31 Ekim 2012

Tohum Torbası


Bahçelerden bahsettik bol bol. Şimdi aynı zamanda tohum toplama zamanı. Hatta geç bile kalındı. Toplanmıştır tohumlar, onların saklanma zamanı.

Nem almayacakları bir ortamda zarflar içerisinde saklamak mümkün.


Nem almayacak bir torba içerisinde saklamak mümkün.


Minik kağıt zarfcıkları, böyle minik bir kesecikte saklamak da mümkün.


Bir dönem değer verdiğim bir arkadaşıma hediye gitmişti bu kesecik. Bahçeye, tohuma verdiği değerden dolayı. Mantarları çok sevdiği için de mantarlar var üzerinde. Redwork'ü çok sevdim ben, ne zaman elime nakış alsam hep kırmızı iplikle çalışmak geliyor içimden. Son dönem işlediğim yastıklardan da belli...

Sizler de böyle kesecikler dikip, içerisinde tohumlarınızı saklayabilirsiniz, isterseniz lavanta koyup dolaplarınızın mis gibi kokmasını sağlayabilirsiniz.

Sonra belki bir de beni anar, kulaklarımı çınlatırsınız.

29 Ekim 2012

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!


FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR NESİLLERİN YETİŞECEĞİ, AYRIMCILARIN BÖLEMEYECEĞİ, CUMHURUN YÖNETEN OLACAĞI, NİCE CUMHURİYET BAYRAMLARINA...

89. YIL KUTLU OLSUN!

26 Ekim 2012

Evinizin Bahçesinde Permakültür



Film biraz uzun ama seyretmenizi tavsiye ederim. Bir permakültür bahçesinde olması gerekenlerin çoğu düşünülerek uygulanmış. Solucan kompostundan, minik bir gölete kadar. Tüm bunların nasıl yapıldığı, evin nereden rüzgar aldığı, güneş açıları, ışık alış düzeyi, neden tavuk beslendiği, kümesin kenarına neden meyve ağaçları dikildiği, kısaca her bir adım tek tek anlatılıyor.

Böylece size minik bir de permakültür kursu vermiş oluyor.

İngilizce ile sorunuz varsa, birkaç seyredişin ardından neler olup bittiğini gene de çözebiliyorsunuz.

Keyifli seyirler dileği ile...

23 Ekim 2012

Kuzguncuk'ta Güzel Bir Bahçeden Gözlemler


Geçtiğimiz ay çok sevdiğimiz bir aile dostumuza davetli idik. Mis gibi bir havada Boğaza karşı bahçe keyfi yapmanın tadına vardık.

Nicedir bahçede hep süs bitkileri olmamalı, o kadar alan sadece göz zevkine değil, mideye de hitap etmeli, özellikle büyük şehirlerde bu bir ihtiyaç, deyip duruyordum.

''Bak bu sefer seni dinledim, süs bitkileri ile birlikte yenebilir olanlarından da aldım'' dedi can dost.


Katmer katmer açmış sardunyaların, oya ağacının yanında süs biberlerini bulmak keyifti.


Ama en büyük keyif minik, tombul karpuzları görmek oldu. Diğerlerinin varlığını, telefonda konuşmuştuk ama karpuzun adı geçmemişti. Onu görünce az sesle de olsa çığlık atmışım!


Bizim evin sebze bilir uzmanından öğrendim ki, karpuz olgunlaşınca, onu tutan sapın üzerinde tam tutan kısmın yanındaki minik çıkıntı da sararırmış, böylelikle toplanmaya hazır olduğunu söylermiş. Bilmeyenlere duyurula...


Karpuz çiçeği ile tanışmayanlar için bu güzelliği sunalım.

Böylece, süs bitkileri gibi meyve ve sebzelerin de çok güzel çiçekleri olduğunu unutmayalım.


