
Adalet mi? Onu da yukarıdaki biliyor, işine karışılmaz! Ama yardım edilebilir. Akıl mantık kullanılabilir. Önlemlerin listesi uzun, öyle sayınca bitilebilecek gibi değil. Benim sevgili yeldeğirmenlerim başta olmak üzere, çevre ile dost o kadar çok kaynak var ki! Diğer yandan, gelişmiş ülkelerde bir çılgınlıktır almış başını gidiyor. Organik gıdalardan tutun, ekolojik pamuğa kadar. Teksille uğraştığım günlerden bilirim, ekolojik üretimin zorluğunu ve imkansıza yakın olduğu için de o modanın çok süremeyip, tıkanıp kaldığını. Amma velakin bu yad ellerde, adına ''Corporate Social Responsibility'' yani Tüzel Sosyal Sorumluluk diyebileceğimiz olgu almış başını gider. Bütün büyük firmalar, kendilerine bu birimi kurmuş durumdalar ve ne yapabileceklerini sorguluyorlar. Evilerinden işlerine yürüyerek ya da bisikletle gidenlerden tutun, arabası olduğu halde, çevre ile dost olanıyla değiştiren, işe araba yerine toplu taşıma araçları ile gidenlere kadar...
Ben de kendi adıma bir kısmını desteklemekle, elimden geleni yapmaya çalışmakla birlikte, diğer yandan yeni bir akım ile birlikte, ceplerini dolduracakları bambaşka bir kaynak buldukları inancındayım. İşte onlardan biri de buralardaki lakabı ile ''Hybrid Car'', Türkiye'deki lakabıyla ''Hibrit Otomobil'', bence ''Karma Sistemle Çalışan Araba''.
Çalışma prensibi, pil diyebileceğimiz, yeniden doldurulabilen elektrikle çalışan bir sisteme ve gene diğer arabalarda olduğu gibi yakıta dayanmakta. Az hızla gidilen kısımlarda elektrikli sistem, uzun mesafelerde de eski bildik sistem kullanılmakta. 2-3 saatte pili doldurulabilmekte. Böylece de havaya daha az karbon bileşikleri karışabilmekte, hava daha temiz kalabilmekte. Düşünsenize akşam saatlerindeki köprü trafiğinden gökyüzüne yayılan karbon bileşiklerini ve köprülerin civarında yaşayan insanları... Bazılarında petrol menşeyli yakıtlar yerine bioyakıtlar da kullanılabilmekteymiş.
Fikrin atası Ferdinand Porche, ilk karma sistemle çalışan arabayı o yapmış. Adı da ''Mixte'' imiş. Mixte pek çok Avusturya hız rekoru kırdığı gibi, 1901'de Ferdinand Porche sürücülüğünde Exelberg Rally'sini de kazanmış!
Bill Clinton 1993 yılında Crysler'ı, Ford'u, GM'u, USCAR'ı ve DoE'u yeni nesil araç üretimine teşvik ederken nedense 2001 yılında George W.Bush tarafından araştırmaların seyri hidrojen odaklı arabalara çevrilmiş. Bu da özel sektörün uzun bir geleceği hayal edip planlamasını gerektirdiğinden epeyce riskliymiş.
Günümüzde pek çok firma bu tarzda arabaları da geliştirip, üretir hale dönüşmüş, araştırmalar da hala devam etmekte. Örnekler arasında, taksiler, otobüsler, jipler, lokomotifler sayılabilir. Hatta askeri araçlar arasında bile yerini almış.
Londra'da bu tarzda taşıtlar özellikle desteklenmekte. Eko-arabalar ''Congestion Charge'' denilen, şehrin merkezi alanlarına giriş için ödenen paradan günlük 8 pound muaf tutulmakta. Onlar için en az araba vergisi ödenmekte.
Fotoğrafını gördüğünüz bu bızdık araba da Londra'da Covent Garden'a giderken yolumuzun üzerine çıkarak, bize de ilham kaynağı oluverdi. Westminster Belediye'si iki farklı yere bu tarz arabaların şarj olmaları için, 6 aylık deneme süresi ile birlikte böyle bir sistem kurmuş. Eko-araba etiketini alanlar yararlanabiliyormuş.
Ne diyelim darısı başımıza, ayrıca azı karar çoğu zarar...
Unutmadan bir de etkinlik duyurmak istiyorum. Yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini Manisa'dan isteyenler var. Dağlara planörlerle serpecekler, ağaç olması için de hayvancıklar yardım edecekmiş. Bana e-posta ile geldi haber, sonra da belediyenin web sitesinden buldum detayları. Proje benim çok hoşuma gitti. Detaylar için buraya tıklayıp hemen biriktirmeye başlayın ve göndermeyi unutmayın olur mu?