Deli Anne, Bilim Selim'in dinozor sevgisini yazdığından beri, ben de Natural History Museum'dakilerin yüzünü göstereyim deyip, fotoğraflarını hazırlamıştım, ama bir türlü yazamamıştım; kısmet bugüne imiş! Fotoğraflardan bazıları bir zamanların video kamerasının eseri. O yüzden net olmayabilir...
Natural History Museum(Doğa Tarihi Müzesi), Londra'da en sevdiğim müze dersem yalan olmaz. Kaç defa gittiğimi hatırlamıyorum. Ama her fırsatta bir pundunu bulup, oraya yolumu düşürdüm. Science Museum(Bilim Müzesi)'u hep daha çok seveceğimi düşünürdüm ama öyle olmadı. Yanyana yeralan bu iki müzeden en çok kalbimi çalanı hem içindekilerle, içeriği ile hem de binasının güzelliği ile Natural History Museum oldu.
İçeriye ilk girişinizde sizi zaten kocaman bir dinozor iskeleti(Love Matters'in yazısında görünen) karşılıyor. O kadar kocaman ki, tek kare fotoğrafa pek kolay kolay sığdıramıyorsunuz. Birkaç kareyi kaydırarak güzelce çekerseniz ve birleştirirseniz size fikir verebilecek bir fotoğraf elde etmiş oluyorsunuz.
Londra'ya ve bu müzeye yolunuz düşerse, ana kapıdan girdiğinizde sol tarafta dinozorların olduğu bölüm. Diğerleri kadar çok göze çarpmıyor. Ancak meraklıları bulabiliyor. Dinozorları da içeren bölüm, ''Blue Zone (mavi bölge)'' diye adlandırılıyor. Dinozorlardan başka, memelileri, insanları, deniz canlılarını, balıkları, suda ve karada yaşayan anfibileri, doğa resimlerini, sürüngenleri de içeriyor bu bölge.
Yukarıda gördüğünüz fotoğraf Maiasaura'nın ve Orodromeus'un yuvasının canlandırılmasına dairmiş.
Bu alanda bulunan fosillerden bir kısmı gerçek, bir kısmı da aslına uygun canlandırma. Gerçek olanların arasında, kuyruğu bir başka canlı tarafından yendiği için bulunamayan, öldüğü şekli ile korunup da müzeye yerleştirilen Edmontosaurus var.
Gerçek olmayanları da o kadar çok aslına uydurmuşlar ki, rengi, tipi ile orjınalinden pek ayıramıyorsunuz, ancak üzerlerindeki etiketten anlıyorsunuz. Elbet uzmanları gayet iyi farkedebiliyorlardır, ama bizler gibi sade vatandaşlar için biraz çalışma yapmayı gerektirir.
Bazılarını da, ete büründürmüşler. Işık oyunları ile gerçeğe en yakın halde sergiliyorlar. Eh gerçek bir dinozorun olmadığını bilerek, rahatlıkla geziyor insan. Ama gerçeklerinin dünyada dolaşıyor olduğunu bilsek, bizim de, bizim böcükten farkımız olur muydu bilmem!
Dinozorlar bölümünde, dünyada varlarken nerede yaşadıkları, nasıl beslendikleri, neden yok olduklarına dair bilgiler var. 160 milyon yılın özeti! 100'den fazla canlı örneği, 4 hareket eden dinozor da bunların birer parçası. Et yiyenler, ot yiyenler, balık sevenler, anfibi olanlar, uçanlar, karada yaşayanlar...
Dişlerinin uzunluğu 15cm'i bulan, sesini dahi duyabileceğiniz T.rex.
Natural History Museum'un web sitesi, meraklıları için 3 boyutlu görünümler hazırlamış. En çok üzerinde konuşulanları seçmiş. Görmek istiyorsanız, sizi buraya alalım. Oviraptor ile biraz oynamak ve onu tanımak için, buyrun buraya. Balık yemeyi seven Baryonyx'u tanımak istiyorsanız burada sizi bekliyor.
Dinozorlaşmaya doğru emin adımlarla ilerleyen bendeniz, en çok hangi dinozor olduğumu merak ettim, o yüzden burayı karıştırmadan duramadım ve Plateosaurus olduğumu buldum. Orta boylu, sosyal, sebze sever, yavaş hareket eden bir dinozormuş. Eskiden olsa yavaş hareket etme kısmına itirazım olurdu. Ama beli sakatladıktan sonra itiraz edemiyorum ve diyorum ki bu dinozorcuk fazlasıyla bana uyuyor!
