
Biliyorsunuz geçen sene eşim ile sokakta gezinirken bizim mahyaların, şimdilerin sokak süsleri, ışıkları olduğunu düşünmüştük ve bununla ilgili bir yazı yazmıştım o zamanlar. Hala aynı düşüncedeyim. Nerede bizim gecede iki defa yazı değiştiren mahya ustaları, dedirtiyor şehrin giydiği kıyafet.
Hal böyle olunca, ben de malum tatil boyunca soğuk yüzünden genelde evde kapalı kalınca, goncam da tatile çıkınca, eh bir de üzerine Bayram geldiği halde biz yad ellerde kalınca, haydi bir değişiklik olsun Londra'ya şehrin kıyafetini görmeye gidelim dedim.

Fortnum and Mason, 300 yıllık bir mağaza. İlk olarak Hugh Mason tarafından, 1705'te evinin boş odasından, hizmet vermeye başlamış. Fotnum ailesinin şehre gelişi ve soyluların daha sonra da orta hallilerin ihtiyaçlarının artması nedeni ile de gün gün büyümüş. Detayları söylemeyeyim, siz mağazanın web sitesinden okuyun daha iyi. Çünkü oldukça ilginç bir hikayesi var. Ticaretin, İngiliz ekonomisindeki önemini, aç kalmak için beslenmenin dışında, lükse, lüks tüketim malzemelerine düşkünlüğü, değişik gıdaları bulmak için neler yapıldığını, tarihçe ile çok iyi anlayabilirsiniz. Kraliçeye, mum satmakla başlayan serüvenin, 300 yıllık tarihini okuyabilirsiniz. Bununla birlikte gün gün, dönem dönem yiyecek alışkanlıklarının değişimini ve mağazanın çağa ayak uyduruşunu görebilir, ortaklığın gerçek anlamını bulabilirsiniz bu mağaza ile.



Yiyecekler arasında kocaman gözleri ile bakan istakoza çok acıdım. Sıcak suya, canlı canlı atılarak pişirilen zavallıcık, kendisini alacak müşteriyi, elleri, kolları bağlanmış halde, ancak gözlerini oynatarak, almayın beni diye diye bekliyordu. Tam karşısında da devekuşu yumurtaları ona bakıyordu. Dedim ya ilginç bir mağaza bu Fortnum and Mason.
Bir ara, iki orta yaşlı teyzenin, Türkçe konuştuklarını farkettik. Havyar kaşıklarını, zeytin kaşığı yapmaya karar vermişler, İsviçre'de gördüklerinin mi, yoksa burada gördüklerinin mi daha güzel olduğunu, kendi aralarında tartışıyorlardı. Daha doğrusu, biri bilmiş bilmiş bunu şurada şöyle kullanacaksın diye, diğerine anlatıyordu. Öbürü de saf saf dinliyordu. Sonunda görevliye danışıp, soru sordukları anda, bizi gülme tuttuğundan oradan uzaklaşmak zorunda kaldık.(Çok bilen teyzenin İngilizcesi ile bilmişliği birbirini tutmuyordu da... Bilmişlik bilememişlik durumu tezat geldi bize. Yoksa bilmek zorunda değil!)

Biz yiyeceklerden yana oy kullandık ve yulaflı kurabiyeler ile Fransız badem ezmesine benzer bir tatlı ile saatler sonra Fortnum and Mason'dan çıkabildik! Nerede ise bütün günü orada geçirdik diyebilirim.
Son dönemde, 40 yamaya merak sardığımdan, bununla ilgili de bir kursa başladığımdan, 40 yama kumaşları ile ünlü Liberty'e uğramamak olmazdı. Liberty, sadece 40 yama kumaşları ile ünlü değil elbet. O da köklü bir tarihe sahip! 1875'te, Arthur Lasenby Liberty tarafından kurulmuş. Ev dekorasyonu, döşemelik kumaşlarla başlamış Bay Liberty işe. Onları, Uzak Doğu'dan özellikle de Japonya'dan getirtince, herkesin ilgisini çekmiş. Yeni bir moda başlatmış.

