26 Kasım 2010

Biz Biz Olalım, Bunları Yapmayalım


Atatürk Arboretum'una gittik. Bayramdan önceki haftaydı. Merak edenler için tüm detayları ile gezimiz burada.  Küçümen, rahatça doğa ile tanışsın istedik. Oyun parklarındaki çer çöpten, pislikten, cam kırıklarından uzak kalsın diye düşündük. Evet hepsi bu durumda değil ama birini görünce diğerlerinden huylanan anne rolü kaldı üzerime bu günlerde. Amacım kötülemek ve hepsini bu şekliyle itham etmek değil. Önemli olan kimin orayı o hale getirdiği. Bir iki kişinin acısını herkesin çektiğini vurgulamak.

Öyle rastgele bir ormanlık alana da gitmeyelim dedik. Daha önceki bir tecrübemizde içki alemi yapan, ilkel insanlar kolonisi ile karşılaşıp, doğa keyfimizi yarıda, hatta başında kesip eve dönmüşlüğümüz de vardı. O yüzden daha bilimsel çalışmalara açık, daha herkesin içeri elini kolunu sallayarak girmesine izin verilmeyen, doğru düzgün bir yer olsun dedik. Dünyanın yolunu teptik ve aradığımızı bulduk derken bakın işte fotoğraflardaki bu manzaralar da gözümüzden kaçmadı ne yazık ki! Dünyalar güzeli diğerlerinin yanında bunlar arada eriyip gidiyor ama gene de yapılmamalı.

Ben gezerken, bir yaprağı bile alıp eve götürmeye kıyamazken, siz neden bunları buraya atarsınız ey insanoğlu diye haykırmak geldi içimden. Piknik yapmak yasak olduğu halde, elindeki yiyeceklere, yumulup, sonra poşetini, çerini çöpünü atmaya çalışan insanlar da gördük. Üstelik çoğu yerde çöp sepetleri olduğu halde. Çok mu zor o elindekini azıcık taşımak, sonra çöpe atmak diyecek kadar yakın denk gelmedik çok sükür ki. Sonra başıma ne gelir bilinmez, ruh hastalıkları katlanarak artıyor zira. Yolda, trafikte, çarşıda, pazarda örnekleri çok. İngiltere'dekiler sinsi çalışırlardı, hergün haberlerini duyar, tırsardık. Bahçesine öldürüp öldürüp gömdüğü insanların kemiklerini bulmuşlardı bir canavarın, televizyonda onun haberleri vardı bir dönem kanal kanal tüylerimi ürpertirdi. Hele komşuları hiç zararını görmedik, çok severdik dedikçe...

Bizde herşeyde olduğu gibi adam öldürmek de aleni! Kızıyor, hop tamam, iş bitiyor. Her türlüsünden Allah korusun hepimizi. O yüzden gidilen yerler dikkat istiyor. Karşılaşılacak insan türü aman dedirtiyor.


Bu insan türü de fırlatıp atmamış, anı bırakmış odunların üzerinde!
Dağ taş ev olmuş zaten yurdumda, şehrimde. Atatürk Arboretum'unun civarı bile. Bir dönem, çocukluğumda kocayemişi çiçeği toplamaya gittiğimiz o dağ, orman görünümlü alanlar, şimdi sosyetenin villaları ile yağmalanmış durumdalar zaten. Bırakın bir nefeslik, bir ağaçlık alanımız kalsın. Orayı kirletmeyin bari... Kurt, kuş, börtü, böcek yanında, uzaklardan da gelse azıcık oksijen alalım. Kıymayın doğaya. Sevin, okşayın o güzelim yaprakları, kuru, ölmüşünden bile olsalar. Sarılın koca, ulu ağaç gövdelerine. Dinleyin minik bir kuşun sesini. Börtü, böceğin yaprakların arasından hışırtılı kaçışını. O zaman bulduğunuz huzuru, o yapay, son dönemde moda olan mobilyalarla, kıvırcık halılarla, tutkallı ağaçlarla döşediğiniz o mükemmel evleriniz, uydu kentlere sıkışmış ruhlarınız bulamaz başka hiçbir yerde. Bir deneyin,  ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ama denerken de lütfen zarar vermeyin. Yazık doğaya, canlılara...

7 yorum:

Benden Bizden dedi ki...

Egitim sart hocam!!
Dedigin gibi nice guzel yerler var ama ilkel insan turleri nedeniyle gidilesi olmaktan cikiyor. Biz de kara kara dusunuyoruz nereye gitsek diye. Ankara'da bir iki yer var ama onlar da hem ucretli hem de haftasonlari cok kalabalik oluyor...

Oya Kayacan dedi ki...

Sevgili Berceste, yapraklar arasında yatan botu görünce, ardından bir cinayet çıkar mı diye düşünmedim değil. İngiltere usulü "tasarım cinayet" bizde de var artık canım, hor görme memleketi :)

alis dedi ki...

