Her sene Kasım aynın son haftalarında Cambridge Belediye'si, bandolu, müzikli bir tören eşliğinde, şehri süsleyen Christmas ışıklarını yakar. Bir de kocaman agaç kondururlar meydana. Süsleyip, püslerler. Bu sene de 19 Kasım'da yandı ışıklar.
Uzun kış geceleri zamanı artık. Saat 15:30 oldu mu hava kararmaya başlıyor. Öğleden sonra alış-verişe çıktınız mı kendinizi karanlığın içinde buluveriyorsunuz. Geçen gün eşim ile alış-verişe çıktığımızda da aynı şey oldu. Biz oradan oraya koştururken, bir baktık gece olmuş bile. Dedim süslemeler ne alemde, onlara da bir bakalım. İlk geldiğim sene çok görkemli idi. Rengarenk ışıl ışıldı ama bu sene durum pek öyle değil. Herhalde finanse edecek birilerini bulamadılar, ağaç falan pek baygın duruyordu. Öfleyip pöfleyen eşime aldırmadan, bir iki kare fotoğraf denemesi yaptım.
Sussex Street'te gene fotoğraf çekmek için durduğumda, eşim aaa bak bu adamlar da Mahya sanatını öğrenmişler nihayet diye takıldı. Düşündüm, sahi mahya ile, her sene hazırlanan Yılbaşı ama aslında Hz.İsa'nın doğumgünü kutlaması süslerinin, ışıklarının bir alakası var mıydı?
Biraz araştırayım dedim, ama ne yazık ki çok fazla kaynak bulamadım. Bazı siteler THY'nın Skylife dergisini referans göstermişler ancak orjinaline ulaşamadım.Mahya sanatı başka Müslüman ülkelerde olmayan sadece Türkler'e özgü bir sanatmış. Tam olarak ne zaman başladığı bilinememekle birlikte ilk mahya ile ilgili bir yazı Ahmed Rasim (1864-1932) tarafından Menakıb-ı İslâm adlı eserinde yazılmış. Burada I. Ahmed (1603-1617) döneminde Sultanahmed Camii'ne kurulduğu yazılıymış. Ahmed Rasim "mahya" sözcüğünün Farsça "mahiye" (aya özgü) ya da "müheyya"dan (hazırlanmış, sıralanmış) kelimelerinden Türkçeleşmiş olabileceğini vurgulamaktaymış.
O dönemlerde hazırlanacak mahyalar, öncelikli olarak atlas kumaşlar üzerine çizilip padişahın beğenisine sunulur, onay alanlar hazırlanarak minarelere asılırmış. Mahya sanatı, genelde İstabul'a özgü imiş, çünkü birden fazla minaresi olan camiiler sadece İstanbul'da bulunmakta imiş. Bu olayın istisnası Edirne, Selimiye Camii imiş. Kayıtlarda Bursa'da, Rumeli'nde Siroz'da ve bir defa olmak üzere Konya'da mahya kurulduğu geçmekteymiş. Daha sonraları bu olayı seven ve görmek isteyen halk, bölgelerindeki camiilerin minare sayısının arttırılması, uzatılması ile ilgili taleplerde bulunmaya başlamış.
Mahyacılık hiç de kolay bir iş değilmiş. Çizilecek desen, yazı, öncelikle kareli kağıt üzerinde hazırlanır, kandillerin (o dönemde elektrik olmadığı için diye hatırlatalım) yerleri belirlenir, sonra halatlar üzerine kandiller, düğümlemek ve halkalarla birbirinin içinden geçirmek sureti ile yerleştirilirlermiş. Her mahyacı aylar süren çalışmalarını, Ramazan ayında ışıklarla gökyüzünde sergilermiş. Bu olay, aynı zamanda tatlı bir yarış halinde imiş. Hergece, hatta aynı gece iki namaz (yatsı ve teravih) arasında, eserlerini değiştiren mahyacılar varmış. O kandillerin tek tek yakılması gerektiğini de hatırlatırsam bu işin zorluğunu sizler düşünün!
Mahya desenleri arasında Kızkulesi, kayık, vapur, köşk ve fıskiye, köprü, iki minareli ve kubbeli cami, açık şemsiye, çorba kasesi, çiçek, köşklü kayık, top arabası resimleri yeralmaktaymış. 1911 ramazanından başlayarak "Yaşasın Hürriyet", "Eytama (yetimlere) yardım", "Hilal-i Ahmeri (Kızılay) unutma", "Tayyareyi unutma", "Yerli malı al", "Yaşasın Misak-ı Milli", "Yaşasın İstiklâliyet" vb. sözler mahya yazıları arasında yerlerini almış.Yeni harfle kurulan mahyalar arasında "İsraftan kaçın, Tayyare cemiyetine yardım. Yetimleri unutma, İsraftan kaç, Yerli malı al, (para biriktir), Himaye-i Etfale yardım. İçki aile düşmanıdır, Kumar insanı mahveder" gibi sözler yeralmaktaymış. Bu sözlerle insanları milli birlik ve beraberliğe teşvik etmek, yardımlaşmayı ve kötü huylardan vazgeçilmesini telkin etmek amaçlanmış. Cumhuriyetle birlikte, Atatürk, Yaşasın Cumhuriyet yazan mahyalar kurulur olmuş ve bu sanat günümüze dek bu şekli ile ulaşmış.