Yukarıda gördüğünüz bina 1920'lerde bitmiş. Kurucusu, kendi evinize girermiş gibi içine girmenizi, odalarda dolaşmanızı istemiş ve bina ona göre tasarlanmış. Ancak binanın bitimini kendisi görememiş.
Hem döşemelik kumaşlar, hem de giyimde kullanılan kumaşlar mağazanın simgesi haline gelmişler. Bugün ne buldun? diye sorarsanız, bana çok sıradan geldiler... Desenleri, mağazanın simgesi durumuna gelmiş olabilir ama metresi 20 pounddan 75 pounda kadar değişen kumaşlarda, çok fazla bir özellik göremedim. Türkiye'deki döşemelik, perdelik kumaşların Liberty'dekilerden çok daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Fortnum and Mason'dan farklı olarak Liberty sadece adını ve binasını korumuş göründü gözüme. Özelliklerini yitirmiş sanki...
Geri kalan zamanımızda biraz alış veriş yaptık. Defne'den kış için özel bir eğlence hazırlandığını duyan, göreceğim diye tutturan ama şaşkınlık edip, parkın adını yanlış hatırlayan ben, goncamı deli ettim! Ne söylese haklı adamcağız! Issız, karanlık parklarda dolanıp, çok şükür başımıza bir hal gelmeden ve de Winter Wonderland'ı göremeden eve döndük. Neeee işim vardı St James's Park'ta. Burnumuzun dibindeki Hyde Park dururken! Aman St James's derken sondaki ''s'' harfini unutmayın! Tube Station'daki, yani metro istasyonundaki teyze özellikle üzerine basa basa düzeltti beni. Ben ''s'' den geçmiş, Winter Wonderland derdine düşmüş idim oysa ki!(Eh belki bizim çok bilmiş teyzeye güldüğümüz gibi, o da bana gülmüştür. Ne demişler, gülme komşuna gelir başına...)
Defne eve yerleşme derdinden vakit bulabilir de, Winter Wonderland'a giderse orayı onun fotoğrafları eşliğinde görür, yazılarında detayları okuruz belki...
11 yorum:
Yazını okuyunca bizde açılıp kısa süre sonra kapanan mağazalar geldi aklıma. Köklü olabilmek o kadar kolay değil herhalde.
Dilek'ciğim,
Nasıl olmuş da fotoğraf çekilmesine karşı çıkmamışlar şaşırdım. Benim başıma uzak ellerde çok geldi. İzin almaya kalksan vermiyorlar, izinsiz çekmeye kalksan gördükleri yerde ııh yapıyorlar. Vallahi göresim geldi. Sana bir demet nergis getirsem beni de götürür müsün oralara?
Yeni Yılınızı Kutlar ,
Esenlikler Dilerim .
ben geldiiimm :) 2007yi kapatmadan olmazdi degil mi ama :) süper bir yil dilerim sana ve esine ve ailene ve dostlarina ve herkese bercestem!
Yeni yilinizi kutluyor, daha nice guzel ve saglikli yillara hep birlikte diyorum.
Yeni yiliniz kutlu ve mutlu olsun.
Sevgilerimi gonderiyorum.
Dilek'ciğim,
Ne güzel şeyler paylaşmışsın bizlerle gönlüne sağlık..Ben yazdıklarını okurken ve reimleri incelerken çok keyif aldım doğrusu..)
Canım sana ve ailene sağlıklı,mutlu ve bol kazançlı bir yıl diliyorum..
Sevgiler
Canım arkadaşım yeni yıl sana ve sevdiklerine sağlık, mutluluk,başarı ve bol kazançlı bir yıl olsun inşallah.Yeni yılın kutlu olsun sevgilerimle iyi yıllar.
2008’in mutluluk, sağlık, başarı, bol kazanç ve mis kokulu yemekler getirmesi dileğiyle. İyi yıllar Dilekçim...
Yeni yılını kutlar herşeyin gönlünce olcağı günler, yıllar dilerim.
Sabunları çikolata zannettim yazın çok güzeldi.
Yeni yılını kutlar herşeyin gönlünce olmasını dilerim Bercesteciğim...Sevgiler.
Herhalde Akın amca. Ben hep neden Hacı Bekir'in lokumlarını bu ülkede yiyemiyorum diye hayıflanıyorum. O mağazada Hazer Baba diye bir lokum vardı mesela. Oysa Hacı Bekir de belki o mağaza kadar, belki de daha eski.
Ben de şaşırdım, özellikle gidip görevlilere sordum üstelik. En son burada kıytırık bir yerde, üstelik dışarıdan çekerken uyarı almıştım! Ehliyet puanı olsa çoktan benim fotoğraf makinamı almaları gerekiyordu :) Nergis ne demek sen gel yeterki Tijen. Hem sen kendin nergissin :)
Teşekkürler Reality, size de iyi yıllar...
Hoş geldinnnn Rahşan... Çok teşekkür eder bilmukabele derim.
Çok teşekkürler Aybike, sizlere de sağlık, mutluluk dolu nice yıllar, sevgiler...
Teşekkürler Gül, sizler için de en güzeller gerçekleşsin bu yıl ve gelecek tüm yıllarda...
Çok teşekkürler Mineli... Sizlere de...
Çok sağol Selen. Sizlere de... Sizlere de...Sevgilerimle.
Sağolasın Ferhan. Sabunlar nasıl ama :) Sevgiler.
Behiye'ciğim nerelerdesin? Özledik, seni daha az özleyeceğimiz, bol bol yemekler yapacağın sağlıklı yıllar dilerim ben de. Sevgiler...
Yorum Gönder