Domatesler coşmuş bu yaz. Fideleri Antalya'dan bir arkadaşlarından hediye gelmiş. Yanlarına kadife çiçekleri de dikilmiş. Kardeş kardeş yaşamışlar ve bol bol ürün vermişler bütün yaz boyunca. Hâlâ da vermeye devam ediyorlar.



Patlıcanlar keza aynı şekilde, coşmuş da coşmuş. Hatta öğlen yemeğinde tadlarına bakmak kısmet oldu. Nefis bir karnıyarık sayesinde!



Kabaklar bol bol ürün vermeye hazırlar gördüğünüz üzere.



Daha önce, Atatürk Arboretum'unda da karşılaştığım ve adını bilemediğim bu bitki ile karşılaştık gene. Evde görevli hanım kartopu olduğunu söyledi, bugüne dek hiç meyve verdiğini duymamıştım kartopu bitkisinin!




Cevizler de oldukça bolmuş bu sene. Toplayıp bir kısmını taze ceviz olarak tüketmişler bile.


Bizim kısmetimize düşenler biberler olacaklarmış. Bizim Böcük, elleriyle toplasın diye toplamamışlar bir süredir.



Çiçekleri ile birlikte kıpkırmızı olmuş bir biber görmek isterseniz... Hatta tomurcukta olan bir çiçek daha var. Acı değillermiş.


Bu da ikinci karpuz. Diğerinin birkaç adım ötesinde büyümeyi bekliyor.


Soğanlar biraz cılız kalmışlar gölgede diye belki de. Ama bütün yaz boyunca bir güzel ürün vermiş durmuş bahçe. Hatta kenarlardaki yabani otlardan bile tanıdıklar var gördüğünüz üzere.

Erik ağacının meyvelerinden yapılma harika bir reçeli de tatma şansımız oldu bir güzel.

Hani İstanbul'da bir köşkte bunlar yapılmaz diyenlere güzel bir örnek olsun. Öyle güzel yapılmış ve öyle güzel süs bitkileri ile harmanlanmış ki, keyfine diyecek yok. Keşke bir de permakültüre göre tasarlayabilseydik. Ama ben kursa gitmeden önce ekilmişti herşey.

Biz bahçede otururken, bahçe ile ilgilenen bey de geldi. Aile dostumuzun İzmir'e yaptığı yolculuk sırasında aldığı kiraz ve birkaç başka ağacı da dikti.

Ama biz öğlen yemeğini yerken acı haber geldi, bahçe ilaçlanıyordu!!!! Ben pür telaş aşağıya inene kadar ilaçlama bitmişti bile!

Neden ilaç? diye sordum.
Bu zararlı değil ki dedi görevli, şimşirleri yiyen tırtıllar için!
Ah dedim şimşirin tırtılı için yenen diğer bitkileri de ilaçladınız yani!
Tırtıllar diğerlerine kaçıp sonra geri dönerlerdi, öyle yapmam lazımdı dedi.
Dedim şimdi 3,5 yaşındakine bir anlatın siz neden elleriyle biberleri toplayamayacağını, deminden beri onu bekliyordu!
Boş boş baktı yüzüme... Onun için zararlı değildi ki, nitekim kendisi de ne maske takmıştı, ne eldiven giymişti!

Bu yazın ilk ve son ilacı da ne büyük tesadüftür ki, bize denk gelmişti!

İki dakikada ayak üstü ben nasıl böcekle mücadelenin tek yolunun ilaç olmadığını, yıllar yılı bu işe ezber verip yapmış birisine anlatabilirim ki diye düşündüm. Önce konuşmak üzere ağzımı açtım, sonra baktım çok fazla zaman ve efor gerektirecek, sustum!

Olan bizim bahçe keyfimize oldu. Öğlenden sonrayı balkonda, Boğazdan geçen vapurları sayarak geçirdi evin böcüğü.

Dilerim bir sonraki seneye bahçenin tasarımını hepbirlikte yapıp, ilaçtan, böcekten uzak tutarız ve daha çok ürün alırız. Şehirde bu bahçelere çok ama çok ihtiyaç var.

