
İki yaşlı adam sessizce beni süzdüler. Köyün muhtarı bana geceyi geçirmem için yer yatağı yapılmış bir oda verdi. Bir ahıra konan Ahmet Paşa'nın da karnını doyurup suyunu verdiler.
Odama yerleşmeden muhtarı görmeye gittim. İki yaşlı adam loş bir köşede aralarında mırıldanarak bir şeyler konuşuyorlardı.
"İyi akşamlar" dediler. Müthiş bir ses ahengi olan melodik bir dilleri vardı. "At çok güzel."
O anda çok gururlandım. "Evet" dedim. "Çok güçlü ve kendi sezgileri var."
Bana iyi geceler dileyip ayrılırken, biri dönüp, "Bu bir Türk atı" dedi.
"Evet" dedim. "Çal'dan aldım."
Jeremy James, İngiliz yarış atlarının atası, Türk Atı Beverly'i anlattığı romanında Türkçe'den böyle(yukarıdaki alıntı yazıda kırmızı renkli olan kısım) bahsetmiş.
Cambridge'de arkadaşlarımla bir topluluk içerisinde Türkçe konuşuyorsam, İngiliz ya da başka ülke kökenli arkadaşlarımdan da aynı tepkiyi aldım ve ortak bir benzetme yaptı büyük çoğunluğu. Şarkı söyler gibi konuşuyorsunuz diyorlar. Neden? Çünkü genellikle şarkılar, sevilen bir şiire melodi eklenmesi ile ortaya çıkmıştır ve şiir yazmanın kuralı gereği son satırlar uyum içerisindedir. Aynı uyum bizim güzel dilimizin kendi içinde vardır. Kelimelerdeki harf dizilişlerinde.Dilimizde kullandığımız sesli harfler sekiz tanedir. Çıkış özelliklerine ve dilin durumuna göre "a, ı, o, u" harflerine kalın, "e, i, ö, ü" harflerine ince sesliler deriz.
Büyük Sesli Uyumu
1- Kelimelerin kök ve gövdelerindeki uyumdur.
Yani, kelimenin ilk hecesi kalınsa, sonraki heceler kalın, kelimenin ilk hecesi ince ise sonraki heceler ince olur.
Aslında esas söylenişi kardaş, alma, ana olan ama sonradan kardeş, elma, anne olarak değişen istisna birkaç kelime bulunmaktadır. (Burada hemen atalarımızın “istisnalar kaideyi bozmaz." sözünü hatırlayalım.)
2- Büyük ses uyumu aynı zamanda kelimelerle ekler arasındaki uyumdur.
Yani, son hece ince ise ekler ince olur, son hece kalın ise ekler kalın olur.
Yüzlerce ek arasından sadece beş tanesi bu kurala uymaz.
Kurala uymayan âsi eklerimiz hangileridir dersek:
a) -yor (şimdiki zaman) eki. Geliyor, biliyor kelimelerinde görüldüğü gibi...
b) -ken eki. bakarken, yazarken...
c) -ki iyelik eki. Sonraki, yarınki, akşamki, komşununki...
d) -leyin eki. Akşamleyin, sabahleyin
e) -(i)mtrak eki. Yeşilimtırak, beyazımtırak... Banyo halısı üreten bir firmada çalışırken, yabancı öğrenci seçme sınavı ile Türkiye'ye gelmiş ve temelli ülkemizde kalmış Filistin'li bir arkadaşımız vardı. Ülkü isimli arkadaşımızı Ulku diye çağıran, öz yerine oz diyen bu arkadaşımıza müdürümüz devamlı takılırdı:
-"Oz büyücüsü mü o, oğlum öz diyeceksin öz!"...
-"Ağzına işaret parmağını sok, ses ver",
-"ooooooo"
-"Hah tamam, ona iki de nokta ilave et ki, incelsin."
-"ööööööö"
-"Bak oldu işte, şimdi öz deyiver."
-"Oz!"
Bu şakalaşma böyle sürer giderdi. Hatta bir ara ortaokul dilbilgisi kitabımı ona ödünç vermiştim ki, biraz çalışıp bilgi sahibi olsun diye. Bugünlerde dünyalar tatlısı eşinden bu ince detayları öğrenmiş olduğunu düşünüyorum. Ondan öğrenemedi ise bile, çocuk milleti bu konuda yeterince gaddar, kesin oğlu ile kızı öğretmiştir.
Bu konuşmaların aramızda geçmesine sebep olan sesli harfler sınıflara ayrıldığı için bizim de onları iyi tanımamız lazım ki, böyle hatalara düşmeyelim.Alt çenenin durumuna göre sesliler geniş sesliler "a, e, o, ö", dar sesliler "ı, i, u, ü", dudakların durumuna göre ise düz sesliler "a, e, ı, i", yuvarlak sesliler "o, ö, u, ü" şeklinde sınıflandırılırlar.
Küçük Sesli Uyumu
Seslilerin düzlük, yuvarlaklık ve genişlik, darlık bakımından birbirine uymasıdır. Dilimizde düz seslilerden sonra düz sesliler, yuvarlak seslilerden sonra, ya geniş düz sesliler ya da dar yuvarlak sesliler gelir.
İstisnalar bu kural için de bulunmaktadır. A sesli harfinden sonraki hecede, u sesli harfi gelen pek çok kelimemiz buna örnektir. Kavun, avuç gibi … Şimdiki zaman kipinin "-yor" eki bu uyuma da aykırıdır. Türkçe’de o sesi ikinci hecede bulunmaz. O sesinin ikinci hecede olduğunu gördüğümüz bir kelimemiz daha vardır. "Horoz" Ancak, bu kelimenin de aslı Farsça'dır.
Aslında kural gereği ödevlerle durumu pekiştirmek gerekli. Ama buna ne sizin ne de benim zamanımızın olmadığının bilincindeyim. Zaten hiç birimiz bu etkinliğe öğretmenlik yapmak amacıyla da başlamadık. Diğer yandan bu tarz bilgiler okunuyor, sonrasında uçup gidiyor. Zaten gitmese, senelerce kafamıza nakış gibi işlenen dilbilgisi derslerimizden sonra gitmezdi. O yüzden size yabancı dil öğrenirken uygulanan bir sır vereceğim. Macar asıllı İngilizce öğretmenimiz(İngiltere'ye dil kursuna gitmek isteyenlerin her zaman saf kan bir İngiliz ile karşı karşıya gelemeyeceklerini, hatta Türk bir hoca ile dahi karşılaşabileceklerini de bu vesile ile hatırlatmış olayım) bize gazeteden hoşumuza giden bir yazı seçerek, onu kesip, düz beyaz bir kağıda yapıştırmamızı, bilinmeyen kelimelerin altını çizerek, o kağıdın yanına da anlamları ile yazmamızı birkaç defa tekrar ettikten sonra aklımızda kalacağını söylemişti. Sizler de denerseniz hem kendi dilimiz için, hem de yabancı bir dili öğrenirken, işe yarayacağını düşünüyorum. Ayrıca unutmayalım ki, kendi dilini iyi konuşamayan, yazamayan bir toplum, kültürünü de unutuyor, kaybediyor demektir.
Kaynak: Dilbilgisi - Tahir Nejat Gencan