Kutsal gecelerde, camiilerde kandil yakılması adetinin, bu gecelere, bu ismi verdiği konusunda da bir düşüncem var, bilmem doğru mudur? Zira kutladığımız herbir kandilin ayrı bir ismi, ayrı bir önemi vardır. Ama ortak adı Kandildir.
TC. Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesine göre :
Bir yabancı seyyah demiş ki: "Dünya yüzünde sevilmeye ve sayılmaya layık Türklerin hiçbir medeni eserleri olmasa bile, yalnız şu gökten yıldızları toplayıp minareler aralarında yazı yazmayı akıl etmeleri, bunda muvaffak olmaları, onların medeniyette ne kadar ilerde olduklarının bir ifadesidir."
Şimdi düşünüyorum da, bizler neden sanatlarımıza sahip çıkmıyoruz? Dün burada King's College'in chapel'ini gezdim. İçinde bir bölümü müze gibi yapmışlar. Tek tek, taş oymacılığında kullanılan figürlerin anlamını, virtayların nasıl yapıldığını, kullanılan malzeme, araç gereçleri, o chapel'e emegi geçmiş insanların hayatlarını, gezenlere sergiliyorlar. Çoluk, çocuk, kim gezerse görsel olarak beyninin bir köşesine bu bilgiler yerleşiyor. Biz ise kendimize ait bir sanatı öğrenmek için, kaynaklara bile kolay kolay ulaşamıyoruz. O dönemin aletlerini, kandillerini, kullanılan şemaları saklayan bir yer var mı bilemiyoruz. Neden bizim de böyle bir müzeciğimiz Sultan Ahmed camii avlusunda yeralmasın?
Işıklar, süslemeler derken nerden nereye gelip, ne çağrışımlar yaptı. Ben bundan sonra yılbaşı süslemelerinin ardında bir de bu hikayeyi, bu tarihi bilgileri hatırlayacağım. Sonrası sizin hayal gücünüz...
Mahya fotoğrafını blogumda yayınlamama izin veren Sayın Haluk Özözlü'ye ve kendisi ile bağlantı kurmamı sağlayan Sevgili Punto amca'ya çok teşekkür ederim.
20 yorum:
Sevgili Dilek,
Senin gibi Türk kültürüne sahip çıkanların, o kültürün değerini anlayan gençlerin çoğalmasını diliyorum. Bu gençlerin de kültürümüzü sonraki nesillere bırakarak yaşatacağına inanıyorum. Eften püften konuların dolaştığı bu sanal alemde mahya yıldızları gibi parlıyorsun.
Bayramda ilk işim tüm mahyaların fotoğraflarını çekmek olacak.
Bende Punto Amca'ya katılıyorum. Benimde ara ara dahil olduğum eften püften yazılarımızın yanında senin yazıların Mahya gibi parlıyor..
Şimdiye kadar okuduğum yazıların arasında en çok bu yazını beğendim. Hiç merak bile etmemiş olduğum bu konu hakkında hem merak ettirip aynı zamanda merakımıda giderdin tek bir yazı ile..
Diyanet işlerinin açıklaması da çok hoşuma gitti. Gökteki yıldızları alıp bir sıraya dizmek kimin aklına gelirdi..
seni cok arastirma ruhlu gördüm cekirge,
böyle calismalarin devamini bekliyoruz, son fotodan yarim not kirdim :),niye mi ,ben kirarim ,hocayim, he he :),cok simartmamak lazim
Dilek ,yine harikasın . Kurduğun bağlantı ne kadar doğru .. ramazan da mahyadan bahsediliyor tv de ama senin gibi detay veren yok .. ben sen den sokkakda olan büyük yılbaşı çamı fotosu istiyorum yılbaşı çamlarını severim (kesilenlere çok acıyorum) .. sevgiler el işlerinde kolaylıklar dilerim.. sevgiler..FERHAN
Ben karınca, kararınca, dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum Punto amca. Çok teşekkür ederim bu değerli sözleriniz için ama hak etmek için daha çok yolum var diye düşünüyorum. Gençler için dileklerinize katılıyorum. Kim bilir Bayramda belki beraber çekeriz o fotoğrafları :)
Teşekkürler Pınarcığım, sağolasın. Minik bir düzeltme yapayım, yabancı bir seyyah yazmış o yazıları, ben Diyanet İşleri Başkanlığı'nın web sitesinden alıntı yaptım sadece. Ama gökteki yıldızların sıraya dizilmeleri terimi gerçekten çok hoş!