Bu bahçenin de diğerlerine örnek olması dileği ile...

21 Ekim 2012

Pencere Önü Bahçesi

Kabuklarından ya da atılan parçalarından yeniden doğan bitkileri duyuyordum ama hiç hayata geçenini görmemiştim. Taaa ki, bu web sitesinde görene kadar. Çocuklarına evde eğitim veren Güney Afrikalı bir anne, adına da pencere önü bahçesi deyip, bir sürü bitki büyütmüş. Aralarında ananası görmek, büyük sürpriz oldu benim için. Bu aralar tatlı patatesleri kıskanasım var!

Ardından, mutfakta siyah havuç suyu sıkarken aklıma geldi, ben de baş kısımlarından en iri olanını gözüme kestirip kenara ayırdım. Bizim mutfağın camında çok yer olmadığı ve olan yer de annemin çiçeklerine ayrıldığı için sadece tek parçacık!

Konserve kavanoz kapağına, biraz su koyup oturttuğum arkadaş yerini sevip büyümeye başladı. O büyüdükçe, her görüşte sevindim. Ben de bilgi olarak büyüdüm onunla.

Bir ayın sonunda epeyce dal budak sarmıştı. Böylece ilk defa yakından havucun yaprakları neye benzer görmüş oldum! Kaç defa topraktan çekip de bir havuç yedik ki hayatımızda? Nasıl bilebilirdim bahçem olmadan!

Ne kadar çok maydanoza benziyor yaprakları değil mi? Bu da size hangi aileden geldiğini anlatıyor olsa gerek!

Bizim siyah havucun alt kısmında fotoğrafını çekmeyi unuttuğum ince ince beyaz kılcıklı kökleri de vardı. İlk Permablitz bahçemiz yapılırken, oraya ekilmek üzere büyümüştü bile. Ama zamansız ekilmesi ve sulanmasının eksik kalması onu hayata tutunduramadı. Bu aralar bir daha denenecekler arasında. Bakalım evde bir havucumuz olabilecek mi?

Sonra herkesin çok sevdiği ve evinde illa bir avokado bitkisinin bulunmasına sebep olan avokado çekirdeklerini filizlendirmeyi denedim. Ama ilk meyvesinden çıkartıldıkları zamanı kaçırmıştım. Bir gün gecikme ile suya konulabildi garibanlar. O sırada birisi pörsümüştü bile ama sanki yeşillenecekmiş gibi uç verdi. Sonrasında da küstü gitti. İki çekirdek de yeşillenmedi. Avokado dişi ve erkek bitkiyi birarada büyütmeyi ve ona göre çiçeklerinin döllenmesini istiyor. O sebeple evde bir avokado bitkim var deyip meyve beklemeyin. İki farklı cinse de sahip olmanız gerekiyor. Biz birine de sahip olamadık, ikinci denemeyi bekleyeceğiz artık!

Bu arkadaş da zencefil. Yaklaşık 15 gün içerisinde bu kadar büyüdü. Bakalım akıbeti ne olacak? Geçen gün markettekiler de filizlenmişti. Tomurcukları üzerinde idi. Birisi alıp da bunları ekse keşke dedim içimden. Alırken gözleri olanları seçerseniz daha kolay filizlendirirsiniz.

Bizim ufaklığın boya kalemlerinin ucu bitince epeyce kalemi aynı anda açmak durumunda kaldım ve aklıma malç olarak kullanılabilecekleri geldi. Evet uçlarında boyalar da duruyor ama bu sefer yenebilecek bir bitkiyi değil de sardunyayı seçeyim dedim. Gittim balkondaki sardunyanın dibine yerleştirdim. Bakalım işe yarayacaklar mı?

Bunlardan başka neler yapabilirim derseniz, fasulyeler, nohutlar, mercimekler sizi bekler. Çok kolaylıkla çimlendirebilecekleriniz arasındalar biliyorsunuz. Çocuklarla en güzel deney onlarla yapılıyor.

