Sözleri tutma zamanı...
Uzun zaman önce, Arzu beni sobelemiş ama Türkiye'de tatilde olduğum için, haberim olmamış. Geçen ay keşfettim, ama bir türlü yazamadım. Gecikme için özür dilerim Arzu'cuğum.
Gelelim beni nelerin çıldırtabileceğine...
Bazen en olmadık şeyde alevlenen ben, bazen öylesine sabredilmeyecek şeylere sabrediyorum ki, kendi kendime bile şaşırdığım oluyor. Nasıl sabretmişim diye.
En tahammül edemediğim beyinsizlik ve çözümsüzlük olsa gerek. Hani çok kolay bir çözümü vardır ama karşınızdaki ya bencilliğinden ya da beyin kapasitesinden dolayı işi yokuşa sürer de sürer...
Haksızlığa çıldırırım. Hakkı olmadığı halde, yaptığı şey karşısında hak iddia edenlere...
Hatta aklıma gelen ilk yaşanmış olayı da anlatayım.
Babamın vefatının ardından miras işlemleri için adliyeye gidilmiş, adliyede 6 ay sonraya gün verilmiş ki, aslında 3 ay içinde halledilmezse cezası var!!! Cezayı da ödemesi gereken biz! Yalvar yakar yurtdışında yaşıyorum denilmiş, gün önceye alınmış, yapması gerekeni doğru yaptığı için görevliye minnettar kalınmış, ama bir kuruş da haksız kazanç verilmemiş. O moralle de arabaya oturulmuş. Eşim arabayı kullanmakta, annem olan bitenden bitap, üzgün arka koltukta,önde de bendeniz. Sokak tek yön, yarısından fazlasını da gitmişiz, çıkışa çeyrek kalmış. Zibidinin teki sokağa tam gaz dalmış! İki taraflı araba park edildiği için, sokakta iki arabanın yanyana geçmesi imkansız! Zaten geçmesin de, karşıdan gelen yanlış yapmış. Yok yetmemiş, ağabey bir de elini kolunu sallayıp hak iddia etmekte, camdan sarkmış: ''Geri gitsene be kardeşim!'' demekte. Ben kopmuşum, eşim gayet sakin. Bakmışım onda kıpırtı yok, adama ben başlamışım bağırmaya...
Adam bir daha camdan dışarı çıkmış, pişkin pişkin: ''Yenge ne diyor?'' diyor. (Ölür müsün, öldürür müsün?)
Eşim gene sakin: ''Kocamın İngiliz ehliyeti var, geri gitme özürlüdür, soldan direksiyon ile geri gidemez diyor'' diyor.
Adam: ''Aaaa öyle mi ağabey, pardon yaaa...'' diyor ve ben eşimin sakinliğine, çözümüne ağzım açık bakarak olay mahallinden ayrılıyorum. Dinsizin hakkından, imansız gelir sözü de bu olayda gerçek oluyor.
Hani detaylar dedik ya, detaylara çıldırırım bazen. Bazen çok boğarlar, bazen de ben insanları boğarım onlarla.
Son dakikada en luzumlu şeyin yok olmasına çıldırırım. Pek giymem ya, etek giyesim tutmuştur, ona en çok uyan renkteki çorap kaçıverir ve yakınlarda da bulunacak yer yoktur mesela...
Yukarıda gördüğünüz sahneye çıldırırım mesela...
Sakın İstanbul zannetmeyin, Cambridge'in en gözde parkından, yoğun bir günün ardından yukarıdaki fotoğraf. Bira şişelerine dikkatinizi çekerim. Bir de yakındaki tuvaletlerin açık olmadığını düşünün... Gece sahnelerini hiç söylemeyeyim ben size.
Temizliğe, hijyene çıldırırım bazen... Hindistan gezisi sonrasında, sabunluğuma çamaşır suyu döküp yıkanmışlığım sonra da kendi salaklığıma gülmüşlüğüm vardır. Mumbai'deki havalanının pisliği, insanların ayakları, ayaklarının altının rengi hala gözümün önündedir. Mısır'da ellerinden yağlar aka aka yemek yemiş eğitimli insanların, sonrasında aynı ellerle elimi sıkarak merhaba demeleri de...
Bir dönem teknik resim hocamın yanında çalışıp milimetrik gözlere sahip olmuşluğum, o milimetrelerde şaşma varsa çıldırmışlığım vardır. Ayakkabının birinin dikişleri diğerinden 1mm farklıysa eyvah! En büyük kabus da kot pantalonların cepleridir. Bir türlü aynı hizzada dikilmeyi başaramazlar, ne hikmetse? İyi ki kalite kontrollerini ben yapmıyorum...
İnsanların böbürlenmeleri çıldırtır beni. Takdir edilecek birşey varsa, karşımdakinden beklerim. Şunu harika yaparım ben demem asla. Kendisini öve öve anlatırken birisi çıldırırım ara ara...
Kendisinin sık sık yaptığı birşey için başkasını eleştirenlere çıldırırım.
