06 Ağustos 2008

Büyükada

Nihayet halloldu sorun! Umarım demek belki de daha doğru. Zira belli olmaz sağı solu bu nesnelerin...

Oldukça geç kalmış,bir yazı ile dönmek istedim. Taaa Nisan ayında yazılması gerekirdi bu yazının...

Sevgili Arzu ile yaptığımız ada gezisinden, özlemlerden, Büyükada'nın güzelliklerinden oluşan bir yazı; daha doğrusu bol bol fotoğraf var sizlere. Ama bu fotoğraflar klasik Büyükada fotoğraflarının dışında, benim çocukluğumdan beri gözüme çarpmamış olanlardan oluşacak daha çok. Her seferinde yeni buluşlar yapılır, yeni şeylere rastlanır ya, bu seferki gidişimize özel bu fotoğraflar da. Kimisi özlemleri anlatacak, kimisi daha önceden ben buradayım diyemeyenler olacak. Bu sefer açılışını yakalayamamış olsak da, her gidene Büyükada Evi'nde duraklaması, Çelik Gülersoy'u anması önerilecek.

Yıllardır özlediğim midye tava ile, hem de çıtır çıtır fırından yeni çıkmış ekmeğin arasındaki, midye tava ile yaptık açılışı.

Mimozaların arasında yürümeyi hayal ederken, mor salkımlı güzel yollar, bahçe kapıları bulduk. Anlamış oldum ki, bu sene mimozaları kaçırmışım...

Tırmandığımız tepe yolundan balıkçı motorlarını izledik. Bize zordur oradan çıkmak dediler ama yılmadık, güle oynaya, kedileri severek, kuşları fotoğraf makinalarımızla kovalayarak tırmandık da tırmandık.

Daha önceden çatısını tepelerden görüp de yanına gidemediğim Rum Yetimhanesi'ne vardık. Bina bana büyüleyici geldi. Çünkü Avrupa'nın en büyük, Dünya'nın da ikinci büyük ahşap binasıymış. Otel olarak inşaa edilmiş, Kuleli Askeri Lisesi'ne ev sahipliği yapmış. Daha sonra da yetimhane olarak kullanılmış ama 1960 yılından beri boş ve yıkılmaya bırakılmış haldeymiş. Değerine paha biçilemiyor ama gün be gün de yokoluyor. Olup bitenlerden çok, bu güzelim binanın mimari değeri beni ilgilendiriyor ve üzüyor.

Her çıkışın, bir de inişi vardır deyip, bisiklete binerken yokuş aşağı kendilerini bırakan çılgınların arasından, yavaş yavaş Lunapark diye adlandırılan, yıllardır varolan bölgeye geldik.

Lunapark'ta bizi bu güzel gözlüler ile sayısız fayton karşıladı.

Faytonlara at lazım. Öyle olunca sahipleri de salıvermiş atları, çoğalsınlar, yeni kaynakları olsun diye... Mini mini taylar çok şirindi. Bir de Adalar Belediyesi dışkı kokularına çare bulabilse!

Köşklerden birinin çatı katındaki penceresi. Manzarasının harika olduğuna eminim ama ben zerafetine hayran oldum. O oda, benim olsa, diye geçirdim içimden. Ev, sahibinde kalsın, ama o odadan ben dışarı bakayım, olmaz mı?

Bu bina, ahşap olmadığı için genel yapıyı bozsa da, bahçesi ile renk katmış. Sadeliği hoş geldi gözüme.

Balkonda oturan teyzenin elinde, bir iş vardı. Uzaktan nedir göremedim ama Arzu'ya benim el işlerini alıp teyze ile kahve eşliğinde muhabbet etmek geldi içimden diyebildim.

Bu binanın balkonu da, kahve içimine pek uygun değil mi sizce?

Biz motorla geçmiştik, Büyükada'ya Bostancı'dan. Ama dönüşte, Marmara'nın vefakar dostları ile döndük.

Dönmeden önce de Türkiye Turing Kurumu'nun İskele Cafe'sinde soluklanıp, sayıkladığım kahveyi içebildik. Var mı bundan daha güzel bir keyif?

Marmara'nın vefakar dostlarından sözedilir de, onların satıcılarından sözedilmez mi? Vapur tutmasın diye nane satanlar... Bilumum mutfak malzemesini ucuz fiyatla sattığını iddia edenler... Ekmeğini çıkartmaya çalışan seyyar satıcılar...

Yaşattığın bu güzel gün için tekrar teşekkürler Arzumcuğum...

18 yorum:

hindiba dedi ki...

Fotoğraflar ve anlattıkların sayesinde bu güzel güne biz de dahil olduk Dilek. Sana da çok teşekkürler... :) Bilgisayardaki sorununun çözülmesine ayrıca sevindim.

>>>>MUSTAFA<<<< dedi ki...

ne güzel fototgraflar herşey ne güzel kahve canım çektii böyle köpüklü acıı :)

hadi eyvalllah takipteyim artık sizi :)

Adsız dedi ki...

biliyorsun ben de artik istanbula uzagim :( ama dün babam döndü babaannemden ve gelirken birsürü midye getirmis! annecigim hemen midye tava yapti ve tabi midye dolma! ne cok özlemisim diye düsünmüstüm! üstüne bu yazi! :)

Ferhanca dedi ki...

Büyük Aadayı anlatmanın zamanı geçermi hiç..
Her daim gidilecek yer..Ben istanbulda yaşasam kışında gidip o sesiz sakin adayıda gezemk isterim..