Bunun yanında çilekler ortadan kaybolmadan üşenmeyip çekirdeklerini cımbızla üzerlerinden toplayıp çilek büyütmeyi deneyebilirsiniz.

Limon ve portakal çekirdeklerinden ekebilirsiniz.

İğdeler bitti bitecek, onlardan deneyebilirsiniz ama daha uzun sürer yukarıda verilen örneklere göre.

Ananas aldığınız yerden yeşil kısmını da isteyip, evde köklendirebilir, sonra da saksıya ekebilirsiniz. Biraz iri kıyımdır kendisi ama iç mekanda ananaslarınız olabilir!

Kerevizin yeşil saplarını atmayıp toprağa ekerek büyütebilirsiniz.

Bu linke tıklayıp, benzer paylaşımlar yapanların yazışmalarını okuyabilirsiniz.

Sonra da bizlerle sizin evlerdeki durumları paylaşabilir misiniz? Bakalım pencere önü bahçeleri el verip yayılacak mı? Bu işi sevecek misiniz ve evlerde neler büyüyecek?

11 Ekim 2012

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi


Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, 1995 yılında eşi Ali Nihat Gökyiğit tarafından hatıra parkı yapılmak üzere kurulmuş. Daha sonra Botanik Bahçesine dönüşürülmüş. En ilginç yanı otoyoldaki yonca yaprağı üzerine kurulu olması. Bu sebepten, otoyol inşaatı sırasında, epeyce hasar görmüş olan toprağı ıslah etmişler. Botanik Bahçesi olarak halka açılışı 2003 yılı imiş. Alan 2025 yılına kadar Karayolları Genel Müdürlüğünden kiralanmış. Üzerinde inanılmaz büyük, güzel bir çalışma var. İstanbul'un %12 yeşil alan ihtiyacını karşıladığı yazıyor web sitelerinde.

Tanıtım videosu ''Otoyola inat, doğal hayat'' diyerek başlıyor.

Bahçeyi gezerken sebebini gayet net anlıyorsunuz. Otoyoldan başka Ataşehir'in, o insanın üzerine üzerine gelen görüntüsünün fotoğraflara yansımadığı bir kare neredeyse hiç olmamış. Çektiğim tüm genel alan görüntüleri arasında çıkmış! Otoyolun sesini tarif etmek de pek mümkün değil. Bir kenara oturup da yeşille huzur bulmak istediğinizde şehrin tek dişi kalmış canavar hali ben buradayım deyiveriyor.

Bahçe, Merkez Ada, Ertuğrul Adası, Mesire Adası, İstanbul Adası, Arboretum Adası, Meşe Adalarından oluşuyor. Tanıtım filmi en ince detaya kadar anlatmış, seyrettiğinizde gezmiş kadar oluyorsunuz.

Merkez Ada'da, Çitli bahçe, Kameriye, Nilüfer havuzları, Soğanlı bitkiler kolleksiyonu, Kaya çatlağı bahçesi, Kaya bahçesi, Kurak ve çorak bahçe, Çok yıllık yastık, Kaktüs ve etli bitkiler serası, Saklı bahçe, Meyve bahçesi bulunmakta.

Ertuğrul Adası, adını Japonya açıklarında batan Ertuğrul firkateyninden alıyor. Japon Sakura vakfı, bu alana sakura ağaçları hediye etmiş ve dikmiş. Bölümleri, Tıbbi ve itri bitkiler bahçesi, Anıt zeytin ağacı, Ertuğrul anıtı, Karadeniz bahçesi, Yenilebilir bitkiler bahçesi.

Mesire Adası, bizim Ataşehir'den araba ile giriş yaptığımız kapıdan, yaya olarak geçtiğimiz tünelden sonra ilk varılabilen yer. Renkleri, çocuklar için hazırlanmış oyun parkları ile cıvıl cıvıl. Hazırlanış amaçlarından birisi de piknik yapmak üzere gelenlerin, diğer alanlara zarar vermesini önlemek. Bölümleri, çocuklar için hazırlanan Keşif bahçesi, Mesire alanı ve Menfez galeri.