Sağolasın Hocam TD, elimden geldiğince devam etmeye çalışacağımdır. Kırdığın not olsun hocam, hocaların tam not verdiği nerde görülmüş, nazar boncuğum olur :)
Teşekkür ederim Ferhan, ama bağlantıyı goncam kurdu, bu harika sıfatını o hakediyor bu şartlar altında :) Pek çok yer dini özelliği ile ilgilendiğinden esas güzelliği kaçırıyor bence. Ne yazık ki bu durumda bu tarz olaylar belli kesimlerin tekeline geçmiş oluyor :( Oysa bunlar tarihimiz, kültürümüz, sonra başkalarının yaptıklarını alkışlıyoruz ve belki de bizden alınanı bize satışları bu! Yılbaşı çamı adetini de bir Hollandalı adam çocuklarını mutlu etmek için çıkartmış, aslında dini bir özelliği yokken simge olmus! Birara ekleyeyim senin isteğin üzerine :) Sevgiler bizden...
Merhaba Berceste,
Cami ve farkli Cambridge resimler cok guzel. Paylas+mis icin cok tesekkur ederim.
Mahya bilmiyordum, simdi ogreniyorum. Cok orijinal sanirim.
Next time I'm in Turkey, I will pay more attention to it.
Cok guzel gunler senin icin,
Kanada'dan cok selam sen ve esin icin,
Suleyman.
eline sağlık berceste, bir solukta okudum yazını. benim de hiç aklıma gelmezdi mahyanın tarihçesini araştırmak. çok faydalı, bilgi dolu bir post olmuş.
bir de birşey dikkatimi çekti. eskiden mahyalar daha sanat ağırlıklıymış ya da mesaj vermeye yönelikmiş. şimdi sadece "hoşgeldin ya şehri ramazan"dan başka pek yazı göremiyorum, ne oldu da eskilerden vazgeçtik? oysa tüm imkanlar da artık o kadar kolay ki, tek tek kandil yakma olayı da yok. bas düğmeye yansın hepsi :)
sultan ahmet'te müzecik fikrine de katılıyorum ;)
Yaziyi okumadan resimleri gorunce "aaaa,bu gordugumuz yilbasi,cadde sokak vb suslemeleri de mahya mi oluyor?" diye sordu Lama.Yaziyi okuyunca da anlayamamis heralde Dilek'e bir sorsak dedi:)
Elciye zeval olmaz :D
Selamlar Berceste, uzun zamandir ugrayamadim bloglara kendiminki dahil. Cok guzel bir yazi yazmissin. Dedigin gibi kendimize ait degerler unutuluyor ne yazikki! Unutuldukca da yaramaz komsumuz Yunanistan sahipleniyor. En son da horon ve kemenceye sahip cikmislar!! Neyse ki senin gibi bu degerleri hatirlayip sahip cikanlar var hala ve umarim genc nesil de televolelerin pesinde kosacagina kendi degerlerimizi ogrenme yolunda kosarlar. Sevgiler.
Merhaba Süleyman,
Çok teşekkür ederim. Minik bir düzeltme yapabilir miyim? 'Paylaş-tı-ğ-ın' için olmalı. Biliyorum sen bu ara mişli geçmiş zamanı öğreniyorsun ama bu şartlarda kullanmak doğru olmaz sanıyorum. Ramazan'da gelmen lazım görebilmen için. Çünkü Ramazan ayında mahyalar asılıyor. Ben ve eşim de şu anda tatil için geldiğimiz İstanbul'dan selamlar gönderiyoruz. En güzel günler sizlerin olsun...
Sağolasın Bujene. Haklısın eskiden hazırlananlar çok daha hünerli ellerden çıkan inca işlermiş. Ben uzaklarda olduğumdan kaçırdım... İtiraf etmem lazım İstanbul'da yaşarken de çok dikkat etmemişim. Süleyman gibi ben de bir dahaki sefere dikkatli olacağım. Müzecilik konusunda, en azından tarihimize sahip çıkmak için birşeyler yapılmalı kesinlikle...Teşekkürler ziyaretin için.
Selamlar Sevgi, e uğra arada bir, kendinin başta olmak üzere hatta... Yorumlara bakıp duruyorum :) O sahiplenme konusuna acayip sinirleniyorum ama hani bir deyiş vardır, yemeyenin malını yerler diye! Adamlar aynen bu işi yapıyor :( Bizler sahip çıkmazsak kim çıkacak ve sonraki nesillere kimler aktaracak. Bir de önemli konu tarafsız bilgi aktarabilmek! Sevgiler...