Bilgisayarına geçmişler olsunda çabuk iyileşsin senin arkadaşın:))

selamlar..

Açalya dedi ki...

Bu aralar birsuru blogda goruyorum Adalar gezilerini. Hakikaten guzel yer, gitmek lazim. Resimlerin de insani kiskirtiyor.

B5 dedi ki...

Dönmüssün,hem de harika bir ada yazisi ile :).
Benim de en son midye senle yedigim oldu.
Ahsap binanin hikayesini bilmiyordum, hatta bu kadar buyuk oldugunu da. Istanbul'un neredeyse tum ahsaplari yikilmisken bu korunsa ne kadar iyi olurdu.
Resimleri gorunce gitmis kadar oldum. Hatirlattin ya, yeter bana. Allahim, o seyyar saticilar hala var mi? Birine rastlasam simdi hemen birseyler alirim ne olursa.
Kendine iyi bak :)

Berceste dedi ki...

Birgün beraber aynı geziyi yapabilmek dileği ile Evren!

Umarım kahveyi içebilmişsinizdir Mustafa.

Eskisi kadar uzak değilsin Rahşan. En fazla 1,5 saattir uzaklığın :) Afiyet olsun. Tarifini isteriz midyelerin :P

Kışın in,cin top oynar herhalde Ferhan. Oturulacak yerler kapanırsa çok tadı olmaz sanki. Ama baharda güzeldi :)

Her gelen bir ziyaret ediyor Açalya. Tatilde sen de bir keşif yap :) Dante'yi faytonda görmek lazım :)

Ben de bir daha midye yiyemeyeceğimi sanıyordum B5. Ama Büyükada'nınkiler çooook güzeldi, kesinlikle tavsiye ederim. Şampiyon'dakine benzemiyordu hiç. Çıtır çıtır tazecik, eh ekmeğin de etkisi var elbet! Ahşap bina cenneti Büyükada. Herbirinin ayrı bir güzelliği var. Kim bilir nelere şahit olmuş, neler yaşamışlardır? Seyyar satıcıları görmek beni de mutlu etti. Hele limon suyu sıkmak için plastik bir zımbırtı satan ağabey vardı ki, görmen lazımdı. Takım elbiseli, burnu kalkık ayakkabılı :) Ingiltere'de 3 pounda satılan zımbırtıyı da 500 bine mi ne satıyordu! Dedim pes :) Özletme artık kendini lütfen... Paris'i dinlemek istiyorum senden, gözlerim kapalı!

Adsız dedi ki...

yahuuuu yazını okuyunca bir daha o güne döndüm...daha önce comment bırakacaktım ama bugüne kısmet oldu...
Aslına bakarsan hem middyelerin hemde o güzel günün tadı damadığımda... Bu arada soğanlı bitkiler parkına yeni çiçekler ektiler çok güzel gözüküyor...
Bendde sana teşekkür ederiim... Bir daha gelişinde seni başka bir adaya götüreceeğim ve o ada da tepeye çıkıp nefis fotoğraflar çekeceğiz...:-)
seevgiler...arzu

Bocuruk dedi ki...

Benim de seninle karşılıklı kahve içmek geldi içimden desem:)Büyükada görmeyi çok arzu ettiğim yerlerden biri. Umarım birgün ben de yürürüm o her yerinden yeşillik fışkırmış sokaklarda.
Sevgilerimle...

Berceste dedi ki...

Ben de o gün ve midyelerin tadının damağımda kaldığını düşünüyorum Arzu'cuğum. İyi ki gitmişiz. Sağolasın. En kısa zamanda bu minik gezileri tekrarlamak dileği ile. Sevgiler...

Ne güzel olurdu derim Böcürük'cüğüm. Yazın o kadar yeşillik fışkırmış olur mu bilmem ama çam ağaçlarının mis gibi havası altında yürümek güzel olur. Sevgiler...

Sanem dedi ki...

Ahh o teyzenin yerinde veya yaninda olmak ben de istedim simdi. Bir de midye tavadan ve hatta fotografta gormedigim ama oldugunu tahmin ettigim kokorecten de :) Ozledim seninle sohbeti Berceste.
Sevgiler
S.

Berceste dedi ki...

Toptan oturur nakış işlerdik ne güzel Sanem :) Kokorecin düzeneğinin ucu görünüyor zaten fotoğrafta :P Ama ben asla yemediğim için ona rağbet etmedim. Ben de özledim Sanem... Sevgiler...

gül dedi ki...

gerçekten çok güzel bir yazı olmuş...

Berceste dedi ki...

Teşekkürler Gül.

Zeynep dedi ki...

Gerçekten gitmeyi istedim, hiç bir yazı beni böyle teşvik etmemişti Berceste'ciğim.

Berceste dedi ki...

Belki birlikte gideriz Zeynep! Belli mi olur?

Hülya YILMAZ dedi ki...

Büyükada'yı ne de güzel anlatmışsın... Biz de bu bayramda gitmiştik. Sayfamda anlatmıştım. Aman ne kalabalıktı! Adayı falan göremedik desem yeridir!!!

Berceste dedi ki...

Teşekkürler Hülya hanım. Son dönem ne yazık ki Ada ziyaretçileri çok değişti. Yerli halkından olsam herhalde o gürültücü kalabalığı istemezdim :( Bazen gerçekten Ada'nın huzurunu kaçırıyorlar. Eskiden hem yerli halkı, hem de ziyaretçileri çok özeldi ama günümüzde ne yazık ki aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Tek dileğim, güzelliklerin bozulmadan kalması. Ama ne kadar ve nereye kadar olur bilmem :(