Tyrannosaurus, 67 milyon yıl önce yaşamış, baş iskeleti 1,5m genişliğinde, boyu 12m'yi bulan, dünyanın geçmiş en büyük etoburu. Onun bu şanına yakışır bir canlandırma yapılmış!
Burada da gene dinozor sevenler için karton maket yapabileceğiniz kalıplar var. Biz belki ''bugün ben ellerimle...'' der, böcükle bunlardan yaparız ve yavaş yavaş dinozor korkumuzu yeneriz, kim bilir?
Yolu her Londra'ya düşen her doğaseverin, hele hele dinozlara meraklı bir doğaseverin, ne yapıp edip Natural History Museum'a gitmesini öneririz.
Daha önce de oradan bir sorumuz olmuştu, hatırlayanlar vardır belki. Sadece dinozorlar değil, her bir konu ayrı ayrı sizi cezbedecek.
Bugünlerde evimize çoook uzaklarda olsa da, kalbimiz hâlâ o müzede... Birgün Uğur Böcüğümüzle gezme hayaliyle...
20 yorum:
Gideceğiz biz de inşallah Bercestem.. Selim'e buradan ayrılmak fikrine karşı kullandığımız en büyük silah bu müze :)
Haydi inşallah.
Yavrular ne şeker.
Öperim.
Neşeli anne Çiğdem
Insallah yakin zamanda gerçekleşir dileginiz.. Gidip doya doya gezersiniz tekrar!
Hayırlısı neyse o olsun Deli Annem :) Ben bu fotoğrafları hazırladığımda sizin İngiltere davanızın adı sanı yoktu. Bir tek dinozorlar ve senin dinozorlu kitaplar bulamadığına dair yakınışın vardı. Bak nereden nereye kısmet...
Evet yavrular öyle pek şeker duruyorlar Çiğdem, ama canlıları nasıl olurdu bilmem :P
Herşeyi anlayabilmesi için birkaç seneye ihtiyacımız var sanki BB. Teşekkürler güzel dileğin için.
o minik bebekler ne sekerler :)
sevgili Berceste merhaba..
Ben yorumda bahsettiginiz ayarı bilmiyorum.Yani o yazı yazma kısmı nasıl cıkarılır. Bana söylerseniz ayarlardan degistirmeye calısayım.
Cok tesekkurler
Sevgiler
Minik Dinolara bayıldım.Bır Dino masalı yazıp resimleyebilirim. Fotoğraflarınız,bana ilham verdi. Sevgiler.
Peki kabul ediyorum şekerler Uma :P Ama gene de canlılarıyla karşılaşmak da şeker olur muydu diye düşünüyorum Çiğdem'e yazdığım gibi ;-)
Sevgili Şebnem, pek hızlıcana yazdım formülü bloguna dilerim işine yarar. Sevgiyle...
Aysun hanım, harika bir haber bu ve müthiş sevindim bizim fotoğrafların azıcık da olsa katkısı olmasına. O masal kitaba dönüşürse bizim Uğur Böcüğü için hemen alırım :) Hem belki böylece onlarla barışır :) Böcük ile birlikte sevgilerimizle...
Belki evde bir ön hazırlık yapılabilir? :)
http://invitationtothebutterflyball.blogspot.com/2012/01/boys-natural-history-museum.html
Aaaa muhteşem bir fikir bu Çok Bilmiş, teşekkürler. Yalnız evde bir tarantula ve bir gecko ile yaşamayı ne kadar isterdim bilmem :P Biz sizinle buluşalım bu aralar bir yerlerde. İstanbul Akvaryum'a gitmiş miydiniz?
İstanbul'daki bütün akvaryumları ara ara ziyaret ediyoruz :) Sizinle de gitmeyi çok isteriz.