Liste böyle uzar gider... Gördüğünüz üzere genelde davranışsal boyutta beni çıldırtanlar. İstanbul'da yaşayıp sokağa çıktığım her an çıldırıyorum bir de. İnsanların bencilliğine, canım şehrimi yaşanmaz bir yer haline getirme çabalarına. Okulların kapısının ağzına kadar, araba ile giden velilere. Düşüncesizliklere... Şehrimi çok özlüyorum ve ona geri döneceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Keşke bir de ............... olmasalar diyerek.
Eğer kabul ederlerse ben de Punto amcaya, çok meşgul biliyorum ama devamlı beni sobediği için Pınar'a ve bu günlerde meraklılığının kurbanı olduğunu iddia eden Dr.Mor Koyun'cuğuma atıyorum pası. Kabul eder misiniz?
10 yorum:
Selam Berceste. Dediklerine yuzde yuz katiliyorum. Ben de detayciyim biraz. Detaylardan butune gitme gibi bir yapim var. Bazilar "seytan detaylarda gizlidir" der, bazilari "gercekler detaylarda gizlidir" der. Ben de "her sey detaylarda gizlidir" diyorum. Yeni yilin kutlu ve mutlu olsun. Sevgiler.
Öncellikle sağlıklı v güzl bir yıl geçirmenizi dilerim.
Sonra cevabın içiin teşekkür ederim.
Daha sonrasında ise senii çıldırtan dedtayların bir çoğu bana çok tanıdık geldi...:-) bende hepsine çildiriyorum.Hele terrs yola girmiş ve çöplerini sokağa fırlatanlar v yedeği olmayan kaçmış çorap beni uçuruyor...:-)))
sevgiler...
Kabul ederim Bercestecigim ama onceki sobemde de belirttigim gibi 'yaz' dendiginde yazamama huyum sebebinden biraz zaman alabilir:) Sevgiler
bende biri var, nekadar olumsuz huyu varsa, sanki o huylar onun degilmis te, baskalarininmis gibi sürekli insanlarin arkasindan konusur! halbuki kendisini anlatiyor :) var ya artik gördügüm yerde kaciyorum, bildigin dayanamiyorum bu kisiye! kisinin kim oldugunu ben sana bilahare anlatirim :)
Valla, mükemmelliyetçilik detaylarda gizli. Türün bir modeli olarak, çok harika ancak bir okadar yorucu, sinir bozucu bir hal olduğunu düşünüyorum. Yüksek gerilim hattı gibi dolaşmak pek hoş değil tabii:(( ama natura...değişmiyor
Berceste'ciğim bir de kelimelerin yanlış kullanılması durumu vardı:)
Sevgiler..
Sana da mutlu yıllar dilerim Sevgi. Detay bazen iyi, bazen kötü. Takılmamak lazım gayrı :)Sevgiler...
Çoook teşekkürler Arzu'cuğum. Rica ederim, biraz geç oldu ama :( Türkiye'ye geldiğimde, bu sefer adaya gidelim tamam mı? Sevgiler...
Rica ederim Mor'um Koyun'um, ben öyle emir cümlesi kurar mıyım hiç? Zamanı hiç sorma bak ben eylülden beri yeni yazabildim :( Sevgiler bizden.
Eeee, üüüü, o insan ben değilsem eğer sorun yoktur Rahşan, ben değilim değil mi? Bu yazdıklarımın hiç birini ben yapmam diye bilirim. En azından çorap mıyım ki kaçayım ama değil mi? Bekliyorum şimdi ben o bilahare kısmını e-posta ile.
Yorucu olduğu kesin Şennur. Yüksek gerilim hattı kısmı da doğru. O zaman o elektriği alacak birileri lazım geliyor işte :) Benim gonca bu işte usta ama bazen ikimizin de şimşekleri çakabiliyor, o zaman kaaaaaç :) O benden inatçı zira :P
Ah bak onu nasıl oldu da yazmamışım ama değil mi Zeynep'ciğim :) Ama onu artık herkes öğrendi değil mi? Yazmama demeyelim de, ben de hata yapıyorum çünkü. Yazmamaya çalışma diyelim, kasıtlı yapanlarla benim sorunum. Hani kelimeyle çok ustaca oynuyor süsü verip katledenlerle. Dönerchi örneğindeki gibi. -de,-da eki ile dahi anlamındaki de,da'yı karıştıranlarla vs... Sevgiler ve hatırlatma için teşekkürler :)
D A V E T I Y E
Merhaba arkadaslar, bu gün saat 14.00 te Türkiye saati ile 15.00 te AYYA Bayan blogcular kahvesinin acilisi var.Tüm blogcu arkadaslari davet ediyoruz,buyursunlar.
Aynur Yaren
www.ayyachat.blogspot.com
Ben de detayciyim. Cok kucuk seylere takarim, buyuk seyler beni pek rahatsiz etmeyebiliyor...
Tahmin ettgim gibi birisin Berceste'cigim.
İlginç bir buluşma, kolay gelsin Yaren.
Ah o küçük şeyler yok mu, o küçük hayatı zaman zaman zehir edebilen detaycıklar!!! Yani kılım değil mi Açalya :P Sevgiler...
Yorum Gönder