
Bencilim, bencilsin, benciliz...
Bencilim, çünkü dünyada bu kadar aç insan varken, yurdumun toprakları üzerinde yetişen binbir çeşit bitki türü başka ülkelerde botanik bahçelerinde en nadir köşelerde sergilenirken ve onların bir kısmı ile ben beslenebilirken, genleri ile oynanmış tohumları ülkemde istemiyorum! İstemiyorum, çünkü biliyorum ki o tohumlar, zamanla ve bilinçsiz kullanımla botanik bahçelerine giden bitkilerimize kadar ulaşacak, günü geldiğinde yurdum toprakları kısır kalacak ve o aç insanlara bir gün yiyecek gönderebilme hayalim bile sona erecek. Ülkem tarım ülkesi iken, bunca kurulmuş fabrikamız, bunca kurulu düzenimiz varken hepsi tek tek yok edilip dışa bağımlı hale getirilmedik mi? Şimdi de tohumlarda mı dışa bağımlı kalacağız? Onlar bize tohum vermezse esas o zaman aç kalmaz mıyız?
Bazıları inanıyor ki, o tohumlar verimliliği arttırıyor, bitki hastalıklarını yeniyor, güçlendiriyor, az besinle çok ürün veriyor, susuz, güneşsiz ortamlarda da yaşayabiliyor, böylece insanları besliyor. Onlar bencil işte! Bencilsin! Madem öyle olduğuna inanıyorsun da neden güneş görmeyen, her mevsim kış yaşayan, cılk çamur olan ya da tam tersi güneşten kavrulan, kumdan başka varlığı olmayan, ülken topraklarında o tohumlardan ürettiklerini yemiyor , tohumları satıyor da, miden yerine cebini dolduruyorsun?
Benciliz çünkü anneyiz! Çünkü çocuğumuzun o kısır tohumlarla hastalanmasını istemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, tohumların peşine taktığınız genler insanlığı, topraklarımızı, çocuklarımızı hasta ediyor ya da hastalıklara karşı olan bağışıklığını yok ediyor.(Bakınız Prof. Dr. Kenan Demirkol hocanın TV programlarında, antibiyotik geni ilave edilmiş organizmalar hakkında anlattıkları. Özetle der ki, her ülke kendi kullandığı antibiyotiklere göre bu genle oynamalıdır, aksi halde tüm bağışıklık sistemini bozarsınız, antibiyotik kullandığınızda iyi olamazsınız, şu anda tedavi edilebilen tüberküloz bile artık tedavi edilemez olur, sona doğru gidersiniz! Bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır! Ayrıca der ki: Sanayiye yakın bazı bilim adamları bizi bilime karşı gelmekle suçluyorlar. Ama çalışmalar ortada; insanı yok et, hayvanı yok et, çevreyi yok et, sonra ben bilim yaptım de. Bilim buysa, ben bilim yapmıyorum.)
Sevgili hükümetimiz 26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliği sessiz sedasız bir gece içinde çıkartıverdi ve bu yönetmelikle ülkem topraklarına genleri ile oynanmış tohumların girişine sonsuz yeşil ışığı yakıverdi. Böylece binbir çeşide, şekilden şekile bürünmüş ucubeler kanımızda dolaşır olacak. Organlarımızla çatışacak. Zaten kaçak yollarla yok edilen ağız tadımız daha da kaçacak. Bu tohumlardan yetiştirilen bitkiler tavuklarımızı, büyükbaş hayvanlarımızı da besleyecek. Etoburlardanım diyorsanız da kaçış yok. Yediginiz et, binbir şekilden geçmiş bitkilerle beslenen bol hormonlu, bol antibiyotikli hayvanlardan gelecek.
Ben çikolataseverim diyorsanız içindeki soya lesitinine, baklavaseverim diyorsanız şerbetine, mısır cipsi yerim diyorsanız ana hammaddesine bir bakıverin derim. Daha bilmediğim, öğrenmeye çalıştığım, öğrendiğim her gün dehşete düştüğüm neler var neler!
Lütfen sizler de anneyim, bencilim, bencilsin, benciliz diyorsanız bu konu ile ilgili tüm kaynakları, Fikir Sahibi Damaklar'ı, onların Twitter'daki ve Facebook'taki seslerini iyi dinleyin. Birlik olalım ve kanımızda, çocuklarımızın kanında, genleri bozulmuş tohumlardan yapılan gıdalar olmasın!