Biraz Permakültür diyelim...
Aşağıdaki videoda hangi teknik kullanılmış?
Çiçekleri, özellikle de arının üzerinde uçtuğu çiçeği bilen var mı?
Güncelleme (28 Ekim 2011):
Permakültürü ve ilkelerini öğrenmeye çalışan acemi birisi olarak, benim bu bahçede gördüklerim şu şekilde:
Mandala yapılmış. Detayları için buradaki ve buradaki yazıları okuyabilirsiniz. Türkçe kaynak için de bu yazıyı okumanızı öneririm.
Mandala'da yürüme yolları ve bitkilerin dipleri samanla malç yapılmış ki, zararlılar bitkilere kolay ulaşamasın ve yabani otlar bitkiyi boğmasın. Aynı zamanda toprağı su tutma gücü de artsın.
Turuncu çiçekler aynı sefa. Permakültür bahçelerinde kardeş bitki olarak kullanılıyor. Genelde yararlı böcekler, sinekler onu seviyor. Aynı zamanda yenebilir çiçeklerden ve şifalı bitki olarak kullanılabiliyor.
Arıların etrafında uçuştukları soğan çiçeği ve bir soğanın çiçeğinin bu kadar güzel olduğunu biliyor muydunuz? Özellikle bahçelerine yıllarca güzel çiçek arayanlara hatırlatılır. Ben de bir zamanlar annem İngiltere'deki evimizi ziyaret edene dek, sarımsak çiçeğine nadir bir tür çiçek gözüyle bakmıştım, itiraf edilir...
Sarı çiçek açanları da kabağa benzettim. Bir çeşit top kabak sanırım.
Alman papatyaları... Gene hem kardeş bitki olarak, hem de şifalı bitki olarak kullanılıyor. Yenilebilir, çayı tüketilebilir.
Bezelye çiçeğini görüyorum sanki ve soğanlar artık tohuma kaçmış halleriyle veda ediyorlar. Bizim soğanlı pidenin soğanları bu halde imiş kayınvalidem sakladığında. Çöpte aynen bu halde gördüm kendilerini.
Arada pek çok sebze ve mutfak bitkisi de bize göz kırpıyor ve bu bahçe beni çok özendiriyor.
Şehirde permakültür uygulamalarına dair bu yazıyı okumanızı öneririm.
Dilerim herkesin bir avuç toprakla üretim yapabilme becerisi olsun. Yarınımız genetiği değiştirilmiş ürünlerde değil de sağlıklı, atalık tohumlarımızın yaşatıldığı bu birer avuç toprakta filizlensin...
14 yorum:
Yöntemi bilemiyorum ama arının dolaştığı çiçek tohuma kalkmış soğana benziyor. Soğan, pırasa, sarımsak tohuma bırakılınca çok güzel top gibi çiçekler açıyorlar. Hatta bir zaman çiçeklerin arasından bir tane çıkmıştı, her gören ne çiçeği diye soruyordu:)
arının üzerinde uçtuğu çiçek sanırım tohuma kaçmış soğanın çiçeği. turuncular da aynısafa yani calendula sanırım.
Bir yerde arı uçuyor ve olsa olsa bildiğimiz erkek soğandır, karatohum alınır, ve tekrar soğan ekimi için kullanılır. Burada teknikten ziyade ekim için kullanılan alanların belirlenme durumu var. Türkiyede böyle olşumları internet ortamında şuanda görmek mümkün. Geleneksil bahçecilik anlayışı yavaş yavaş kayboluyor. Orjinal tohum sevdasına düşmüş bizler geleneksel bahçe kültürünü harmanlamaya başlıyoruz.
Saygılar,
Merhaba Dilek,
Bahçe projemiz henüz bir taslak halinde değil.
Sadece araştırma yapıyorum.
Esra'nın bahçe uygulamasından yararlanarak neler yaptığına bakarak birşeyler oluştururum diye düşünmüştüm.
