06 Şubat 2011

Wall-E



Bu dönem bol bol yeni filmler var sinemalarda. Okulların tatile girmesiyle birlikte, tam benlik filmler festivali var bile diyebilirim hatta. Ama Böcük daha film seyretme sabrına ermiş değil. Onun kriterleri var. İçinde bol şarkı olacak, hareketli olacak o şarkılar da, uyutmayacak, film ağır tempoda, ama hızlı gidecek(o da neymiş demeyin, tanıyım bizimkini size anlatır). Karakterlerini tanıyor olacak hani şu Penpanterimiz(Pembe Panter'in bizde iki adı var; kestirmeden Penpanter o) gibi vs vs... Bazen neyi neden seyrettiğini ya da 10sn bile seyretmeden, ''ben beeenmedi bunu deeeştir'' demesini çözümleyebilmiş değiliz. Bu şartlar altında ben hala gizli gizli çocuk filmleri seyretmekteyim çaktırmayın! Oysa bir çocuğum olsun, bari onunla sebepleneyim demiştim. Eh sabırla biraz daha büyümesini bekleyeceğiz artık ne yapalım?

Bu konuda en güzeli, aile içinde yalnız değilim. Goncam da sever çocuk filmlerini, özellikle animasyonları. Böcüğe hamileyken bizi ziyareti sırasında(biz İstanbul'daydık, o da Cambridge'de idi o dönem) havaalanındaki HMV'de(üfff şimdi indirim de vardır ne güzel orada, gene kaçırdık) görüp bana bir Wall-E kapıp getirmişliği, bir zamanlarki sevgililer gününde çıkmasını merakla beklediğim Nemo'yu sürpriz yapıp almışlığı da vardır sağolsun. Diyorum ya, sabırla bekliyoruz bizimki filmleri bizimle seyreder yaşa gelsin diye.

Doğumgünüdür, misafirdir ortalığı toplayıp düzen yapayım derken, ne kadar fazla pırtıcı olup, bu sonra kullanılır deyip, birşeyleri bir kenara attığımı ve orada unuttuğumu bir defa daha görmüş oldum. Aferin bana! Lazım oluyor mu? Oluyor. İşte filmle bile sabit! Ama biriktirecek alan kalmayınca işler sarpa sarıyor! Ben bir yandan bu konuyu düşünedurayım, diğer yandan okuduğum, yediğim, yaptığım herşeyde Wall-E'den bir sahne geliyor gözümün önüne... Bir düşüncedir alıp gidiyor beynimde, hani derler ya, kırk tilki dolaşıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor diye. Benimki kurnazlıktan falan değil, çaresizlikten. Daha doğrusu gitgide kendimi çaresiz hissetmeye başlamamdan. Motivasyona ihtiyacım var. Benim gibilerin varolduğunu bilmeye ihtiyacım var. Pırtıcılıkta değil. Hayat tarzında, çocuğunu doğru gıda ile beslemeye çalışma konusunda...Yaşam alanlarını, oksijenini, ağacını, ormanını koruma konusunda...

Dün annem tuzlu bir bisküvi almış. Çörekotlu, mahlepli, tadına doyum olmuyor. Böcüğüm biz ne yersek aynısını yemeye çok meraklı. Misafir var ve tabağımıza konulmuş bu bisküviler de. Ben çayları dağıtırken, bizimki hemen başımıza tüneyip 'bundan bundan' dedi. Annem, gıcık olduğum(bu cümle sigortalarımı attırıyor, başka cevap mı yok?) bir şekilde, anne vermiyor ona sor buyurdu! Bizimki babasına gitti, babası da aynı cümleyi kurmasın mı? İkisine de söylendiğimde cevapları, biz verirdik, sen engel oluyorsun olmasın mı? O baba ki, bana daha o sabah nişasta bazlı şeker haberini yollamış ve sakın kıza içinde bunun olduğu birşey almayalım olur mu diye beni engellemiş insan, kalkmış şimdi ne diyor!!!