Bizim ailede böyle görüntülere üçüncü tür iş başında diyoruz. İnsan değil, hayvan değil. Yaşadığı yere pisleyen, gelecek algısı olmayan ve akıl ile değil impulse'lar ile davranışlarını şekillendiren garip bir canlı. Sigortası atıp saldırabilir, tehlikelidir.

Orman gezilerinde plastik bardaklar tabaklar yarı dolu, yarım yenmiş karpuz ve 2.5 litrelik kola şişesi yerli yerinde piknik kalıntıları sık gördüğümüz bir manzara. Sanki birileri orada piknik yaparken uzaylılar tarafından gemiye ışınlanarak kaçırılmışçasına öylece bırakılmış.

fer dedi ki...

Such a shame the place gets trashed like that.

Berceste dedi ki...

Eğitimle iş bitmiyor ne yazık ki Benden Bizden. Bknz bizim üst kat :) Üniversite mezunu, çok ünlü bir yazarın torunu, ama az önce benzetmede bulunmayayım artık bana ayıp olur, bir sürü geçti üst katımızdan. Kutlu doğum haftaları vardı çocuklarının. Bizimkinin doğumgününde yapmadıkları işkence kalmadı. Panjurlar kapalı mağara şeklinde yaşadık doğumgünümüzü, ilk ve tek çocuğumun ilk doğumgününü. Habersiz inşaata başladılar, 4 ay sürdü ve tam o gün başladılar. Uyardık, rica ettik, gene de! Ama onlar herşeyi yapabilme hakkına sahipler, yaparlar! Eğitimliler... Aynı şekilde Arboretum'a da zaten gözleri kesmediği insan olursa uyarıyorlar, ellerinde çanta falan varsa almıyorlar. Ama yapan yapacağını yapıyor işte :((( Eğitim bir de ailede başlıyor, yürekte başlıyor, sevmekle başlıyor. Biz diğer insanların ne suçu var dedik oturuyoruz bak, yaprağa, oradaki diğer canlılara saygı ve sevgimiz var dedik, el sürmedik, alıp eve getirmedik, en ufak bir çöpümüzü atmadık.

Sevgili Oya, haklısın, hiçbir zaman horgörmem memleketimi. Var her yerde herşey. Elbet ülkemde de. Ama oradakiler daha bir aşırı sanki. Bizim boyalı basının abartısına rağmen bile oradakiler kadar vahimini duymadım, inşallah da duymam. Dün gece Londra'dan arkadaşım anlattı, yakında fotoğraf çekmeye gittiği parkta cinayet olmuş, gidemem artık oraya, hele tek başıma ya da çocuklarla asla diyor. Bizde de katlanarak artan sorunlar, şehrin stresi, trafik derken insanlar cinnetlik hale gelebiliyor, hepimizi Allah korusun!

:)) Güzel benzetmeymiş Alis. Karpuza rağzıyım, geri dönüşür en azından. Neyse ki, bu görüntülerin olduğu yer piknik alanı değil, bir de onları görsem iyice dellenirdim herhalde. Sizin benzetmeyi kullanayım bir dahaki sefere :)

Hi Fer. Thanks for your comment and I think you learned Turkish :) Yes you are right. Unfortunately time to time we see these kind of things at some places. This is the shame. I hope who done these, can see and do not throw them again. Your little garden is admirable!

MeRaiL dedi ki...

Aklima getirdin, seneler once 13 sene vardir. ben ve rail sile'ye rus arkadaslarimiz goturduk lena ve sergey, orada kayalarin oldugu yerde bir sahil vardi, sakindir diye oraya gittik, gittigimizde ne sinir olmustum, yerde igrenc kirli bebek bezi, pet siseler gibi aklina gelebilecek birsuru pislik, bende bir dal bulup hepsini toplamistim en cokta o igrenc kirlilikte olan bebek bezine kizip, soylenmistim..
Iste herseyin insanin kendini gelistirmesi ile ilgili, duyarli olmasi, bencil olmayisi, dusunceli olmasi ile ilgili, universite bunu bize vermez bunu kendimiz kendimize veririz..

Once insanlarimiz dogayi sevmeli malesefki bu yok bizde, ben bunu moskova'da yasarken anladim. onlar orada bos bulduklari yerlere agac dikerken, burada bakirkoy belediyesinin budama adinda birsuru agaci govdesinden kesiyor sinir oluyorum govdelerinden kesilmis hastaliksiz, genc- yillara danik olmus agaclari gormeye..

hersey insanlarimizda bitiyor!!

Adsız dedi ki...

Bot ve plastik dışı alet araç gerek ve akla gelmeyecek şeylerde çıkabiliyor bu tür yerlerde malesef. Ben şimdiye kadar rastladığım ilginç olanları sıralıyayım : kadın iç çamaşırları,erkek ceketi,küçük tüp,varil,bidon,bebek bezi,,insan dışkısı,hayvan atıkları vs vsvs.. Hepsini aynı yerde görmedim yıllardır piknik gezi vs için gittiğimiz yerlerde denk geldiklerim.Bilinçli olmak çok önemli.Eğitim verilerek bilinçli olabilir bir kişi ama birazda içinden gelmeli TOPLUM bilinci vs olmalı.
Ashley