11 Kasım 2010

Bana Nay Nay Diyeni Fururum!


Yaş: 21 aylık, hatta neredeyse 22
Cinsiyet: Kız

Anne: Çizdirmeye az kaldı ayarında!

Doğmadan öncelerine dayanır müzik aşkımız. En sakin devresinde bile, müzik çaldı mı, reklam müziği bile olsa, bizim küçük hanım hareketlenirdi. Doğdu, uykularını müzik eşliğinde ister oldu. Yaşına geldi, istek parça bile yapmaya başladı. Anne, bildiği, yarım bildiği, aklında ne varsa söyler oldu onu uyutmadan önce. Niye? Kayıtlı değil, canlı müzik olacak! Fethiye'den Allah razı olsun, arkadaşının hazırladığı tüm bildiğimiz çocuk şarkılarını içeren bir döküman ile imdadımıza yetişti. Ama bizim repertvuar ne kadar genişlerse genişlesin küçük hanıma yetmemeye başladı. Olsun, bugünlere kadar gelindi. Mutlu, mesut, bahtiyar geçiyordu uykudan öncelerimiz.

Taaaa ki, son bir haftaya kadar!

O zamana dek istek parçamız ''hapbuuuu'' idi... Hani şu ''Sonbahar geldi, leylekler uçtu, yapraklar uçtu...'' diye giden Hapşu şarkısı... Yattık, kalktık hapbuuu'landık. İçimiz dışımız hapbuu oldu. Sonra da inatçı keçiler. Onun adı da ''ha ha ha''...

Buraya kadar iyi güzel... Sonra hayatımıza A ba çif(Ali Baba'nın Çiftliği) girdi. Artık annenin aklına hayvan sesi gelmeyene kadar söylendi de söylendi. Bir arslan miyavvv dedi bazen ardından istek parçası oldu. ''Kedi pırrr'' denilerek...

Amaaaa bugünlerde yeni birşey başladı.

- Anne anne, a ba çif...
- Tamam hemen söyleyelim. (Son raddeye yani hayvan sesi hatırlamayana dek, çiftlikte, hatta çölde, vahada hayvan kalmayana dek söylendi.... bitti dendi ki yeniden istek parça olmasın!)
- Anne anne, a ba çif!
- Bitti, hayvan kalmadı anneciğim.
- Anne anne, nay nay
- Tamam, hangisi
- Anne anne, nay nay
- Tamam, anne tutturduğu bir taneye başlar
- I ıh, ı ıh
- Hangisi peki
- Nay nay
- Gene anne tutturduğu bir taneye başlar
- I ıh ı ıh, anne nay nay
- Bu neydi anneciğim?
- Bu nay nay!
Bu döngü milyonuncu kere tekrarlanır. Hatta A ba çif bile denenir. O da itiraz alır. En sonunda 10.Yıl Marşı ile susar bizimki... Bazen arı vız vız vız, bazen bir başkası. Ama ''o şarkı'' bulunana kadar anne çizdirmelik olmuştur!

Sabah olur, elinde kumandalar gelir küçük hanım.
- Anne anne nay nay...
- Yok kuzum, gel seninle oyun oynayalım biz. Nerede küpler, haydi gel kule yapalım.
- Kuuuleeee...
- Evet annem, kule...
- Hakal(sakal, el yüzünde gezmektedir)
- Yok annem kızların sakalı olmaz, bak benim de yok, anneannede de yok!
- Baba baba, hakal...
- Bak babada da yok...
Gidip kontrol eder, iki eli yana açar, ''ok''(genizden gelen bir ok bu, yok anlamında)
- Yaaa yok annem. Sakal her zaman olmaz, olursa da babada olur, bizde olmaz!
Oyuna dalınır, bir noktada gene, hakal...
Anlaşıldı bugünlerdeki takıntımız sakal!

Oyun devam ederken gene bir noktada,
- Anne anne nay nay...
- Hay ben o televizyonu seyrettirmez olaydım, haydi seyrettirdim, başka programlar açmaz olaydım!!!
- Anne anne nay nay... Ku-man-da... (Elinde birisi televizyonun, diğeri hard disk'in kumandası ile çıkagelir. Bilir hangisi ne işe yarayacak)
- Tamam annem, neyi açalım. Şarkı meselesindeki gibi, bu sefer kayıtlı milyon tane program denenir, hepsi red cevabı alır. Yok o zaman annem, ben bilmiyorum!
- I ıh I ıh anne anne, nay nay...

Saymayayım artık o bildiğiniz çocuk programlarını. Bir tek farklısı Baby Einstein, bizimkinin diliyle ''beyştayn'' Onu da sırf müzikleri için seyrediyor sanıyordum ki, sağır dilsiz alfabesi öğretilen bölümünde baktım bizimki hem ingilizcesini öğreniyor kelimelerin, hem de sağır dilsiz alfabesini! Swing diyor, eliyle sallanma hareketi yapıyor. Acaba dedim, o bölümü yeniden seyrettim, evet aynısı! Öğrenmiş, onu ve en az 10 tane yeni kelimeyi. Ama ondan da sıkıldı. Nay nay, nay nay gidiyor bizim evde. Nay nay da hangisi bir anlasam!

Yeşim'in yazdıklarına benzer şeyler yaşıyorum bu aralar. Olay dil meselesi olsa, yorumlarda konuştuğumuz gibi, bizimki şarkıların da, seyrettiklerinin de tek tek ismini söyleyebiliyor. İstek parça yapabiliyor. E bu da değilse nedir beni çıldırtan bu NAY NAY!