Dediğim gibi henüz bir taslak yok:)
Sanıyorum sen de yurt dışındasın. Uygulamalarınız varsa yol gösterici memnun olurum.
Sevgiler.
Bence siz yöntemi benden iyi biliyorsunuz ama her zamanki mütevaziliğinizi gösteriyorsunuz sevgili Meyvelitepe :) Soğan ve sarımsağı gördüm ama pırasaya daha denk gelmedim. Hepsi aynı ailenin bitkileri değil mi? Ben yıllarca gelip gidip sarımsak çiçeğini allium diye sevmiştim :) Annem gelip de a şaşkın kızım benim, o sarımsak deyip, inanmayıp soğanını çıkartıp koklayana dek :) Kesinlikle çok şaşırtıcı ve güzeller... Ah biz şehirli cahiller :)
Adsız keşke adınızı da yazsaydınız da size daha güzel hitap edebilsedim :( Evet ben de yazdıklarınıza katılıyorum çiçeklerin bir kısmını bildiniz, teşekkürler yazdığınız için.
Bahçe dostu, bilmediğimiz bir ayrıntının üzerinde durmuşsunuz. Arıları erkek soğanlar mı çekiyor? Ondan mı tohum almak gereklidir? Aslında geleneksel bahçe anlayışı kaybolmuyor. Bu söyledikleriniz Permakültür için de gerekli. Sadece yöntemde kolaylaştırma ve kaynakları adil paylaştırma var. Su hepimiz için değerli, hortumdan doğrudan sulama yerine, malç ile suyu tutma ya da damla sulama var. Yağmur suyunu biriktirmek çoook eskilerden beri bizde de varmış. Babamın arkadaşları oturdukları evlerde yağmur suyu toplanan sarnıçların bulunduğunu anlatırlardı. Ben de İngiltere'deyken gezdiğim bir malikanenin bahçesinde çok basit şekliyle böyle yağmur suyu toplanan yerler görmüştüm. Aklı ve mantığı biraraya topluyor bu yöntemler. Bir yorumda okumuştum, 90 yaşındaki ninem minicik bahçesinde nicedir kardeş bitkiler yöntemi uyguluyor, kendi tecrübesiyle yazmıştı birisi... Hepsini harmanlamak en güzeli değil mi? Sevgiler...
Annekuş Yasemin, bitki, permakültür ve permablitz yazılarıma bir bak istersen, sonra gene konuşalım, olur mu? Esra bahçesinde kendince denemeler yapıyordu ve çok çok üzüldüğüm, zamansızlıktan ihmal etmek durumunda kaldığı için o alanı sırasını bekleyen başka birisine bırakmak zorunda kaldı :( İngiltere'de belediyeler temin ediyor o alanları ve çok düşük ücretlerle kiralayabiliyorsun. Şehre ne çok yakın oluyor, ne de çok uzak. Ben ilk enginarı bütün haliyle öyle bir allotment da görmüştüm :) Arkadaşlarım kucak kucak bakla topluyorlardı, taaa ki kızlarında bakla alerjisi olduğunu öğrenene kadar... Biz yurtdışında idik, döndük, artık değiliz. Sevgiler...
Bu konuda hiçbirfikrim yok amma müziğe bayıldımmm.
