14 Temmuz 2011

Kerime Teyzenin Elmalı Keki

(Fotoğraf Pınar Ünal'dan alınmıştır)

Bu elmalı kek sıradan bir elmalı kek değil. Çok çok özel.

Bu kek özel, çünkü dünyalar tatlısı bir insanın tarifi, öyle özel ki, çok tanınmış bir ismin arkasında ona güç veren, onu ''O'' yapan kadının elinden çıkma. Bu insan öyle özel ki, eşine, çocuklarına, torunlarına insan olmayı öğretmiş. O kadar özel ki, pek çok zorluğa omuz germiş. Çok acılar, çok üzüntüler yaşamış ama yıkılmamış, dimdik ayakta kalmış. Tüm çevresine güç vermiş, onları ayakta tutmuş...

Öyle özel ki, çocukluğumun Kerime teyzesi olmuş... Bizleri güldürmüş, zorluklara nasıl karşı duracağımızı öğretmiş. Attığı kahkahalarla kendimize gelmişiz, onunla hüzünlenmişiz, onunla öğrenmişiz. Ceylân gözlerine baktıkça sevgiyi tanımışız. Okul dönüşlerinde, Sanem ile ikimize çayın yanındaki tarçın kokulu elmalı kek olmuş... En güzel yemekleri elinden yemişiz, en güzel anıları onun dilinden dinlemişiz.

Öyle özel ki, iyi ki hayatımızda var olmuş, bundan sonra da hep kalbimizde var olacak...

O çok özel tarif de işte burada:

Malzemeler:
  • 4 Adet Yumurta
  • 1,5 Su Bardağı Toz şeker
  • 3/4 Su Bardağı Sıvı yağ
  • 3-4 Su Bardağı Un(kıvama göre siz belirleyeceksiniz)
  • 1 Paket kabartma tozu
  • 4 Adet Orta boy Elma(ince dilimler halinde doğranacak)
  • Tarçın,
  • Üzerine serpmek için toz şeker
Yapılışı:
 
Yumurta ile şeker güzelce köpük köpük oluncaya kadar çırpılır. Sıvı yağ ilave edilir. Çırpmaya devam edilir. Un ve kabartma tozu ilave edilerek yeniden çırpılır.
 
Kenarları tırtıklı, alt yuvarlak parçası çıkabilen kalıp, yağlanarak karışım buraya dökülür.
 
Üzerine tarçın ve toz şeker serpilir.
 
Elmalar dilim dilim fotoğrafta görüldüğü gibi dizilir. Üzerine tekrar tarçın ve toz şeker serpilerek, ısı ayarı 5 olan fırında 40-45 dakika kadar pişirilir. Fırının türüne göre pişme ölçüsü değişeceğinden kürdan ya da temiz bir bıçak ile pişip pişmediğini kontrol etmeniz daha doğru olacaktır. Fırından çıkan kekin üzerine vişne reçeli sürülür. Tanesi de en ortaya yerleştirilir.
 
Afiyet olsun ve siz de her yapışınızda Kerime teyzeyi hatırlayın!

10 Temmuz 2011

Hoşgeldin İpek Böceği

Bu aralar pek herşey üst üste geliyor. Gelmeyin bir durun, soluklanayım diyorum ama dinlemiyorlar beni geliyorlar işte. Allah beterinden saklasın deyip, kaderimize razı oturuyoruz biz de yerimizde. O sebeple, çok ihmalkâr da oldum, hayırsız da! Ne derseniz deyin artık. Suçluyum...

Haziran'ın başıydı İpek böceği gelmeden toplanalım deyip Pınar'a gittiğimiz. İlk blog dostlarıyla Can'ın doğumundan önce buluştuğumuz gibi. Sonrasında Pınar ayağını sürümüştü. Teker teker bebekler aramıza katılmıştı, tüm güzellik ve neş'eleri ile. İkincilerde Ayşem ayağını sürümüş olsa gerek, Bibi yakışıklısından sonra ikinci böcükler de teker teker geliyorlar, çok şükür sağlıkla... Allah tüm isteyenlere anne olmayı nasip, kısmet etsin.

Pınar ilk böcükte olduğu kadar İpek böcüğünde de heyecanlıydı. Maşallah bir o kadar da hareketli. Eh serde gençlik var elbet!

Hamileliğimin sonuna doğru ben iyice yerimden kıpırdayamaz olmuştum.
Ama Pınar denize bile gitti. Çok da iyi etti. Böylece kızı da üzmeden geldi çok şükür...

Sağlıkla, mutlulukla, tüm sevdikleriyle hoşgeldin İpek böceği...

Gelelim o güne... Ben gene suçluydum. En geç giden olarak! Dolayısı ile herkes fotoğraflarını çekmiş, yemeğe hazır, beni bekler olmuştu. İçeri girer girmez e haydi dendi. Şöyle bir, iki kare yakaladığım gibi attım kendimi masaya.

