12 Nisan 2011

The Botany Of Desire


Watch the full episode. See more Botany of Desire.
Filmin tümünü seyredebilmek için lütfen yukarıda Full Episode yazan yere tıklayın.
Michael Pollan'a hayranlığım günden güne artıyor. Okuduğum kitapları, seyrettiğim belgesel niteliğindeki programları, GDO'ya neden karşı durmamız gerektiğini güzelce ortaya koyma şekli, pek çok şey öğreniyorum onun yapıtlarından. GDO ile ilgili yazılarımda sözetmiştim daha önce de kendisinden.

The Botany Of Desire'ı ilk olarak çok alakasız bir yerden, Linked In'deki CSR gruplarından birisinden duymuştum. Bir önceki yazıdaki siteyi karıştırırken de bu film ile karşıma çıktı.

İçinde seyretmenizi dileyeceğim pek çok konu var. İlginç konular üstelik. Elmanın, lalenin, cannabis'in(Türkçesi kenevir sanırım) ve patatesin bu kadar ilginç bitkiler olacağını, hiç düşünmezdim. Bitkileri tanırken, kültürlerle, kültürlerin altyapıları ile, tarihle ve daha pek çok şeyle tanışıyorsunuz.

Filmde görüş bildiren, Frank Browning'in Elmalar adındaki kitabının değerinin 139 dolara yakın olacağı hiç aklıma gelmezdi. Tamam, dünyada pahallı kitaplar var, ama yeni yazılan bir kitap bu kadar pahallı ise bir sebebi olmalı!

Sevginin, nefretle birlikte yaşadığının en güzel örneğinin lâlelerle yaşandığından da habersizdim. Önce Osmanlı İmparatorluğu'nda, sonra da Hollanda'da çılgın bir hüküm süren lâle tutkusunun ardından, lâle nefretinin yayıldığını bu film ile öğrendim. Hoş o nefret edenler bugün hâlâ lâle üzerinden yaşamlarını devam ettirmekteler, o da ayrı mesele.

Ya cannabis'e ne demeli? Bir dönem insanlara aspirin verilir gibi verilmiş, eczanelerde tentürleri satılmış. Hala nörolojik bilimlerde üzerinde çalışmalar devam etmekteymiş. Meksika ordusunun şarkısı ile en komik olanı olsa gerek! Nihayetinde ona olan tutku, doğada yetişmesinin yerine kapalı alanlara, kilit altında yaşamaya mahkum etmiş onu. Öyle ki, yetiştiricisi karısının sesini duymazlarsa, onu görmezlerse üzüldüklerine inanıyor!

Monokültür tarımın yapılmaması gerektiğini, farklı cins ve farklı bitkilerle tarım yapıldığında, bir kez daha kazananın insanoğlu olduğuna kanaat getirdim. Genetik başarı sanılanın da başarısızlıktan öteye geçmeyen bir aldatmaca olduğuna bir kez daha kuvvetlice inandım.

Aslında söylenecek söz çok, ama bu noktada fazla söze hacet yok, sizin de kendi gözlerinizle izleyip kendi fikirlerinizi oluşturma zamanı. Mümkün olursa da lütfen bu fikirleri paylaşın. Hayatın sırrı doğada, onlara zarar vermek demek, kendimize zarar vermek demek. Onlara tutkunluk da zararın bir başka boyutu. Anahtar ise ellerimizde...

Ne demişler? Azı karar, çoğu zarar!

14 yorum:

hindiba dedi ki...

Bitkilerin insanlari amaclari icin kullanmasina dair ilginc bir Asimov hikayesi vardir. Onu animsadim :)

Berceste dedi ki...

Yazsana yazsana :)

hindiba dedi ki...

Adini ve detaylarini tam olarak animsayamiyorum. Yaklasik söyle bir seydi: Uzak gezegenleri kesifle görevli iki astronot ayni sistemden iki gezegene iniyorlardi. Saskinlikla her iki gezegende de yetisen ortak bir bitki kesfediyorlardi. Her iki gezegende de ilkel bazi insansilarin bu bitkileri sevgi ve sefkatle yetistirip büyüttüklerini gözlüyorlardi. Bunlarin iki gezegenin evrimlesip uygarlik kuracak gelecekteki zeki türleri oldugunu düsünüyorlardi. Önce uzaydan gezegenlerin incelemeye deger olmadigini düsünmüs, sonra inis yapip her ikisini de yakindan incelemek icin iclerinde büyük bir dürtü duymuslardi. Her iki gezegeni de ziyaret ettikten sonra ise hizla, hic gecikmeden dünyaya, evlerine geri dönebilmek icin bir dürtü hissediyorlardi iclerinde. Aslinda anlayacagin üzere her iki gezegende de simdiden zeki bir tür vardi, oralardaki diger türleri kendi amaclarina uygun kullanabilen bir tür ve bir ücüncü gezegene yayilmak icin uygun sartlari hazirlamakla mesguldü ;)

Berceste dedi ki...