Misafir gittikten sonra aldım paketi elime, o kadar yiyecek şey yaptık evde hazır almayalım diye, bunun ne işi vardı tabakta diye önce anneme soruş... Zira ben tabağı hazırladıktan sonra, bunlar içine hooop düşmüş gökten zembille, suçlu yok ortada, ayakları var ya, kendi kendilerine gelmişler!!! Sonra tek tek içindekileri elimde büyüteçle okuyuş... Büyüteçsiz okumak mümkün olmadığı gibi, büyüteçle bile zor okunuyor, özellikle ve kasıtlı yapıldığını düşünüyorum bunu ve İngiltere'de yaşarken hiç büyütece gereksinimim olduğunu hatırlamıyorum paketlerin üzerini okurken. Bu şekilde bir kanun ya da yönetmelik olsa gerek orada, küçük yazılmamasına dair. Neyse, paketin ek yeri içine saklanmış, küçük yazılı içerik satırı satırına aynen şöyle:
  • Buğday unu
  • Hidrojene bitkisel yağ(Palm, Soya, Ayçiçek, Pamuk) --- Palm, soya ve pamuk sakat GDO'lu olma olasılığı yüksek. Pamukta da izin verdiler. Onun da ne idüğü belirsiz. Bir de bu 4 yağın karışımı mıııı, yoksa biri mi var?
  • %3,5 çörekotu --- Yüzde neyin ifadesi? Hamurun? Bisküvinin? Neyin???
  • Glukoz şurubu --- GDO'lu mısırlardan yapılan Amerikan mucizesi!!!
  • Kabartıcılar(Amonyum hidrojen karbonat, sodyum hidrojen karbonat) --- Araştırmaya bile korkuyorum, ellemeyeyim, bilmeyeyim en iyisi
  • Şeker
  • Furuktoz şurubu --- Of of of... Bugünlerde zararlarını hergün anlatıyor Kenan Demirkol
  • Peyniraltı suyu tozu
  • Tuz
  • Mahlep
  • Doğala özdeş aroma(peynir)
  • Emülgatör(soya lesitini) --- Paso GDO'lu
  • Kraker enzimi --- Her neyin nesi ise???
  • Koruyucu(sodyum metabisülfit)
  • Gluten içerir
Aman ne güzel bir paket bisküvi ile yemediğimiz zararlı şey kalmıyor! Harika!!!
Olan oldu, çaktırmadan, gözümüzün içine bakıla bakıla iki GDO'lu soya fasulyesinin, hayvan yemi olarak geçişine izin verildi. Et, süt soya yemi yemiş hayvandan diye etiketlenmeyecek nasılsa. Ekilir biçilirse, çiftçinin tarlası, bağı bahçesi gidecek nasılsa. Patentli tohum çünkü, patent ödemesi gerek. Ödeyemedi mi, güle güle mal varlığı... Birilerinin bize mısırı dayayıp, kendisinin zengin olduğu yetmedi(bu dini bütün aile insanların günahlarını, haklarını nasıl ödeyecek bilmem), şimdi bir başkası belki de aynı kişiler soyadan zengin olurken, halkın başına kimbilir neler gelecek. Ne önemi var ki, birilerinin de ilaçlardan zengin olması gerekiyor.

İşte bu noktada, o minik saksıdaki filizlenmiş tek bir tohumun önemini anlatan Wall-E gene gözümün önüne geliyor. Yağ tulumuna çevrilen obez insanlar, aman kıpırdamasınlar, spor salonlarına gider gibi yapsınlar, sahte gıdalarla beslensinler, bir yerden bir yere yürüyen bantlarla taşınsınlar, iletişim sistemleri kurulsun hep bunları üretenler zengin olsun! İnsanlar amaçsız, kişiliksiz, birbirinin kopyası kan içiciler tarafından kanları emilen yaratıklara dönüşsünler. O noktada da pırtıcı ve saf robot Wall-E, Eva'ya aşkı uğruna insanların gözünü açsın. Farkında mısınız, biz de artık aynen böyle, o filmdeki gibi yaşar olduk. Mis gibi havada spor yapmak, yürümek varken, spor salonlarına tıkıştırılıyoruz, en son moda o olarak sunuluyor bize. Dans dersleri, pilatesler, ha bir de Zumba çıkmış, bilmeyenlere müjde, bir dolu ne işe yaradığını bilmediğim,öğrenmek de istemediğim alet edevat. Nereden geldiğini, ne olduğunu bilmediğim bir dolu insanla aynı odaya tıkıştırılacakmışım, ter kokularını çeke çeke(var valla en modern, en ala geçineninde bile ter kokusu vaaar, yok diyen yalancı, inanmam) adı spor olan birşey yapacakmışım. Ooooooldu! Kim karlı çıkacak bundan? Spor salonu ve o salonun bileşenlerini oluşturan alet edevatçılar, inşaatçılar vs vs... Ben parkta Tai Chi yapmak istiyorsam ne olacak? Yapamam ki, hani nerede parklarım TOKİ? İstanbul'da çivi çakmadığın ne sahil kaldı, ne kara parçası. Benim parklarımı, boş, nefes alacak alanlarımı ne yaptın? İhtiyacı olana olmayana ev! Ormanlarımın yanına inşa ettiğin sitelerden ağaçlarım ne halde acaba? Obez olalım, sağlıksız beslenelim, hasta olalım, koşacak yer bulamayalım, hep para ödeyelim, köle gibi çalışalım, birileri oturduğu yerden zengin olsun! Ne âlâ düzen...