Münevver hanım gene yapmıştı, yapacağını. Kültürümüze dair en güzel bilgileri ondan alırız hep. En güzel tarifleri de ondan öğreniriz. Bu sefer de sakız kabaklı top kek ve mürver şurubu getirmişti. Ben gerçek mürverle tanışmak için yanıp tutuşuyordum zaten. Ikea'nın katkılı olanlarından çok daha farklı, nefis bir lezzetti Münevver hanımın mürver şurubu.

Ev sahibimiz sıcak patates pizzası yapmıştı. Fadime, bizim Uğur Böcüğü tarafından anında yenilen, bitirilen, nefis yaprak dolmalarından ve genel istek üzerine, bizi kırmayıp tahinli kurabiyelerinden yapmıştı. Selen, anneminkinden(annem duymasın) bile daha lezzetli sebzeli kekinden yapmıştı. Neslihan'ın şeftali dolgulu kurabiyelerinden bir yiyen pişman, bir yemeyen! Yiyen pişman, çünkü sonrasında bir tane daha, bir tane daha diyor. Yemeyen ise talihine yanıyor! Gidip Neslihan'ın sitesinden nasıl yaptın diye soruyor. Ben gene elmadan şaşmadım ve bu sefer başka bir tarifle benim için hoş hatıraları olan bir elmalı kek yaptım. Tarifi ve bendeki hatırası en kısa zamanda gelecek...

Yasemin ise çok hafif, çok lezzetli bir pasta yapmıştı. Çocuk milleti bayıldı. Büyükler bayıldı. Bıraksak pastayı orada bitirirdi çocuklar... Üst süslemesinde de Pınar ve Can vardı, tüm şekerlikleri ile. Ana oğul birlikte kestiler pastayı. Bizim böcük de aşasııın aşasııııın iyi ki dooooduuuuun diyordu o sırada...


Pınar özene bezene çok güzel bir sofra hazırlamıştı. En çok da hatıra olarak verdiği TEGV'na bağış olarak giden minik not defterlerini sevdim ben. Hem fonksiyonel, hem de ucunda bir çocuğun yüzünü güldürme keyfi var.


Gözlerimiz gelemeyenleri aradı çok... Canım Ayşem'imi(seni görmek için o kadar gün saydım, alacağın olsun Ayşem!) Müge'yi, yeni annelerimiz Esra ve Müge'yi, Gülriz'i...


Bir sonrakine tam tekmil buluşmak, İpek böceğini de en kısa zamanda görebilmek dileği ile...

08 Temmuz 2011

Tak Sepeti Koluna

Biliyorsunuz değil mi, artık sımsıcacık kalbi ile Tijen, her Cuma, saat 21:00'de Kanal 24'te Tak Sepeti Koluna Programı'nda bizlerle. En ince detayına kadar herşeye sihirli ellerini değdirmiş. Onun ellerindeki sihir ise doğallığında, doğayı tüm güzellikleri ile sevmesinde.

Siz hiç Mutfakta Zen'i okumadıysanız ya da onun kitaplarından birisini almadıysanız, hayatınızda büyük bir boşluk var demektir. Türkiye'de nerede ne yetişir, ne ile ne pişirilir, hangi ilde ne vardır bilmiyorsunuzdur.

Hem, eğer Tijen ile yollarınız kesişmemişse çok candan bir dostu da hayatınızdan eksik etmişsinizdir. Sanal da olsa onun güzel elleriyle hazırladığı yemeklerden de yememişsinizdir.

Onu, tarif edecek tüm güzel sözleri biraraya getirmek isterim. Ama kifayetsiz kalırım. Öyle can, öyle dost, öyle bilgedir çünkü Tijen.

Şimdiye dek onu televizyonda kendi programıyla görmeyişimiz mütevaziliğinden, titizliğinden, doğruyu bulabilme dileğinden. O sebeple Kanal 24'ü de kutlamak lâzım, ikna kabiliyetlerinden dolayı.

Ben, bu gece, ilk bölümü seyrederken, pazarcı amca, badem ağaçlarını ve hanımını anlatırken onunla ağladım, hem anlattıklarına, hem baba ocağımdan, ülkemden uzaklarda Cambridge'de yaşarken Tijen'in her pazar yazısı ile katmerlenen özlemimi hatırladığımdan... Hatta bu öyle bir özlemdi ki, İstanbul'dayken ayağıma basıyorlar, çarpıyorlar diye gitmek istemediğim o pazarlara her tatile gelişimde koşa koşa gittim... Bana Tijen sevdirdi onları yeniden... Bu akşam Muğla'da onunla yemek yedim, onunla eski Türk evlerini gezdim, çıkılan değil de inilen yaylaları duydum. Nefis yemekler yedim. Suda balıklarla yüzdüm.

Haydi sizler de bu güzellikleri onun tatlı dilinden dinleyin ve ısrar edelim, bu program 10 bölümle sınırlı kalmasın. Tijen bize tüm Türkiye'yi gezdirsin. Hatta sınırlamayalım, dünyayı onun gözünden tanıyalım. Doğalı, doğal beslenmeyi, güzeli onun gözleri ile görelim... Önce yeniden kendi kültürümüzü öğrenelim, sonra da farklı kültürleri tanıyalım.

Dünyaya Tijen gözüyle bakan insanların artması dileği ile...