi dolu köpekcik, insanı dost bilmeseydi, insanla bu kadar yakın olmasaydı kafasını deldirir miydi ya da intikamını bizzat kendisi almaz mıydı? Köy yerine gitsin de o manyak aynı şeyi oradaki köpeklere yapmayı denesin bakalım neler oluyor? Kediler için de aynı şey geçerli, tek pati darbesi ile almaz mı intikamını? Ama artık kedilerle köpekler aynı yerden mama yiyorlar ve neredeyse sarmaş dolaş geziyorlar burada! O zavallı köpekciği evine alıp, sonra sokağa atan insan mı? Köpekcik insanla bu kadar dost olmasa bu gelir miydi başına? Senin önerdiğin herşeyi biz burada yıllarca yaptık Meral. Yakına ormana getirip getirip hayvanlarını bıraktı insanlar ya da yeşillik deyip, sitede nasılsa bakanlar var deyip, sitenin içine attılar. Ama son yıllarda yaşadıklarımızı yaşamadık biz hiç 40 küsur senedir! Benim ilk olarak kızdığım şey hayvanın doğasını, kişiliğini bozmaları! Buna karşıyım sonuna kadar. Çünkü senin verdiğin örnekteki gariban hayvanlar(içim gitti yazdıklarına) insanla bu kadar içiçe olmasalar, ondan yemek ya da oyun beklemeseler başlarına gelmeyecekti bunlar :((( Diğer yandan 33 kedi ile aynı evde yaşamaya sen pozitif bakıyorsan, bu sağlam, aklı selim bir yaklaşım diyorsan, ona da sözüm yok! Kanada'da kaç tane sokakta gezen kedi, köpek var ya da var mı? Onlar hayvanları sevmedikleri için mi? Sevgiyle ve evdeki boncuğun burnundan öpmen dileği ile...
Sizin komşular çok fenaymış. Kedi sahibi olmasalar da yapacak başka bir saygısızlık bulurlardı elbet; halbuki medeni bir insan nasıl komşularını rahatsız etmemek için gürültüden kaçınmalıysa, beslediği hayvanın değil apartman içinden, sokaktan bile kakasını toplaması gerekir. Yaşlı teyzeyi sanırım daha önce de yazmıştın, o maalesef çok başka bir durum "cat hoarding" denilen, hem insanın hem hayvanların perişan olduğu ciddi bir akıl hastalığı, "çöp ev"in hayvanlı versiyonu.
Fakat sokakta bakma konusundaki düşüncelerine katılmıyorum. Bunlar sokakta da yaşasalar evcilleşmiş hayvanlar, adı üstünde "felis domestica". Etrafta karınlarını doyurabilecekleri bollukta "av" mı var, çöpleri karıştırıp mikrop yaymaları daha mı iyi olurdu? Kuru mama en azından akmaz, kokmaz, sineklenmez. Sokak köpekleri daha da zavallı, gerçekten kendi başlarının çaresine bakacak şekilde evrilmemişler, onlarda avlanma mavlanma zaten yok. Hayatta kalabilmek için çeteleşiyorlar ve açlık ile korku onları saldırgan yapıyor. Sokak köpeklerini birileri beslemek ve kollamak zorunda, yoksa aç, hastalıklı, sefil oluyorlar. Lumi'yi sokaktan aldığımızda sokakta balıkçı tarafından yiyecek verilmesine rağmen hastaydı mesela, tedavi olmasa şimdiye ölmüştü, hem başında durmayınca kendi kardeşi bile onun lokmasını çalıyor.
Sokak kedileri, köpekleri sincap, kirpi, rakun vs. gibi doğada kendine yetebilen hayvanlar değil, zaten şehir ortamında doğa falan yok. Köpeği götürüp ormana salan da apayrı bir zihniyet, buradan selam(!) ederim. Toplayıp itlaf yapmak istemeyeceğimize göre azalarak bitmeleri için mecburen kısırlaştıracağız. Yoksa her sene beşer onar doğuruyorlar, aile planlaması mevhumu yok ki hayvanlarda. Mahallenizde 4 kedi varsa seneye 24 kedi olmaması için mecburen kısırlaştıracaksınız. Sonra o hayvanların akıbeti ne olacak? Hindistan'ın fareleri gibi ilerde kedi öbekleri her köşede olur o zaman. İnsani tek çözüm var, kollayıp insanlık görevimizi yapmak, kısırlaştırıp bu sorunun etik bir şekilde çözülmesini sağlamak.