Peki bir dahaki gidişinize haber ederseniz biz de geliriz Çok Bilmiş :)
Deli Anne kismina bayildim. Bu muze de bizim Londra'da benim dinazor manyagi oglumu goturdugumuz ilk yer oldu. Her cocuk farkli olur derler bence cok dogru. Biz izzo ya nasil ve kac yasinda basladik da bu dinazor aski olustu bilmiyorum ama ilk gittigimizde 3 yasindayi ve zaten pek cok dinazoru adi ile benden daha iyi biliyordu. Ben cocuklugumda hic dinazor ile ilgilenmemis idim. Ama bristol de muzelere goturmeye baslamistim buradaki muzeye ayda iki kere gidiyorduk. Londra daki muze kadar dinazor olmasa da bu bolgede bulunmus bir iki dinazoru sergiliyorlardi. Gidip her seferinde muzenin hediyelik esya kisminda aldigimiz dinazorlar ile bir koleksiyon kabul birden fazla koleksiyon ve kim bilir kac kere okudugumuz dinazor ansiklopedisi ile nerede ise bilmedigi dinazor yok. Londra da bu muzeye ilk girdigimizde o sol bolume girmeden ana salondaki iskelet ilk baslangicta bir heyecan cigligi attirmisti bizim ufakliga. Bahsettigin T-rex icin bekledik kuyrukta cok kalabalik idi ama tam yanina gelince oglanin sesi kesildi. Hatta T-rex den cigliklar gelmeye baslayinca iyice korktu ama cift katli bir otobus buyuklugunde dinazor kime ciglik atsa o yasta korkmasi cok normal. Lakin bizimkinin ilgisi hic azalmadi ustelik mineraller ile ilgilenmeye basladi fosuller yuzunden. Evde kendine bir de mineral koleksiyonu yapti. Ki bu muzede aslinda ust kata cikip soldaki odaya girdiginde hep cekmeceler icinde de olsa cok zengin bir de mineral koleksiyonu var. Hatta o koleksiyon da buyuk bir proje yapan arkadasimin video mesaji var cok sasirmis idim. Ama biz iskelet leri dolasip bu bu bu et yiyor bu sebze yiyor ile gecirmekten daha bir memnun idik. Simdi her Londra ya girisimizde muze yolumuzun uzerinde oldugunda hemen farkedip muzeye gidelim diye tutturuyor. Ama bir konuda senin ile gorus ayriligim var. Londra da belki yuzelerce muze var ve pek cogu bedava. Savas muzesi bunlarin icinde cok ciddi etkileyicidir, bir kac tane daha yazmam da mumkun linlerini bulup vereyim bir ara. Ama bu muze de cok etkileyici ozellikle de binasi ile. Bende bayiliyorum. Haklisin sevilmeyecek gibi bir yer degil.
Nasıl yazıyorlar akıllarına herşeyı değil mi? Nasıl bir sevgidir bu dinozor sevgisi böyle, herşeyi ezberleyip öğreniveriyorlar.
İki katlı otobüs betimlemesi çok doğru :) Karanlıkta ürken büyükleri bile gördüm ben gezerken. Haksız sayılmaz böcükler yani.
Müze konusunda ayrı düştüğümüz fikir nedir? Doğaseverler mutlaka görmeli diyorum, en sevdiğimiz müze diyorum ben. Diğer müzeler gezilmemeli demiyorum ki ;-) Londra müzeler cenneti elbet ama çocuklar her müzeyi sever mi bilmem :)
Ben galeri de gezdiriyorum, science müzesi de bol miktarda. Londrada ki bilim müzesi bence her yaşta çocuğun ilgisini çekecek güzellikte nitekim. Burada müzede çocuklar icin aktive olabilecekleri platformlar duzenliyen bir arkadaşım var. O avrupada da yapıyor bu işi. Mesela köpek balıkları hakkında yaptı onlar tehlikeli değil diye. Bu yakınlarda londra maraton müzesinde yine çocuklar icin birşeyler yaptı. Amaç HER müzede çocukların ilgisini çekecek aktiviteler yapmak. Mesela bristol yakınında dünyanın en büyük savaş uçağı müzesi var helikopter müzesi var ınan hepsinde çocuklar icin artı hala çocuk benim yastakiler icin çok şey var. Kız kardesime anlatmakta zorlanmistim iki yaşındaki çocuğu niye her hafta müzeye götürüyorum diye ama hava kapalı iken süper çocuk bahçesi gibi kullanıyordum. Anlaşamadığımız bir konu yok sadece diğer müzelerinde hakkını ver diye dedim.