İstanbul Adasında, 18. yüzyıl İstanbul konak bahçesi, İstanbul Boğazı, Mahalle çeşmesi,  Osmanlı çadırı, İstanbul bitkileri kolleksiyonu ve sergiler var.
Ben, Boğaz ve çadırı göremedim. Gezdiğimiz sırada yok muydu, yoksa ben mi göremedim bilemiyorum. Adaları bağlayan tünellerin birisinin içerisinde sergiler kısmı var. Burada, Fatih Orbay'dan İstanbul'un çiçekleri sergisi vardı ve fotoğraflar çok güzeldi.
İstanbul'da mutlu olan ağaçları fotoğraflarına bakarken, şehri gezerek yerinde görmenin ne kadar güzel olacağını düşündük.
Türk kültüründe bahçe ve çiçek konusunu sergi kısmına girmeden bahçe yetkililerinden birisinden dinledik. 100 yaş civarı başında çiçeklerle dolaşan yaşlı teyzeye vurgu yaptı anlatan ama ne yazık ki artık hayatta olmadığını öğrendik. Eskiden erkeklerin türbanlarının içerisinde minik bir tüp bulunduğunu, bu tüpün içindeki su ile yolda buldukları çiçekleri hayata döndürdüklerini öğrendik. Tüpün içinde her daim su varmış ve ölmek üzere olan çiçek onunla canlanıp hayat bulurmuş bir süre daha. O dönemde, bitkiye, ağaca, yeşile olan saygının ne kadar kutsal olduğunu öğrendik. Günümüzle karşılatırdığımızda içimiz cız etti! Eski evlerde cam önlerinin nasıl çiçeklerle donatıldığını, bir çiçeğin bir devre nasıl ismini verdiğini konuştuk. İnsanların varlıklarından, ölümlerine kadar nasıl bitkilerle birlikte zaman geçirdiğini, mezar taşlarına bile yetiştirdikleri ya da lakapları olan çiçeklerin nakşedildiğini öğrendik. Sergide ise bitki ve çiçek motiflerinin nerelere işlendiğine dair fotoğrafları görme şansımız oldu. Kök boyaları, o devrin meyve ve sebzelerini de tanımış olduk. Tüm bunların ardından keşke Osmanlıca bilip, eski kütüphanelerde saatlerce kalıp, bu konuları araştırabilseydim dedim içimden ve keşke insanımız kitaplara değer verse idi, bu işle hayatımı idame ettirebilseydim.

Arboretum adası henüz gelişimine devam eden kısımlardan. Atatürk ve ya Karaca Arboretumu'na erişebilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı var. Detayları buradan okuyabilirsiniz.

Meşe adalarının da adı üzerinde, görebileceğiniz meşe türlerini içinde barındırmakta. Çeşitler ve adetleri için buraya bakabilirsiniz.

NGBB'nin bir de güzel dergisi var, hem okuyup, hem de kafanızda canlanan pek çok soruya cevap bulabilirsiniz. Hatta birazdan anlatacağım bulmacamızın ipuçlarından bile gördüm dergilere bakarken.

Gelelim bizim orada yani NGBB'de bulunuş amacımıza. Permablitz İstanbul grubundaki arkadaşlarımızdan, tasarımcılarımızdan birisi orada gönüllü olarak çalışıyor. Deniz, Zumbara'da arkadaşımızın bahçeyi gezdirmek üzere giriş yaptığını görünce, biz de isteriz demiş ve hemen yahoo'daki gruptan duyuru yaptılar. Kimler gidiyor dendiğinde ilk parmak kaldıranlardan olmuştum. Neyse ki bir aksilik çıkmadan güzelce geziye katılabildim.