En doğal hakkım değil mi benim beslenmek? Ama adil gıda ile beslenmek. Bunu defalarca yazdım, durmadan gene yazacağım. Herşeyden çok Meyvelitepe'nin hikayesini anlattığı bir Zambia kadar olamadık ya, ben ona yanarım!

Benim gibi çocuk filmlerini sevenlerdenseniz mutlaka, yok değilseniz gene mutlaka Wall-E'yi seyredin, seyrettirin. Dünyamız, en önemlisi ülkemiz o hale gelmeden önlem alın. Yok mu buraların bir Wall-E'si? Eva'sı?

Waaaaal-EEEEE , Eeeeeevaaaaa....

14 yorum:

Pinar dedi ki...

Tugrul'un Istanbul'da katildigi PDC kursunda insan haklari yeniden tanimlanmis:
- temiz hava
- temiz su
- temiz gida
- rahat barinak
- mutlu yasayan topluluklar, arkadaslik, sosyal bir cevre

Olay aslinda bu kadar basit!

Berceste dedi ki...

Muhteşem bir tanım Pınar! Gerçekten de bir insanın ihtiyacı olanlar bunlar. Ben öyle katlar, yatlar, jeepler istemiyorum. Bu kadar basit ihtiyaçlar tam karşılansın yeter de artar bile. Yandığım da bunun lüks sayılması, aranıp bulunamaması ve kandırılmak :(((

Açalya dedi ki...

Wall-E iyidir, bitişinde yazılar geçerken çalan müzik filmin anlatmak istediğini 5 cümlede verir, çok da güzel bir melodisi vardır, akılda kalıcı.

Spor salonunda spor iyidir, yani en azından burdaki spor salonlarında sıkış tepiş değilsin, at koştur öyle büyük olduğu için ne ter kokusu duyarsın ne de basık hava, açık hava kalitesinde hava vardır içride...açık havada, egsoz soluyup spor yapmaktan iyidir (şehir dışında bir parkta değilsen)

Berceste dedi ki...

Bak şimdi filmi yeniden seyretmem gerekecek Açalya :) Bizimki de tekrar tekrar seyretse ezberlerdim kesin :-P

Ben öncelikle İstanbul için konuşuyorum Açalya. Spor salonlarının en alasını deniz kenarındaki bir yürüyüşe ya da ormanda ağaçlar arasında bir yürüyüşe değişmem. Deniz kıyısı egzost kokusunu da alır belki ;-) Diğer yandan ben olayın sanayi haline dönüşmesine, hayatımızın kurgulanmasına, yapay olana, yapayı harika olan olarak gösterip kan emene kızıyorum :( Çok basit şeyleri karmaşık hale getirip hayatımızı elimizden alıyorlar :(

ycurl dedi ki...

Wall-e favori filmlerinden. Bizim Ates buyuse de onunla tek tek animasyonlari seyretsem diye bekliyorum. :) Bizim koca da ice age hastasidir mesela :)
Bu arada olayi karmasik hale getiren bizleriz. Eger sorgulayip karsi cikmazsan GDOlu hayvan yemi de gecer baska bir sey de. Ah duyacagin lafi cok iyi biliyorum: Bize bir sey olmaz.

Anne ve Bebisi dedi ki...

heeelaaal bercestee :)))

Berceste dedi ki...