ben de yorum yazmak istedim bir hayvansever olarak. tabi ki hepimiz hayvanların doğasına müdahale etmemeyi isteriz ama şimdiki duruma da bakmak gerekiyor. siz şanslısınız ki etrafınız hayvanların barınmasına uygun. ama maalesef her yer öyle değil. cadde kenarlarında, çöp bidonlarının sürekli, düzenli alındığı sokaklarda, sıcaktan kurumuş bir damla su olmayan yerlerde, yani kentin göbeğinde, hayvan barınmasına imkan olmayan yerlerde biz elbette su veya yiyecek vereceğiz. mümkünse evimize alacağız. benim yaşadığım yer böyle bir yer ve her gün su kaplarına su dolduruyorum. evdeki yemeklerden veya mama varsa mamadan mutlaka koymaya çalışıyorum. bir deri bir kemik halde geziyor hepsi. bu hayvancıklar bir şekilde bu doğal olamayan ortama geldilerse, onlara yardımcı olmamız gerekiyor diye düşünüyorum ben. sizin oralarda can sıkıcı şeyler olmuş anlıyorum bu durumu da ama her yere genellemek doğru değil diye düşünüyorum ben de...
Dilek'cim yok ben asla 30+ kedili evi desteklemem bir havyansever oldugum halde onun yerine sehirden uzakta doga ile icice olan bir yerde yer yaptiririm barinak gibi ama ozgur olanindan yasasinlar orada.. Benim demek istedigim, bir cok insanin hayvan=doga sevgisi olsa bir-iki cana sevgisini, yuvasini acsa o bir kac hayvan severde tek basina bir cok cana sahip cikmaliyim demez.. Evet senin oralar az cok guzel bir semt ama oralarda hayvan sevmiyen bir suru insan var..
Kafasi delinen Zeytin'di bildigin cins olmayan bir can ve bir cok hayvan yasamak ve kendini korumak icin haric insandan korkmaz,bizim gibi dogalarinda sevgisizlik, nefret yoktur, biz turkler korkmali diye dusunuyoruz ki bize yaklasmasin diye de..
On ayaklari olmayan canda cins denilen yani terrier denilen cinsten evde dogup, evde yasayip, dogal ortamda nasil yasanir bilmeyen bir candi, onada Asuman hanim sahip cikti(tam bir hayvan kurtarici)..
Gelelim toronto'ya burada sokakta yasiyan kopekler yok ama kediler birsuru, kimi sahipli, kimi sahipsiz, kopeklere gelirsek Dilek hemen hemen herkesin kopegi var, ve insanlar o kadar rahat ve sevgi dolu yetirtirmisler ki hepsi sevgi dolu ve cocuklar aileler bizdeki gibi herseye panik panik, kendi korkulari ile yaklasmadiklari icin cocuklar korkusuz, cesur, tiski gibi biraz saldirgan bir bidiga bile sarilip, mincikliyip, bizimle oturup konusuyorlar anneleri de bizden uzak oluyor genelde, kendi hallerinde doga ile basbasa birakiyorlar cocuklarini..Barinaklarda amerika, ingiltere gibi 90 gun veripte hayvani oldurmuyor, karantin diye bir bile yok ve kanada cok hayvan sever diyorlar(malaesef foklara yapilanlar benim gozumde eh iste ya) avrupa'daki ulkelerde yasayipta buraya gelmis insanlar, ornegin Rail'in isyerinde belli gunleri kopek gunu yapip o gunler kopeklerinizle ise gelin diyorlar..:)Kedili ofislerde gordum<3 Koca sirket, nerde turkiye'de bu kadar hayvan sevgisi, saygisi..:D Kapi onundekinden, ucanindan rahatsiz insanlarimiz..
Koyler diyorsun ama bir arkadasim Agri'da oradaki canlarinin durumunun hicte ic acici olmadigini soyler, bir yandanda yardima muhtaclari kurtarmaya calisir..