Gönüllü arkadaşımız Fatma, hem insan olarak bir tanedir hem de doğa ile ilişkisi açısından eşsizdir. Gezinin ardından hepimizin ayaklarına kara sular inmiş ve kendimizi dağıtmış halde iken, bizlerin ona teşekkür etmesi gereken anda ''bana bu kadar güzel sorular sorduğunuz için teşekkür ederim'' demesi de kayda geçilecek bambaşka öğrenme aşkı örneğidir. En büyük teşekkür bizlerden sana Fatma!

Bu sefer yazıyı biraz kısa tutup, sizi minik açıklama ve fotoğraflarla başbaşa bırakacağım. Ama Fatma ile size bir de minik bulmaca hazırladık. 60 küsur soruya da nasıl minik diyorsam!

Bizler, bitkiileri sevenler, kendi içimizde devamlı bir oyun oynarız. Bu konuda en büyük öğretmenim Evrendir benim. Bir bitkiyi görüp de tanıyamazsak, onunla bir gün, bir yerde, bir şekilde karşımıza çıkacağına inanırız. O yüzden öğrenilecekler hanesine koyarız. İpucunu bulduk mu da peşini bırakmaz, izini süreriz. Hangi ülkede yaşıyorsak o ülkedeki adı, sonrasında Latince adı(en büyük ve hata götürmez ayrımı Latince adlarla yapabiliyoruz çünkü.), nerede ve nasıl, hangi özellikleri ile kullanıldığı bizim bulmacamızın parçalarıdır. Sonra bu bilgileri bir kenara not eder, sakla samanı, gelir zamanı deyip en olmadık zamanda işe yaratırız.

Şimdi bu bitki bulmaca oyununu sizlerle birlikte NGBB için yapmak istiyoruz. Adını bilsem de bazı bitkilerin altına yazmayacağım. Numaralar vereceğim ve kim olduklarını sizler bulacaksınız. Var mısınız?

Sonrası notlar ve bulmaca, ben burada susuyorum anlatımda....

(Bulmaca bitki 1)

Bu alanda soğuktan zarar görmesi istenmeyen bitkiler saklanmakta.

Osmanlı'da bitkilerin ekildiği ve bebek halleri ile saklandığı yere limonluk denirmiş. Burası da NGBB'nin limonluğu. 

                                                                        (Bulmaca bitki 2)

Soğanlık, bu alanda değişik türlerde soğanlı bitkiler saklanmakta imiş.

(Bulmaca bitki 3)
(Bulmaca bitki 4)

(Bulmaca bitki 5)



(Bulmaca bitki 6)


(Bulmaca bitki 7)
Bu bitkiyi arılar sevmiş idi ve soğanlıya benziyordu

(Bulmaca bitki 8)
Bu bitkiye arılar bayılmıştı ve soğanlı idi.

(Bulmaca bitki 9)
İpucu, kahvesi yapılıyor.


(Bulmaca bitki 10)

(Bulmaca bitki 11)

(Bulmaca bitki 12)

(Bulmaca bitki 13)

(Bulmaca bitki 14)

(Bulmaca bitki 15)

(Bulmaca bitki 16)

(Bulmaca bitki 17)

(Bulmaca bitki 18)

(Bulmaca bitki 19)



Birden farkettik ki, Deniz'in pantalonu ile ağaçcık aynı renk!

(Bulmaca bitki 20)

(Bulmaca bitki 21)

Bahçıvanlık kursuna gidenlerin deneme alanları imiş bu kısımlar. 1m x 1m boyutlarında yerlerini belirliyorlarmış.

Okullardan gelen öğrencilerin oluşturduğu sebze adaları ve dolmalık biberler.

Bu sene ne hikmetse her yerde patlıcanlar cosmuş halde.

Kompost alanı!

Bibercikler

(Bulmaca bitki 22)

Kaktüs ve succulentler


(Bulmaca bitki 23)

(Bulmaca bitki 24)
Güney Egeliler ve Kıbrıslılar mutlaka bilmeli bu kaktüsün adını.