Ah yakın olsak da hepbirlikte seyretsek Ycurl :) Hepsi birbirinden güzel. Yalnız bizimkine bugün Nemo'yu anlatır gibi yaptım. Daha köpek balıklarının dişleri var derken ben korktu dedi Böcük! Tırstım, Garfield anlatmaya başladım :) Uyutmaya çalışıyordum. Eh Garfield da uykucu bir kedi biliyorsun ;-) Diğer yandan, sorgulayıp karşı çıkıyoruz, bas bas bağırıyoruz, buradan, FSD büyüteç dağıttı, bültenler dağıttı, filmlerden önce konuşmalar yaptı, yapıyor... Gene bildiklerini okuyorlar. İşin içine para girince, din de iman da para oluyor bu adamlarda :(((

Ay ben neden bu Heeelaaal'i hakkettim şimdi Esra? Hayırdır?

Açalya dedi ki...

İstanbul'un havası temiz mi? yok, bilmediğimden soruyorum.
Anlatmak istediğini elbette anladım.

Berceste dedi ki...

Ne temiz diyebilirim, ne de pis... Ölçmeden bilemem :) Eskiden kötü idi, kömür ile ısınılırken, şimdi daha iyi doğalgaza geçildikten sonra... Deniz yanıbaşımızda diye avunup, ondan medet umuyorum ve filtre edilmiş bir havayı solumaktan daha iyidir diye düşünüyorum. Sonuçta spor salonuna gelen hava da İstanbul havası. Makinelerden geçiyor, filtrelerden geçiyor. İçeride kirlenip gene aynı prosese tabi tutuluyor. O kadar zahmete girmektense, doğrudan alırım daha iyi, öyle değil mi?

Adsız dedi ki...

Daha nelere izin verilecek bakalim :( Haklisin, cok haklisin! Wall E'den sahneler benim de hep gozumun onunde...

Spor icin de, ben de seviyorum dogada yapilanini; yuruyus olsun, bisiklet olsun, deniz olsun... ah ah! ama kisin burasi -10'larda seyrederken mecburen spor salonuna mahkum oluyoruz. Zumba burada da cok populer bu arada. Dans hastasi biri olarak (Istanbul'da en son Bilgi'de Street Jazz dans derslerine katilmistim) deneyeyim diyordum ama sen boyle yazinca, bir durdum :P

Deli Anne dedi ki...

Selim bayılır Wall-E ye.. Ne anladı o filmden bilmem..

bu arada ne yana baksam günümüz gıdalarından dert yanma var.. ne yapsak ne etsek.. okumaktan kaçıyorum ben böyle şeyleri.. nasılsa kaçamıyorum hiç olmazsa bilmeyeyim diyorum:)

hindiba dedi ki...

Sodyum hidrojen karbonat bildigin mutfakta, hamur kabartmakta ayrica dogal ev temizliginde kullanilan karbonat. Ondan korkmana gerek yok. Digerinin ne oldugunu bilmiyorum.

Berceste dedi ki...

Herkes kendi şartlarını, kendisine göre değerlendirip karar verecek Evren. Ben uyarmış olayım da! Evet spor da önemli ama ben almayayım suni olanını :) Hani birara bir dizi vardı, karşıyım karşı herşeye karşı diye de şarkısı vardı, ona döndüm ama ne yapayım, öyle eli kolu bağlı oturamıyorum işte :)

Çok şeker ama Wall-E Deli Annem :) Kaçma, savaş bence. Sen de bizim cepheden olursan, güçleniriz!

Evren, benim bildiğim kadarıyla da Sodyum bikarbonat kabartma tozu. Ama o sodyum bikarbonatın üretim prosesini incelemek lazım, başka neler bu amaçla kullanılıyor bakmak lazım. Okuduğum kaynaklar,
bu konuda seyrettiğim filmler onun çok masum olmadığını söylüyor! Bak burada bir iki minik not var mesela http://www.gmo-compass.org/eng/database/food/212.baking_powder.html

hindiba dedi ki...

Ama bu senin dedigin kabartma tozu. Ben karbonati diyorum, yani asit ve patates unu vb gibi ayristiricilar katilmamis saf halini. Üretici de sodyum hidrojen karbonat diyorsa paket üstünde, o halini kullaniyor oldugunu varsayarim. Tabii onun üretiminde nahos detaylar varsa bilemem.