Aaaa Lamamcığım, yol yorgunu benim gözler çaprazlanmış, çoook özür dilerim, sana özel yorum yazdım diye düşün ve affet olur mu? Ben daha doğrusu goncam yazı şeklinde olan süslemelerle ilgili yazdığın gibi bir bağ kurmuş olduk ve acaba diğer süslemelerin de kaynağı olabilir mi diye düşündük. Ama hayal gücü sizin. Konu hakkında bir iddiam yok. Benim bilgi gücümü aşar, tarihçilere danışmak lazım. Bu arada Lama kendi kendi ile mi konuşmaya başladı diyerek ben merak ettim, elçi falan yok doğrudan soruyorum :P
Canim benim ne kadar guzel bir yazi olmus, bu kadar zaman boyunca hic yilbasi suslemeleriyle mahya arasinda baglanti kurmamistim. Bazen boyle basit seyler, insanin gozune gorunmeyebiliyor, baktiginin gorememkten olsa gerek :) neyseki senin gibi gorenler var ;) diyanet isleri web sitesinden alinti ayrica cok guzel, gokyuzundeki yildizlar, harika, tesekkurler paylastigin icin :)
Hos bir yazi olmus, aktardigin icin tesekkurler. Alttaki yazilar icin de ayni yorum gecerli. Baska kulturler bir yana, kendi kulturumuze ait seylerin bile paylasilip hatirlanmasi gerekiyor. Nakisla ilgili yazini da zevkle okudum.
Dilekcigim,
Ben isime geldigi zaman bizatihi Lama'yim,isime gelmeyince de Lama 3. sahis oluveriyor :)
Alakali olsun olmasin,bundan boyle yilbasi suslemesi,isiklandirmalari gorunce aklima mahyalar gelecek, gulumseyecegim onlara:)
Turkiye'de bol keyifli gunler dilerim...
Teşekkürler Princess'im... Bundan sonra ben de daha dikkatli olacağım. İnsan yurtdışında olunca özünü arıyor iyice. Sevgiler...
Ziyaretin için ben teşekkür ederim Kalimeero'cuğum. Aynen katılıyorum sana. Aslında çok köklü bir kültürümüz var ama ne yazık ki kayıtlar ya yok, ya da günyüzüne çıkartılmayı bekliyorlar. İlk taşındığım sene, yaz tatiline geldiğimde Kültür Bakanlığı Yayınevi'ne gittik ve DVD aldık eşimle. İnan bizim amatörce çektiğimiz fotoğraflardan oluşturduğumuz bile çok daha kaliteli idi, verdiğimiz paraya acıdık. Daha yararlı birşeyler yapardık, kitap bulurduk belki diyerek... Nakış ile ilgili, daha doğrusu el sanatları ile ilgili yapmak istediklerimi umarım gerçekleştirebilirim. Sevgiler...
Sen hep bizatihi Lama olarak kal olur mu :) Dedim sınavlar falan mı başladı :P Gülümsemenin sıcaklığı buralara kadar geldi, yüzün hep gülsün! Teşekkür ederim.
bercesteeeee;
turkiyeyemi gittin?ne guzeelllllllllllllll:)hemde kis da.bizim icinde bol bol simit yiyip gez,annenle hasret gider..
Berceste, yazini severek okudum. Yazinin ilk satirlarina Cambridge'le baslayinca hemen resimle baglanti kurdum ve "aa ne guzel caminin uzerine Turkce yazi asmislar" dedim kendi kendime. Sonra ceton dusuverdi:)))...
yazın çok hoşuma gitti.bundan sonra ben de yeni yıl için hazırlanmış ışıkları görünce hem yazını, hem seni hatırlayacağım :)
seda
tarifname.blogspot.com
selam berceste, ne güzel anlatmışsın.Eline koluna sağlık ;)
http://www.gazozagaci.blogspot.com/
Hülyaaaaa, inanmazsın ama hergün beyaz peynir, simit, çay şeklinde yaşıyorum :) O kadar çok özlemişim ki! Ben yapmayı bile denedimdi ama buradaki o çıtır çıtır simitlerden yapmayı becerememiştim. Sırrı fırın sanırım! Dün pazarda bol bol fotoğraf çektim :)Kuzenim bana analı kuzu, kınalı kuzu yanyana diyor :) Ama 3 dakika da bir anne karışmasan yaa şeklinde cümle kuruyorum :( Neysem...
Orada kilise çanları var bol bol Tuba'cığım. Gülümsettin beni :)
Teşekkürler Seda, bu aralar bol bol kulaklarım çınlayacak desene :)
Selam Gazoz Ağacım, teşekkürler. Bu arada nedir bu ismin hikayesi? Ağacı nasıl oluyor gazozun?
Yorum Gönder