Çorak ve kurak bahçe


Arılar her yerdeydiler. Epey keyifle çalışıyorlardı. 

(Bulmaca bitki 25)


(Bulmaca bitki 26)

(Bulmaca bitki 27)
Aslında adını yaprağından ele veriyor ya neyse...

Bu alanda Türkiye çölleşmeye giderse, yaşamamızı sağlayacak bir bitkinin denemeleri yapılmaktaymış.

Bizi görünce sevinçle koşan ördekcikler.


Bu hanımefendi de saçları sebebiyle epey beğeni topladı. Yanımızdan pek ayrılmadı.

Kazlar uygun adım marş!

Fazla kovalama dedik ama dinlemedi. Tıslamayan akıllı kazlarmış bunlar Allah'tan.

(Bulmaca bitki 28)


(Bulmaca bitki 29)

(Bulmaca bitki 30)

(Bulmaca bitki 31)
Kokusu oralara geldi mi yoksa?

(Bulmaca bitki 32)

(Bulmaca bitki 33)

(Bulmaca bitki 34)

(Bulmaca bitki 35)

(Bulmaca bitki 36)

Kuşkonmazla özellikle tanışın istedim.

(Bulmaca bitki 37)

(Bulmaca bitki 38)

Adalar arası geçişi sağlayan tünellerin elektriği nereden geliyormuş öğrenmiş olduk böylece!

(Bulmaca bitki 39)


(Bulmaca bitki 40)

(Bulmaca bitki 41)


(Bulmaca bitki 42)

(Bulmaca bitki 43)
Mutlaka biliyorsunuzdur!

(Bulmaca bitki 44)

(Bulmaca bitki 45)
Adını yazınca neden çit bitkisi olarak da kullanabileceğimizi buradan net bir şekilde görmüş oluyorsunuz.

Bu kutucuk ekmek teknesi olarak adlandırılmış. Boyutları 1m x 2m imiş.
 Özelliği bir ekmek üretmek için kullanılacak buğdayın tarlada kapladığı alan! Ona göre 1 ekmek ziyan ettiğimizde bir kez daha düşünelim!

(Bulmaca bitki 46)

(Bulmaca bitki 47)

(Bulmaca bitki 48)


(Bulmaca bitki 49)

Nilüfer yetiştirme alanı.



Keşke şimdi de evlerin camları böyle olsa!







(Bulmaca bitki 50)
Kelebeği de tanıyorsanız süper olur!


(Bulmaca bitki 51)

Doğal alan

(Bulmaca bitki 52)
Aslında çok iyi biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum ama çiçeğinden tanıyabilecek misiniz bakalım?




Bunun bir gül olduğunu bilmeyecek kimse yoktur herhalde. Bizim 3,5 yaşındaki böcük bile biliyor. Ama türü ne acep?

(Bulmaca bitki 53)
Peki ya bunun bir tür gül olduğunu biliyor musunuz? Biliyorsanız türü nedir?

(Bulmaca bitki 54)



(Bulmaca bitki 55)
En tanıdık diyebileceğimizden. Tanıdınız biliyorum ama hiç alttaki fotoğraftaki gibi halı haline dönüştüğünü gördünüz mü?


(Bulmaca bitki 56)
Doğa Güncem'in kulakları çınlasın!

(Bulmaca bitki 57)
Bu çiçekle de Evren'in kulakları çınlasın!

Arboretum

(Bulmaca bitki 58)

(Bulmaca bitki 59)

(Bulmaca bitki 60)

(Bulmaca bitki 61)

(Bulmaca bitki 62)

(Bulmaca bitki 63)

(Bulmaca bitki 64)

(Bulmaca bitki 65)


(Bulmaca bitki 66)
Hepiniz evlerinizde bir günde belki de defalarca kullanıyorsunuz!
Epey uzun bir liste oldu. Cevaplar geldikçe altına ilk bilenin adıyla birlikte ilave edeceğim. Hepimize zevkli ve keyifli bulmacalar olsun.