Pek hain bir planmış. Wall-E'yi hatırlattı bana da anlattıkların. Ama oradaki bitki geri dönüp sahip çıkmanın, özgürlüğün temeliydi. Masumdu yani :)

Tijen dedi ki...

Dilek,
Amerika'da Michael Pollan hayranları kadar düşmanları da var (yani her zaman her yerde her durumda olduğu gibi). The Botany of Desire kitabının Türkçesi de çıkmış galiba gördün mü?

Berceste dedi ki...

Amerika gibi GDO ile yatıp kalkan bir ülkede düşmanı olmazsa şaşarım Tijen! Adam onlara karşı pek çok makale, kitap yayımlamış durumda. Filmler de cabası. Böylelikle toplum bilinçleniyor. GDO üreticileri de düşman oluyor. Bu filmde kaç yerde Monsanto'dan bahsediliyor!!! Kitap çıkmışsa hemen almalı :) Sağol haber ettiğin için. Etobur Otobur ikilemini de ilk senden duymuştum, hatta blogunda da yazmıştın. Senden bir sonraki böreğin yazısını sabırsızlıkla bekliyorum. Böreklere bayılırımmmmm!

tijen miriam dedi ki...

berceste,madem borekleri seviyorsun ,Sili ve Peru`da cok meshur olan bir tarifde ben vereyim sana,
malz:
2 su bar,un
250gr.haslanmis ve suyu suzulmus bal kabagi
1ck.kabartma tozu
150gr.tereyag
1ck.tuz
kizartmak icin yag

tereyagini eritip,un,tuz,kabartma tozunu ile karistir.kabagi ekle.yumusak bir hamur olacak sekilde yogur.normal kalinlikta acip 8 cm.capinda daireler kes ve kizgin yagda kizart.her cesit peynirle servis yapabilirsin.
afiyet olsun
:)

Berceste dedi ki...

Yaşa Tijen! Çooook teşekkür ederiz. Hem de kabaklı :) yaşasın! Biz sakız kabaklısını tüketmiştik, şimdi tatlı kabağı bulup yapalım hemen. Bana börek deme, kilolar çok fena çok :P

Berceste dedi ki...

Aaaa bu arada heyecandan hoşgeldin, sesini duymak güzel demeyi unutmuşum iyi mi? :(

tijen miriam dedi ki...

hosbulduk,:)
afiyet olsun
cok cok sevgiler

magicalphoenix dedi ki...

Hay Allah, bir ödev de buradan geldi, üç sayfalık bir (fiilen) yapılacaklar listem var, Evren'in okuma ödevi var, bir de benim okuma listem var, hangi birini yapacağımı şaşırdım:)

Şaka bir yana M.P hayranları grubundayım ben de, ama bu videoyu hazırda beklediği halde bir fırsat bulup izleyemedim, (tamam itiraf ediyorum, sinema filmleriyle rekabet girince işin içine bu belgesel erteleme kurbanı oldu hep). Bu tavsiyeden sonra ilk fırsatta izlemeli:)

Berceste dedi ki...

Meyvelitepe? Magicalphoenix siz olabilir misiniz?
Bizde zorlama yok, ne zaman istenirse seyredilebilir. Ama kesinlikle tavsiye edilir. Sinema filmlerinden çok farkı yok. Zira içinde ilgiç şeyler çok. Esas benim epey kalınca bir okunacaklar listem var. Ne zaman birşey okumaya kalksam sabote edecek ya annem(illa birşeyler bulur bozacak) ya böcüğüm var. Herkes uyurken ne okuyabilirsem yanıma kâr :)

Meyvelitepe dedi ki...

Hoops, gizli kimliğim açığa çıktı:))) Blog furyası ilk başladığında açtığım bir blogum vardı,hala duruyor mu emin değilim, bu kimlik oradan kalma:) Bazen hesaplar karışınca görünüyor işte.
Filmi seyrettim nihayet, özellikle sonunda vurgulanan biyoçeşitliğin önemi vurucu. Facebook'ta da paylaştım bu yazının linkini, teşekkürler dikkat çektiğin için.

Berceste dedi ki...

Ben o blogu da cok begendım :) Keşke devam etseymişsiniz diye de düşündüm. Pek çok önemli konu var The Botany of Desire'da. Sevdiğinize sevindim :)