Hiç bilmediği bir alana girmiş anne Çiğdem
Yukarda bahse konu bahçenin yurt dışında olduğu kesin idi. Bir yıl temizlik çalışması ve bu geçen sezonuda güneşsizlik nedeni ile fazla bir ürün alamadan ve tabii ki acemilimizin kurbanı olarak geçirdik. Yeni bir bloggur olduğumuz için adres vermemiştim. Konusu geçen bahçe kültürünün ana amacı tozlaşmaya yardım edecek ve böçekleri üzerine çekecek, ve sebze ve çiceklerin uyumunu esas alan doğal dengenin oluşmasını sağlamaktır. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Avrupanın kuzeye yakı (değindiğiniz gibi ingiltere hollanda belçika... yani yağışı bol olan yerlerden kastım) bahçe bakımımını ve toprak nem seviyesini dengede tutabilmek için oluşturulan bir zemen yapısıda yukarda bahsi geçen bahcelerde kullanılmaktadır. Örnek vermek gerekir ise bu yıl çileklerimizde yüksek oranda kum oldu hasat sonrası bu sebep ise toprağın kumu ve yağmur sonrası da bütün meyveleri kumların sıçraması sebebi ile ve de otlanma olayını çözmek için bir toprak yüzeyi katmanı oluşturulması gerektiğini ilk deneyimimizde anladık ve araştırmalarımız sonucu en uygun örtkünün bildiğimiz kuru buğday sapı olduğu öğrendik.
Bizim iletide üzerinde durduğumuz ve hala da israr ettiğimiz Türkiye iklimsel yapısı ile avrupanın aynı olmadığını ve bir Pembe domates tutkusu gibi geleneksel tarımımızı en azından hobi bazın dahi olsa sahip çıkmaktı.
Pırasanın tohum yumrusunu bu yıl bizde ilk kez gördük. Soğana benzese de çok ilgenç ve çekici bir yapısı var eğer arşivimize girdi ise çocukların hışmından kaçıp bloğumuzda siz için paylaşmak isterim derken alıntı bir resim paylaştık bile. Eğer bizdeki resme ulaşı ulaşma da ekleyeceğim. Bizler çok tartışacağa ama doğru yola ayrı ayrı yollarda da olsa ulaşacağımıza inancımız hiç kaybolmayacak.
Selam ve saygılar dileklerimizle,
Siz yukardaki içeriği yazınızın ilk halinde yayınlamış olsa idiniz, en azından ben yorum yapmadan okur geçer idik.Kafanızdaki bütün soruları aydınlatmışınız. Umarım darısı bizlere de nasip olur. Verdiğimiz her türlü rahatsızlıktan dolayı özürlerimizi buradan da iletmek isteriz.
Saygılarımızla.
Bahçedeki Yeşillik, o da ne demek, ben sizin yaptığınız katkılardan çok memnunum ve çok teşekkür ederim. Benim yazıyı yazarken dileğim, amacım Permakültür konusunda beyin jimnastiği yapmak, bilmediklerimi öğrenmek ve gene bu konuda farkındalık yaratmaktı. Sonrasını yazarken de tek tek konuları araştırdım, öğrenmeye ve dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Yoksa ben en bilenim, bu da benim bildiklerim şeklinde değil o yazdıklarım. Hepimiz doğa okulunun öğrencileriyiz. En bilenler bile... Geçenlerde bir yazı okudum. Diyordu ki, dünya insandan çok daha yaşlı ve çok daha önce varolmuş, ayakta kalmış. Dünyanın insan yardımıyla yaşamak gibi bir derdi yok, o zaten yaşıyor. Bizim ona zarar vermeden nasıl yaşamımızı sürdürebileceğimiz önemli. Saygıyla...
Değerli Berceste,
http://pigmelerledans.blogspot.com/ linkli Meltem Hanım'ın bloğuna eklediğiniz, bizlere ait olan bir link niçin bizlerden izin almadan kullandığınızı merak ettik. Oysa ki siz ilke olarak;
"DİKKAT
5846 Sayılı
"Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na göre" "http://berceste.blogspot.com" içinde yayınlanan bütün fotoğrafların, grafiklerin ve yazıların hakları saklıdır. Tamamen, kısmen veya değiştirilerek dahi olsa, izinsiz ve kaynak gösterilmeden, hiçbir yazılı ve dijital medyada yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz."