Size yapilan saygisizligi ben dogrulamiyorum Dilek, ben kendim evimde yuruken komsumu aman rahatsiz etmiyim mantiginda bir insanim, sadece savundugun o dogal ortam yok turkiye'de, beton ulkesi olmus Tr, onu gectim hayvanlara, agaclar yani doga'ya saygi, sevgi yok ki.. Yoksa senin o bahsettigin gitsin gezsin, karni tok, ozgur, bir iki bebisi ile mutlu canlari gormek bende isterim ama insanlarin cok oldugu heryerde imkansiz..:(
Herşey gibi hayatı abartmadan paylaşın diyorsun sanırım :)
Bu yazı için kutluyorum Dilek. Elbette hepimiz onları seviyoruz ve kollamak istiyoruz ama yazını yargılamaya çalışmadan okuyunca ben senin ne demek istediğini çok iyi anladım. Keşke...
Kabul edersen mimledim seni: http://ozgurvedemetdemet.blogspot.com/2012/08/kotu-hissetme-mimi.html
Alis, burada etrafta dolaşıp da karınlarını doyuracak herşey var. 45 senedir kedilerle yaşıyor bu site. Son birkaç senedir hiç görmediği sefillikleri, iğrençlikleri görüyor bu havanseverliği sorgulanır insanların sayesinde! Sen domestica kelimesine istinaden mi evcilleşmiş olduklarını düşünüyorsun? Evcilleşmesinler :( Evcilleştiklerinde Meral'in yazdığı vahşice şeylere maruz kalabiliyorlar işte :( Herkes kendi hayatını yaşasın mutluca. Kuru mama demişsin, ıslanınca ne kadar iğrenç olduğunu biliyor musun o ulu orta heryere saçılan kuru mamanın :( İlla ki vermek istiyorsa alsın götürsün çöpün yanında, bir ağacın altında belli bir yere koysun(ki ben doğasından uzaklaştırdığı için bunu bile yapmasını sevmiyorum ama illa yapacaksa razıyım) Yok alıp yola saçıyorlar, yayaların, arabaların vızır vızır geçtiği yere, yaz, kış... Islanıyor, kokuyor, kediler doymuş o mamaya bakmıyor, beğenmiyor! Bizim buraların kuçuları öyle Lumi gibi bir hale düşmez, zira az da olsa içlerinde kuçuluk hakları, içgüdüleri kalmış durumda!
İşte bizim kediler Hindistan'ın fareleriyle yarışır hale geldiler, kısırlaştırılmalarına rağmen, çünkü ne hikmetse aralarında kısılaştırılanı elimine ediyorlar. O kediyi bir daha göremez oluyoruz!
Yaz Kuskuscuguğum, şimdiye dek diğer yazılarda sesinin çıkmamasına üzülürüm. Söyle sen de elbet. Kötü durumda olan hayvanlara elbette benim içim elvermez, yardım etmek isterim, o gözümün içine bakarken ben nasıl lokmamı yerim. Ama burada durum o şekilde değil :(((( Genellememdeki sebep, benzeri durumları çoğu yerde görüyor olmam. Bilmemkaçıncı kattan aşağı yemek atanlar bir tek bizim burada yok. Yola yemek saçanlar bir tek bizim burada yok. İnsanca, o hayvancıklara da uyan yerlerde, gerçekten yardıma ihtiyaçları olduğunu düşünüyor ve telef olacaklarına inanıyorsan yapmaya devam. Ama bu da onların doğasını bozuyor :(
Seveni de bezdirdiler işte Meral. İngiltere dediğin gibi sahipsiz kedi ve köpeklere izin vermiyor ve hepsinin chipleri var. Sokakta sahipsiz hayvan göremezsin. Arada komşuların kedileri tuvaletlerini bir diğerinin bahçesine yapıyor diye tartışmalar çıkıyor o ayrı! Kuduz sebebiyle bütün önlemler alınmış durumda ve parklarda kayışı takılmış olmayan hayvanların dolaşması yasak(bunu bozan ve bisikletlileri kovalayan köpekler de olabiliyor elbet!) Tuvaletlerini yapmaları yasak, eğer yaparlarsa ellerinde torbalarla topluyorlar. Özel çöp kutularına atıyorlar. Böyle zavallı ve hasta hayvanlar için de sivil toplum örgütü var onu çağırıyorlar. Fareleri bile onlara sormadan yok etmiyorlar. O örgüt gelip ne yapılacağına karar veriyor. Sincaplar da zararlı hayvan kategorisine girebiliyor orada.Kemirgen özellikleri ile :) Köylere gelince... Orada kedi ve köpekler doğal hayatın parçasıdır. Onlara verilmiş görevler ve sorumluluklar vardır. O yüzden insanlarla yardımlaşırlar. Çobanların biricik dostu neden köpeklerdir? ;-) Diyeceklerimi dedim, bundan sonra sözüm yok artık :)
Aynen Asortik Krep. Uzun lafın kısası aynen!