Pek güzel yapıyorsun. Ne şanslı böcük :) İlgi alanları olsun olmasın her müzede de dediğin gibi çocukları çekecek birşeyler yapıyorlar. Dün Cambridge Botanik Bahçesi fotoğraflarına baktım da, çocukların, büyüklerin, herkesin anlayabileceği, öğrenebileceği pek çok şeyi yazmışlar. Hele kompost ile ilgili olan bölüm var ki, okul gibi! Arılar için kovanlar bile var yan tarafında. O arkadaşının çok yakınında dolaşıp öğren neler yaptığını ve bize haber et bence :) Hatta fotoğraflarıyla :) Cambridge yakınlarında da 2.Dünya Savaşından kalan uçakların olduğu bir müze vardı. Defalarca gezsen gene birşey öğrenirsin! Ben müzelerden şikayetçi değilim ve elbette hakkını veririm. Ama Natural History Museum'un yeri ayrı kalbimde işte :) Bir de kuzenimin çocukları ile önce Bilim Müzesini gezmiştik. Sıkıldılar çok. Sonra Natural History Museum'a gittik. Bayıldılar! Yaşla da alakalı bir durum sanırım. Daha eğlenceli işte Natural History museum sen de bunu kabul et :)
O arkadasim ile pek cok etkinlik yapiyoruz o mob flash da onun beni surekledigi idi. Muzelerde sergi duzenekleri kurmak gibi bir isi olunca surekli uretken olmak gerekiyor tabii. Sanatci ruhlu birisi o yuzden de iyi anlasiyorum sanirim. Bilim muzesi hep cok kalabalik oluyor Londrada kinin en kotu yani o bristol da cok kalabalik olmuyor tatil zamanlari disinda tabii. Mesele ben ekim sonunda bir gece gozlemina katilacagim orada bu bahsettigim arkadasim ile. Muzeler cocuklar icin inanilmaz egitici bu kesin bir de hayvanat bahceleri.
Bilim müzesinde uçakların olduğu kısım eğlenceli. Diğer kısımlarda hep okuyup, öğrenmek ve biraz da İngiltere'nin, bilimin tarihçesini bilmek gerekiyor. Ama Doğa Tarihi Müzesinde deprem var mesela, deprem simülasyonu var, yanardağlar var. Lavlar altında kalıp taşlaşan insanlar var. Pompei'ye gitmeden orada görebiliyorsun. Neyse, müze kıyaslamaya döndü iş :) Bilahare diğerlerini de elim değer yazarım inşallah! Hayvanat bahçeleri ise ayrı bir ikilem, uzun konu. Hayvanların o şekilde doğal hayatlarından alınmalarına karşıyım :( Hele London Zoo'daki gorilcağızı gördükten sonra :( Kendisine dönsün de fotoğrafını çeksin diye bir kadın yapmadığını bırakmadı. Bir kenarda onları seyrediyordum ve bana ağlamaklı gözlerle baktığını gördüm gorilin ve kadına tavrını açık ve net bir şekilde belli etti. Döndü arkasını oturdu. İçim sızladı o duruma. Kadın gitti. Bana dönüp de bakmaya başladı. Fotoğrafımı çekebilirsin der gibi. Gözleri ile konuştuk resmen! Doğa parkları belki ama hayvanat bahçeleri asla!
Senin nereden geldigini biliyorum bu konuya ama ben o kadar anti patik degilim ozellikle Bristol Zoo dan dolayi. Goriller uzerine yazdigim yaziyi okudun du dimi? Ingilterede ilk goril bristol zoo ya getirilmis. Ulke capinca ilgi cekmis. Ilk getirelin adi Arfi, Arfi yi izlemeye gelen kadinlardan birisi bir gun kalabaligin icinde ona baktigini gormus. Cok heyecanlanmis bu kalabalik da niye bana bakiyor diye. (Dip not buradaki gorilin bolgesinde onun gozune dik bakmayin bunu bir ustuluk kurma olarak alabilir diye uyari var.) Neyse kadin heyecanlanmis ve biraz daha yaklasmis. O kadar kisinin gozleri onunde goril kadinin uzerine isemis. Bu goril olunce bile olusu mumyalanmis onu da calmislar (bir grup universite ogrencisi) daha sonra bulundu Arfi simdi Bristol Muzesinde duruyor. Eger hayvanat bahcesinde bakim iyi ise itirazim olmuyor.
Doğru o yazının yorumlarında da konuşmuştuk. Gene de ben Wild Life Parklara, Hayvanat Bahçelerinden daha sıcak bakıyorum! Daha çok doğal ortamlarındaymış gibi geliyor hayvancıklar. Onların kocaman paralara bu yerlere satıldığını, annelerinden ailelerinden kopartılarak oralara getirildiklerini ve insanoğlunun bundan çıkar sağladığını düşününce kötü oluyorum :( Neyse, yumurta, tavuk misali bir döngü bu!
Yorum Gönder