Böylesine etik bir ilkeyi savunan sizin gibi değerli bir blok yöneticisinin ve yazarının, epeyce uzun bir blok kültürüne, deneyimine ve birikimine dayanan, blok kültürlüğü ile bezenmiş bir toplum öncüsünün böyle bir şeyi kendi için isterken, kendi için yapılmamasını istediğini başkası içinse kullanarak bizden habersiz linkimizi bir blokta yayınlamanızı pek bir anlamlı bulamadık.
Bulunduğumuz ülkenin yasalarına göre internetten edindiğin bir bilgi veya başka materyali ticari amaçlı kullanmamak koşulu ile her türlü kullanma hakkına sahipsinizdir. Bunun neticesinde yayınlanması ile topluma mal olmuş ve internete konmuş her şeyi, ticari kullanmamak yoksa sonucunda, ister link verirsin ister sorarsın ister isen çalarsın artık bu karşıdaki mal sahibinin anlaması ile orantılıdır. Bir kez yayınlanmış bir eser topluma mal olmuş olmaktadır. Youtube’ de çatır çatır fikir ve sanat eserleri ihlalleri yapılmaktadır buna örnek vermemizi isterseniz.
Lütfen www.ağaçlar.net ve Gürkan Genç http://www.facebook.com/pages/Gurkan-GENC/167783556600459 bağlantılarımızı da ilgili yerlere bildirmenizi sizden rica ederiz. Böyle bir misyon üzerinize aldı iseniz. Bunları da lütfen bizler için yapınız.
İlginç olan ise şuan bu bağlantı ile yayın hayatını sürdüren Meltem Hanım http://pigmelerledans.blogspot.com/ olarak yayın hayatını sürdürürken http://www.pigmelerledans.com/ alan adına geçmesi ve elinden kaptırmasıdır. Günceyi izleyenler hatırlayacaktır. Biz sıkı bir takipçisiyizdir. Ne hikmettir alan adı kendisine geri kazandırılamadı. Meltem hanım ve yedi diğer dünya insanının da içinde bulunduğu resmi, sizin ufak bir kıvılcım yakmanız sonucu “bana ait bir resim sizin baş tarafınızda nasıl bulunur açıklayın derhal” yorumu ile karşılaştık (Kendisinin de belirttiği gibi baş taçı yapmıştık resmini ve bloğunu sorun sadece o idi). Bizim yaptığımız yanlış ise lütfen öncelikle bizi uyarmanızı sizden bekler idik. Daha sonra gerekeni yapmıyor isek siz Meltem Hanıma gerekli bir şekilde iletir idiniz. Gereken adap, bize her zaman böyle yönde öğretildi. Küçük bir sorun direkt tepeye gönderilmez. Biz ısrarcı isek yaptığınızda, siz de çok haklı olarak yaptığımız yanlışının telafisinin yolunu bildiğiniz gibi arardınız. Veya Meltem Hanım.
Bilmediğiniz tek şey bizim hakkımızda kim olduklarımız. Neler yaptıklarımız ve yapabileceklerimiz. Sıradan insanlar olsa idik bu konuyu bu kadar büyütmeyeceğimiz ve böyle geniş bir dünyada uğraşacak çok şey bulabileceğimizi anlamanızı istirham ederiz. Lütfen böyle entrikalar ile birbirimizin kalbini kırmayalım. Zamanlarımızı üretkenliğe ayıralım.Biz böylesi bir olaydan grup olarak çok rahatsız oluyoruz. Eğer devam edecek olur ise de gerenleri ne ise yapmakta kararlıyız.
Paylaştıkça paylaşılan şeyin azalacağına değil çoğalacağına inanıyoruz. Dünyanın insanlara yeteceğine ve de insanların dünyayı kötü kullanımı sonucu üzerinde yaşayanları yok edip tekrar yeni bir toplum oluşturacağı yeni bir bilgi değildir. Kaç uygarlığın kalıntıları hala yeni yeni güneş ışıkları ile buluşmaktadır.