Teşekkürler Demet.
yazılarını hep okuyorum ama sizlerin bloglarında görüp takip ettiğim öyle çok blog var ki, yorum yazmaya yetişemiyorum :) hayvanlara çok düşkün olduğum için dayanamadım. ama zaten sizdeki durumu anlıyor ve tasvip etmiyorum. ben mamayı bile kapta, çöp kovalarının yanında veririm. su kapları uçup çevreyi kirletmesin diye arabaların parkettiği, görünmeyen bir yerdeki elektrik direğine sabitledim. gezdirilen hayvanların dışkılarının mutlaka toplanması gerektiğini düşünürüm gibi. asla rahatsız edici olmamalı böyle şeyler ve çevreye de zarar vermemeli..
Arada ses duymak guzel oluyor Kuskus :) Tesekkurler ayni noktada birlestigimiz icin. Boyle dusunceli davranislar icin sozum yok. Sadece bu noktada hayvanlarin kendi ozgun davranislarini sergileyemedigine, fare avlamak yerine burnunun ucundan gecene el sallamasina ve pencereye dogru bakmasina uzuluyorum :(
Dun aksam bizim 3.kattaki teyze(bir de baska bir blokta birinci katta ikinci evi var) gitti bakkaldan hazir kuru mama aldi. Besleye besleye kedileri gezdi marketin onunde. Sonra evine yoneldi. Haliyle hayvanlar da pesinde. Tekme tokat kovaladi onlari. Bre hatun madem tekme atabilme kalpsizligine sahipsin evine gelmesinler diye niye beslersin? Hem de marketin onunde! Sonra her torba gorduklerinde insanlarin ayaklarina dolaniyor garibanlar ve dusen yaslilar var!
Bir mucadeledir yaklasti evine. Tam bu sirada bir erkek kedi gecti gozune... Bir hisim donup de hayvancagizin kafasina oyle bir indirdi ki, dayanamayip balkondan avaz avaz bagiracaktim!!!! Beslemeye hayvan sevgisi. Ama evine girmeyecek, baskasinin kapisinda ne yaparsa yapsin. Baskasi asagidan gecerken kafasinin uzerinden tavuk kemigi atsin! Ne ilgi ise kedilerin ozel hayatlari ve erkek kediler de kadinin bas dusmani!!! Ustelik kendisi emekli ogretmen... Gel de konusma iste...
(bu arada bilgisayar gene sapitti, Turkce karakter kullanamadim cevap yazarken)
O kötü kaliteli kuru mamalar yüzünden sokak kedilerinin çoğu genç yaşta böbrek ve idrar yolları hastası olacaklar, sokak kedisinin ortalama ömrü ev kedisine göre daha azdır ama bence ortalığa avuç avuç saçılan bu kötü kuru mamalar yüzünden daha da kısalacak ortalama ömürleri, yazık. Ayrıca o mamaların yarısı da fare maması görevi görüyor bence, fareleri ve salgın hastalıkları artıracaklar bu yüzden. Yarardan çok zararları var doğal dengeye bence...
Çok şükür kedi seven ve benimle aynı fikirde olan birisini buldum :) Sağolasın Aybige-Kedi Defteri. Fare, böcek, karınca ne ararsan hepsi besleniyor ve onlara da zararı var kanımca!
Yorum Gönder