24 Kasım 2008

Greenwich

Londra'nın güney doğusunda, ilk gidişimden beri çok sevdiğim, yaşlı bir teyzenin verdiği fıstığı elimden yiyen sincapları sevmeye çalıştığım, ilk Guiness'imi taddığım, doğasına ve publarına hayran kaldığım, tatil kasabası hissine kapıldığım, iyi ki gitmek için kuzenlerimi zorlamışım dediğim, ansiklopedilerde, bize okutulan derslerde sıfır meridyen noktası ile ünlü yer...

15.yy'da
Palace of Placentia sarayının bulunduğu yer olarak ünlenmiş. Saray binası daha sonraları bisküvit fabrikası, Greenwich Kraliyet Denizcilerinin Hastanesi, Kraliyet Deniz Harp Okulu olarak kullanılmış. Günümüzde Greenwich Üniversitesi ve Trinity College'in Müzik okulu olarak kullanılmakta. Kanımca oldukça hoş bir bina. İçini görmek lazım ama sanırım pek kısmet olmayacak! Bir de National Maritime Museum var gezilmesi gereken ama kısmet olmayan yerlerden...


Eğer Greenwich'e nehir kıyısından, benim ilk gidişimdeki gibi 1902 yapımı
Thames Nehri'nin altındaki tünelden yaya olarak ya da nehir gemileri ile giderseniz sizi iki güzellik karşılıyordu. Birisi Gypsy Moth IV, diğeri de Cutty Shark (isimlerinin üzerine tıklarsanız ilginç hikayelerini okuyabilirsiniz). Karşılıyordu diyorum artık ne yazık ki karşılayamıyorlar. Şimdilerde birisi satıldı ve oradan alındı. Diğeri de ne yazık ki, sebebi bilinmeyen bir şekilde 2007 yılında yandı. Özellikle Cutty Shark muhteşem görünüşlü idi. İsterseniz de içini müze olarak gezebiliyordunuz. Ödenecek ücretten dolayı kiminle gitsem, aman ne gerek var dediğinden içini gezemedim. Biraz turist tuzağı şeklinde idi çünkü.

Daha sonra yukarıya doğru giderken sizi
Greenwich Market karşılayacak. Mutlaka uğrayın derim. Özellikle Christmas zamanı oldukça hoş şeyler bulacağınıza eminim. Ama zamanınızı dikkatli kullanmanız gerektiğini de unutmayın! Daha yukarıda yapılacak çooook şey var. Hatta yukarıya doğru çıkarken uğramak isteyebileceğiniz şirin eşyalar satan dükkanlar var. Yalnız yanınıza tuzsuz yer fıstığı almayı sakın ama sakın unutmayın... Yukarı doğru ilerledikçe, sol tarafta karşınıza parkın kapısı çıkacak.

Göz alabildiğine yeşillik içinden yavaş yavaş ilerledikçe güneydoğu Londra'ya, Thames nehrine yukarılardan gözatmaya başlayacaksınız. Tamamen bir başarısızlık örneği diye tanımlanan Millenium Dome'u, Canary Wharf ve Canada Tower'i göreceksiniz. Elbette bir de insan canlısı sincapları.

Azar azar elinizdeki fıstıkları onlarla paylaşabilirsiniz. Elinizden almaya yanınıza kadar geleceklerdir. Aman fıstıkların hepsini bir anda bitirmeyin, daha çok karşılaşacaksınız sincaplarla...


Nefes nefes kaldığınız noktada da başınızı bir kaldırın ve
Kraliyet Gözlemevi 'ne merhaba deyin.

(Yukarıdaki fotoğrafta sıfır meridyen noktasını görüyorsunuz)


İçini mutlaka gezin derim. Zaten sıfır meridyen noktasını görmek için başka şansınız da yok!

Çıkışta şöyle bir tepenin zevkini çıkartın.

İsterseniz Yelpaze Müzesini gezin(ben hala gezemedim, benim yerime de gezin lütfen!)Sonra da arka bahçeye giden yola sapın. Eğer ilkbaharda gitmişseniz, manolyalar ve çiçekler açmışsa, harika bir koku sizi karşılayacak... İçinize doğru o güzel kokuyu çekin. Meraklı bakışlı sincaplar da karşılama törenine katılacaklardır, onları da fıstıkla taçlandırmayı ihmal etmeyin.

Gene parkın yoluna geçeceksiniz buradan. Kuzenimin kayınvalidesi ile gittiğimizde sol taraftan ilerleyip ilçenin diğer köşelerini, ilginç yapıdaki çatıları, klasik dondurma arabasını ve şatoyu andıran evleri görmüştük. Hatta o yakınlardaki başka bir parka geçip geyiklere merhaba demiştik. Ama sonraki gidişlerimin hiçbirinde orayı bulamadım. Aslında biraz uğraşsam bulurdum ama yanımdakiler, ''yetti gayrı yorulduk'' dediklerinden belki de, hep sağa giden yola sapıp, yavaş yavaş yokuş aşağı indik.

Publardan birinde(özellikle nehir kenarında olanlardan birinde) bir mola verip fish and chips yemeği ihmal etmeyin, nehir gemisi ile Londra merkeze geri dönmek de en zevklisi olacaktır.

Rotanızı seçmek, gideceğiniz yerleri belirlemek elbette sizin elinizde. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey, sabah erken başlayın Greenwich gezinize, hava güzelse yanınızda piknik halınızı ve yiyeceklerinizi götürerek şehre tepeden bakıp keyif de yapabilirsiniz...