7 yorum:

Meyvelitepe dedi ki...

Sevgili Dilek, boşuna annelerin hakkı ödenmez dememişler dedirtiyor bu yazı. Geç farketmişim biraz, ama geç de olsa ısrarlı istek durumları için bir deneyimimi paylaşayım dedim, şimdiki nesilde işe yarar mı, onu bilemem? Hayal meyal de olsa hatırlıyorum da böyle durumlarda kızımı seçim yapmak durumunda bırakmak çok işe yaramıştı. Önüne birden fazla seçenek sunarak (genelde iki yeterli, fazlası kafa karıştırabilir ve aksi tesir yapabilir) birini seçmesini istemek gibi. Bütün mesele karar verme özgürlüğünü almaya çalışmak ise kendi seçtiğiyle memnun olabilir.
Bu yöntemi öğrenip uygulamaya başladıktan sonra bir "oh" dediğimi hatırlıyorum. Daha önce fazla seçenek sunmanın iyi bir şey olduğunu sanıyordum, oysa kararlı bir biçimde bazı sınırlar getirince kızım da, ben de rahat etmiştik. Çünkü çok fazla uyarana aynı anda maruz kalmak ya da çok fazla seçenekten seçim yapmak zorunda kalmanın çocuğun kafasını iyice karıştırdığı söyleniyordu ki, deneyimlerim bu tezi doğruladı.
Bu arada senin kızın belki de artık kendisi bir şeyler çalmak istiyordur, kendi kulaklarına birer tıpa, ona da minik bir davul ya da kolay çalınan bir enstrüman denenebilir belki:) Kolay gelsin, ama göz açıp kapayıncaya kadar bir bakmışsın genç kız olmuş, bugünlerin tadını çıkar, kollarında tutabildiğin kadar tut onu. Dilerim hep güzel günlerini görür paylaşırsınız hep birlikte.

Berceste dedi ki...

Çok teşekkürler öneriler için Meyvelitepe. Bizimkinin kendi enstrumanları da var :) Müziğe ilgisi var diye ona minik birşeyler aldık. Denemeler yapıyor ama daha çok şarkı söylemek ve söyletmekten yana :) İki seçenekten birisini seçmiyor. Tek tek deniyorum ben de. Bazen işe yarıyor, bazen yaramıyor. TV'da biraz çözdük gibi. Miyav istiyordu. Beyştayn'ının kelimeleri öğrettiği bölümü imiş. O miyav'ı bulana dek, hepsini öğrendik :P Üçüzler var. Üçüz diyor onları istediğinde. Ama jenerik müziği her bölüm için ayrı ayrı tekrarlandığında isyan çıkartıyor :) Ya da media player'dan minik görüntü çıkınca teeeeeers diye isyan ediyor, tersler düzeltiliyor ya, küçük ekran da düzeltilecek :) Daha az önce uyuturken gene nay nay sorunumuz oldu. Sustum, olmadı, tek tek denedim olmadı. Ağladı, ben de ağlamaya başladım numaradan, o zaman geldi öptü, biraz vızvızladı, uyudu. Hergün başka birşey çıkıyor! Yaratıcılık okulu var mı bildiğiniz :)

suheyla dedi ki...

Sevgili Berceste...sanırım küçümen,sakallı bir müzisyenden dinlediği şarkıya takılı kalmış:))...istersen müzik kanallarının birini tüm gün boyunca açık bırak.. şakıyı bir şekilde bulacaktır..bu arada acaba olabilirmi??..çünki reklam filmi bu günlerde sık tekrarlanıyor ve çocuklarda kendine eşlik ediyor:))

Berceste dedi ki...

Yok televizyondan birisine takılmadı Süheyla hanım. Orada bu aralar Üçüzleri seyredip duruyor :) Söyleyemediği kelimeleri söylemeye başladı. Ü - Ö gibi harflerle sorun vardı, onu çözdü bu akşam itibariyle :) Ama kimmiş o müzisyen merak ettim. Üçüzler'den sıra gelip göremiyoruz ki TV'da birşey! Siz fısıldayın bana buradan....

Benden Bizden dedi ki...

o kadar uzak kaldim ki tv den, senin kiz neden bahsediyor hicbir fikrim yok malesef :( masallah muzige ilgili olmasi cok guzel, siz de tesvik ediyorsunuz onu harika! anne olarak yaraticiligina da hayran kaldim :) nay nayi bulmakta Allah kolaylik versin diyorum ;) optum minik prensesi!

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili Berceste,
fotoğraflarını falan almışlar ama senin ve arkadaşlarının Türkmenistan anıları, son derece keyifle okunacak bir blog post kıvamına ulaştı..Bilgilerine :))

Berceste dedi ki...

Benden Bizden, bizimki bir hafta içerisinde konuşmayı söktü :) Cümlelere başladı. Amma velakin nay nay durumları benzer şekilde devam! Senin başına neler gelecek 1 sene sonra bakalım :) Yaratıcı olur musuuuun, olmaz mısın? Ben diğer anneler yanında yaratıcılıktan çok uzak hissediyorum bazen kendimi!

Valla Ayşegül ben o ülkeden öyle soğudum ki, sen sevdin mi, sevmedin mi tarafsız bir gözle algılayamadım bile :((( Sende saklı kalsın o anılar, belki bir gün... Ama sonuncusu, yazını okuduğum gün ya da bir gün öncesinde e-posta ile geldi ve pes dedirtti gene bana.