Sizden istirhamımız, lütfen polemiğe girmek için başkaca sebepler birbirimize açmayalım. Hem sizin, hem de bizlerin zamanı boş işlere cevap yazmakla geçiyor. Bizler hata yaptık olarak kendimizi görüyor ve sizden bu seferlik yaptığımız ne ise bilmesek te af diliyoruz. Lütfen affediniz büyüklük sizde kalsın.
Hayırlı ve huzurlu bayramlar dileklerimizle.
Öncelikli olarak sizlere de İyi Bayramlar...
Bu olayda bu kadar uzun yazılacak şeyler olacağı hiç aklıma gelmezdi. Zira benim yaptığım sadece yıllardır izlediğim ve bağlantısı(bağlantılar telif hakkıyla korunmaz fotoğraflar gibi) sizin blog açma tarihinizden bile önceden beri Berceste'de yeralan Meltem'e bu blog da senin mi diye sormaktan ibaretti. Bu bağlantıdan http://www.blogger.com/comment.g?blogID=14937285&postID=8840390920218844485 soruyu görebilirsiniz. Siz hep biz biz diye bahsediyorsunuz ama siz kimsiniz? Daha net bir şekilde açıklayabilir misiniz? Tekil şahıstan mı bahsediyorsunuz, çoğul mu? Hangi ülkede yaşıyorsunuz? Kalkıp da Meltem'in fotoğrafını başlık yaptığınıza göre sizin yazılarınızı onun yazmış olacağını düşünmemden daha normal ne olabilir? Karşımdaki Meltem ise, siz diye yazmak yerine rahatlıkla Meltem diyebilmeyi isterim. Sizin birbirinizle tartışmanızı değil. O yüzden de sorumu gayet aleni bir şekilde sordum. Sizin arkanızdan değil, görebileceğiniz bir ortamda. Eğer siz de Meltem'i izliyorsanız, görmüş olmalıydınız!
Ayrıca birisinin izni alınmaksızın, ona ait olan emek ürünü yazı, fotoğraf gibi şeylerin yayımlanmasını da yorumunuzda geçen kanunla Türkiye'de yasallaştırılmış haldedir. Kanunen de kullanmak doğru değildir.
Bahsettiğiniz konu dahi(yani içinde bulunduğunuz ülke her neresi ise oranın kanunları) Creative Commons kurallarına girer. Ama en iyi kanun yüreğiniz ile vicdanınızdadır. Sadece basit bir kullanabilir miyim ricasından, sorusundan geçer. Başkalarının yaptığı yanlışlar sizin doğrunuz olamaz.(Youtube vs şeklinde örneklediğiniz gibi)
Sizleri kırdıysam affola. Ama biraz da aynaya bakmanız tavsiye oluna. İyi çalışmalar dileği ile.
Hanımefendi,
Biz Meltem Hanımın bloğuna özrümüzü ve affımızı kendi bloğu aracılığı ile de yapmak için vardığımızda, sizin yazınızı gördükten sonra; zaten böylesi bir cevap hakkımız olduğunu düşündük. Üstteki cevap hakkımızı kullandık.
Eğer Meltem Hanıma ait dediğiniz resmin üzerine basma lütfunda bulunsa idiniz(öyle anlaşıyor ki yapmamışınız)kendinizi Meltem Hanıma ait olan blokta bulacaktınız. Meltem Hanım ve yedi dünyalının bulunduğu yerde, baş tarafında (sizlerin değimi ile) şuan Ağaçlar.Net için bir resim (barner) barındırmaktayız(Daha önce altta idi). Meltem Hanımın sorusunu, hem kendi bloğumuzda, hem de kendi bloğunda yani sizin verdiğiniz bağlantının altında cevapladık ve özürlerimizi ve gereken her bir şeyi bildirdik. Ama Meltem Hanım bloğunda yayın onayı vermedi.