Zevk ve program sizin. Ben şimdiye dek denediklerimi, önerebileceklerimi anlatmaya çalıştım. Ama derim ki, mutlaka mutlaka Greenwich'i görmeden Londra'dan dönmeyin!

12 yorum:

Şefika dedi ki...

Greenwich Village benim Londra'da en hoşlandığım yerlerin başında gelir. (Green olduğu için mi?)Bu kadar samimi sincapları hayatımda ilk gördüğüm yer oradaki bir parktı. Hepsi tek fiyata ama çok çok ucuza satılan kitapları oradan satın almıştım. Örneğin Oscar Wilde toplu eserleri tek cilde sıkıştırılmış filan... Sonra denizcilik müzesine giden cadde üzerinde bir fish and chips'ci yanımıza gelip siz Türk müsünüz diye Türkçe soruvermişti de tatlı bir vatan hasreti sohbeti yapmıştık onunla ve karısıyla. (Karısı da İranlıydı.) Cutty Shark'ı gezmiştik biz. Bilet fiyatını hatırlamıyorum ama içinde şu balmumu gemicilerden filan vardı. Tabii o kadar uzun yol gitmiş bir yelkenli geminin eşyalarına dokunmak insana heyecan veriyor.
Yine de Londra'da beni bunlardan daha çok parklar mest ediyor. Regent's, Hyde, London Zoo, Kew vb. hepsini tek tek dolaşıp tohum yaprak topladım. Benimki de böyle bir delilik işte...

munevver dedi ki...

Sanki biraz özlem seziyorum. Yanılıyor muyum?

Hayallerimi gerçekleştirmeyi erteliyorum hep. Şu çocukların işleri kolaylansın, sıra bana gelecek, gezeceğim de gezeceğim. O zaman bu önerilerin işime çok yarayacak.

Sevgiler.

hindiba dedi ki...

Ay ay! Sincaplar var, manolyalar var! Greenwich beni çağırıyor :)

Berceste dedi ki...

Benim en sevdiğim yanı parkı zaten Şefika. Bir de giderken, gezerken hep aynı yer, ama ayrı macera :) Sıkılmıyor insan. Anladığım kadarıyla çok da Türk var orada yaşayan. Belki de bu sıcaklıktandır. Kim bilir? Artık Cutty Shark'ın orjinal eşyalarına dokunamayacaksın sanırım :( Yandılar. Para toplayıp, restore etmeye çalışıyorlar. Tohum, yaprak toplamak delilik ise bende de var o :) Ama parkların güzelliğini görünce, üstelik karanlık bir şehirde, insanın içi açılıyor. Keyif alıyor. Renk renk çiçekler her mevsimde... Kew deme bana :) Hele baharda oraya deli oluyorum! İlkbahar, sonbahar farketmez... Yapraklarım saklı hala bir rehberin arasında!

Özlem gezemediğim için sanırım :) Yoksa İngiltere'ye değil. Yapamadıklarıma. Fotoğraf seçerken farkettim ki, daha çekilecek çok fotoğraf varmış. Onları not edip, bir dahaki sefere yanımda kimin olduğuna dikkat etmeden gidip o fotoğrafları çekeceğim!
Belki de sizinle çekeriz o fotoğrafları ama size dikkat etmem lazım ;-) Sevgiler...

Gel Evren, tutan mı var :) Ama manolya zamanı gel ki o kokuyu duyabilesin. Muhtemelen başka bir çiçekten ama mevsim o mevsim, yani ilkbahar olmalı. Sincaplar ise her daim var. Çok dost canlısı bir haldeler :)

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

Ya Dilek, yine korktuğum başıma geldi, yine aynı şeyleri hissettim işte. Ben görmek istiyorum oraları ama :(

Ferhanca dedi ki...

İnşallah bir gün yolumuz düşer. çok güzel anlatmışsın, seinle beraber gezdim.
parka bayıldım, fotoğraf çok güzel ayrıca hava açık ve mavi bulutlar var.
0 noktası demek orasıymış:)
en iyisi sana gelmek sen gezdirirsin:)

Aymen dedi ki...

Bir an kendimi orada hissettim. Gitmeye gerek kalmadı:)

Rumeli Kızanı dedi ki...

Dilek ne kadar güzel yazıyorsun, kendimi bir rehber eşliğinde oraları geziyormuş gibi hissettim. Aslında benim şu çalışma sevdam olmasaydı bizde ocak ayında Londra'ya gelecektik. Ama ben bütün herşeyi iptal ettim. Senin sayende görmeyi geleceğe ertelediğim yerleri büyük bir keyifle geziyorum. Ellerine sağlık....

Berceste dedi ki...

Sevgili Burçin, Ferhan, Aymen ve Rumeli Kızanı, bekleriz gelin birlikte gezelim. Hatta öyle bir şansınız olsa da topluca gelseniz :) Nehir gemilerinde falan indirim alırdık :) Sevgiler...

Adsız dedi ki...

güzel yermiş vessellam :D

Çileksuyu Sibel dedi ki...

benimde ilk gezdigim yerdi greenwich bu memlekete geldigimde,asik olmustum...hep gidince cok huzurlu donerim,tazelenmis olarak...bir gun bir evim olsa oralarda diye hayal ederim...

Berceste dedi ki...

Evet Mehmet bey, güzel ve huzurlu bir yer...

Sibelim benim de ilk gittiğim yerlerdendi. Çilek Suyu'nda da senin anılarını okumuştum. Belki birgün orada buluşuruz ;-)