Bizim için mesele biz izinsiz olarak Meltem Hanım ve 7 dünyalının resmini kullanarak Meltem Hanımın bloğuna ziyaretçi yolluyor ve böylelikle yaptıklarını daha fazla insanın paylaşmasına yardımcı olmaya çalışıyor idik. Sizin uyarınızla biz tekrar yayınlamamak üzere Meltem Hanımdan hiçbir maddi karşılık beklemediğimiz ve sitemizde reklamını yaptığımız resmini (barnerini) bir daha kullanmamak üzere kaldırdık. Sizden üstte de rica ettik. İzinsiz kullandığımız bloğumuzda iki barner ve iki ayrı siteye yönlendirme var lütfen eğer bu sizin göreviniz ise onlara da bildiriniz.
Üstelik resimleri çekenin Meltem Hanım olduğunu kimse kanıtlayamaz. Hem resimde olup hem de resim çekmek çok farklıdır. Eğer resimler kendinin dahi olsa 7 dünyalı gencin hakları nereye gidiyor. Lütfen onların adına da hak talebinde bulununuz. Neden yalnızca konu Meltem Hanım. Biz inanıyoruz ki Meltem Hanım olayı anlama şansı elde eder ise, anlayışla bizleri karşılayacaktır. Kraldan fazla kralcı olmayalım lütfen.
Sizden zencefil hiç telif hakkı talep ediyor mu? Youtube’ye ne kadar telif hakkı ödediniz yukarda kullandığınız video için. Ya da kimden izin aldınız? Tek taraflı standart olmaz. Kanunu siz koyup siz uygulayamazsınız.
Biz kimiz sorunuza ise işi gücü olmayan tam 4 tane deliyiz. 3 bay ve 1 bayan deli elemandan oluşan bir gurubuz. Gerçekten işimiz bu. Şu andaki uğraştığımız ise bunun ispatıdır. Doğru bildiğimizi yapıyoruz.
Yanlış bir şey yaptık ve sizin isminizin bir harfini yanlış yazdık. Sonrasında bu olayların içinde bulduk kendimizi. Sizin verdiğiniz linki görmese idik biz bu konuyu Meltem Hanıma verdiğimiz cevap ile kapatacaktık. Ama Meltem Hanımın bizlere uğrayıp hak talebinde bulunması veya ne olduğunu merak etmesi sonucu olay istemeyerek te olsa, bermuda şeytan üçgenine dönmeye başladı. Bir ucu size, bir ucu bize ve diğer ucu nerde ise olaydan hiç haberi olmayan Meltem Hanım oluşturuyor.
Bir doğa gönüllüsü çıkıp, ben doğayı koruyorum, ama bildiğim gibi yaparım bunada kimse karışamaz der ve atıklarını doğaya salar ise ve de o doğa gönüllülerinin haberi olmadan bir gönüllü avukatta evet bunlar bunu çok iyi yapıyorlar bende şahidiyim dediği an, bizlerin doğa aşkı kabarıyor ve doğayı savunmaya geçiyoruz. İster iseniz bu olayları network ortamlarına taşır ve de tartışmasını yapabiliriz. Konunun uzmanları nasıl olması gerektiğini ve nasıl yapılması gerektiğini bizlere anlatacaklardır eminiz (konu yine üçüncü şanısları ilgilindirdiği için isim veremiyoruz).
Bu postunuz bir video ve birkaç soru ile başladı. Sonrasında ise edindiğiniz bilgiler geldi. Siz soru sorar iseniz bizlerde cevap veririz, amacımız yardım etmek. Soru sormayıp yukardaki yazdıklarınızı ilk yazınıza yerleştirmiş olsa idiniz; bizler şuan ki bu karmaşı ve çelişkiyi yaşamayacaktık. İşgüzarlığımızın biz kendi adımıza kurban bayramında kurbanı olduk.
Bizim bahçe maceramız, konuya ilk cevap veren değerli büyüğümüzün (Meyvelitepe) karbon filmler ile ısıtma konusunu ele almasıyla başladı. Daha sonrada gelişti. Blok açmaya da haddimiz olmayarak böylesi büyüklerimize özenerek cüret ettik. Bizim kim olduğumuzdan ziyade nerde yanlış yaptığımız bizi ilgilendiriyor. Yanlışımızı bildiğimiz gibi bırakında düzeltelim. Kendi bloğumuzda da istediğimiz gibi atıp tutalım. Eğer size zarar veriyor isek de bizi lütfen uyarınız; nitekim uyardınız ve de bizler düzelttik.
“Pirasa ile web'den tanisma imkanimiz var ama ben bahcelerinde yetistirenlerin dilinden dinlemek, onlarin gozunden gormek istiyorum.” Bu size ait olan sözler, bizleri aşağılar bir mahiyet arz ettiği için bizler tarafından üzerimize alındık ve arkasına düştük. Bir önceki yazımızda “Hasat Masat Kalmadı.” Başlıklı yazımızda kullandığımız resmimizin (http://3.bp.blogspot.com/-06Bmpw6BeDg/TqCFRF3FJAI/AAAAAAAAAIA/ggUMfZSgBYg/s1600/patl%25C4%25B1can.jpg) arka tarafında gözüken pırasadır. Siz tanıyamıyorsanız tanıyan arkadaşlar doğru veya yanlış olduğunu daha öncede olduğu gibi bildirebilirler. Yani sizin deyiminizle bizde yazma, konuşma ve görüp anlatma hakkı vardır. Kendi pırasamız ile yemek tarifi dahi yayınlayabiliriz. Havuçta yetiştirdik. Pirinçler ithal ağımız ise sızma zeytinyağı. Bunu ister kabul ediniz, ister etmeyiniz.
Size bizim kim olduğumuzu bu ayrıntıdan dolayı sorduk. Biz yetiştiriyoruz ve de soframızda yiyoruz. Yoksa bizler kendine dahi faydası dokunamayan fanileriz ve de bunun farkındayız.
Lütfen rica ediyoruz hafızanızı biraz zorlayınız. Verdiğimiz hiçbir cevap boş yere yazılmamıştır.
Tahammülünüz, hoş görünüz için tekrar teşekkürlerimizi iletir ve hep bizi suçlamadan önce lütfen birde ben bu delileri zıvanadan çıkaracak ne yaptım deyiveriniz lütfen.
Bundan sonra da sizle ilgili hiçbir polemiğe girmeyeceğiz ve de cevap vermeyeceğiz.
Bahçedeki Yeşillik Yazarları.
Bahçedeki Yeşillik, sap ile samanı birbirine karıştırıp polemik yaratmakta gerçekten üzerinize başka birisini tanımıyorum. Anlattıklarınız sadece Meltem'e sen misin sorusu ile başlamıştır ve bunun için Berceste'ye gelip kilometrelerce yazı yazmak, beni suçlamak yerine kendi içinizde uzlaşabilirdiniz. Profilinize bir e-posta adresi yazarak, sizinle iletişim kurmayı kolay hale getirebilirdiniz. Ne sizde, ne de Meltem'de e-posta adresi bulunmadığından açık ortamda ve gayet açık, net bir soru sordum. Geri kalan durumlar sizlerin kendi sorumluluklarınızı bağlar beni değil! Tüm iyi niyetimle size birşeyler anlatmaya çalıştım ama siz sular kesilip de dersini çalışamayan öğrenci repliklerine devam ediyorsunuz, buyrun edin. Bundan sonra ne yorumlarınızı yayımlayacağım, ne de cevap vereceğim zira. Siz de karşınızdakini suçlamadan önce aynaya bir baksaydınız bana son yazdığınız satırlara eliniz varmazdı. Sağlıcakla...
Yorum Gönder