05 Şubat 2010

View Tube Diye Bir Yer Ve Bizdeki Durumlar


İngiltere'ye ilk gidişimde binalara hayran, evlere hayran dönmüştüm Türkiye'ye. O turistlik bir gezi idi kuzenimle(gerçi hep bahsediyorum ya olsun, gene belirteyim) Yıllar sonra o evlerden birisinin içinde yaşarken ve başka ev ararken dışının sizi, içinin beni yaktığını öğrensem de gene hayranlıktan vazgeçemedim. Yukarıdaki fotoğrafta Lloyds var mesela. Bütün atık su, kalorifer vs boruları dışarıda olan. Kimine göre(bana mesela) ilginç, kimine göre ucube, kimine göre harika bir bina! Böyle saymakla bitmeyen binalar var şehr-i Londra'da. Daha pek çoğu İngiltere'nin çeşitli şehirlerinde. Tek tek hikayesi olan, anlatılası yapılar. Mimarliği konuşturan, yeni, eski pek çok eser...
İngilizlerin sevdiğim yanlarından biri tutumlu oluşları, dünyanın en zengin kadınlarından olan kraliçeleri dahil, parayı har vurup, harman savurmayı sevmemeleri, ellerindekileri başka kaynaklara dönüştürmeyi sevmeleri. Bir başkası da doğa dostu olmaları. Sivrisineklere bile yaşam alanları hazırlamaları.(İnsanlara tanıdıkları yaşam hakkı tartışılır, o ayrı!)
Geçenlerde İngiltere'deyken üye olduğum gruplardan birinden, e-posta geldi. Şimdilerde Londra harıl harıl Olimpiyatlara hazılanıyor. Muhteşem denebilecek bir alt yapıyla üstelik. Son dakika dökülen asfaltlarla değil! Olimpiyat projesinde çalışan arkadaşlardan birisi, bizim buralara bir cafe açıldı, tamamen bizim inşaatın atık malzemeleriyle yaptılar, gelin buluşalım orada demiş. Merak ettim, yok mu fotoğrafı, neyin nesidir bu, nasıl atıklar geri dönüştü, derken bir başka arkadaş adını söyleyiverdi. ''View Tube!''
Meğer atıklar cafe'ye dönüşmüş, adı bile konmuş, web sitelerinde yeralmaya başlamış bile! Şapka çıkartılası bir durum daha!
Google'a danıştım haliyle, meraktan çatlayarak... Öğrendim ki,
  • Tümüyle inşaat sırasında şantiye olarak kullanılan gemi container'ları kullanılmış, çöpe atılmamış.
  • Bu isim altında cafe, sanatçılar için sergi alanı ve eğitim ve turistler için bilgilendirme bölümleri varmış.
  • Olimpiyat alanının bu kısmını tümüyle görebileceğiniz bir konumdaymış. Hem inşaatı sırasında, hem de bittikten sonra...
  • Bisiklet kiralayabileceğiniz yerleri de içeriyormuş(İngiltere'nin olmazsa olmazı).
  • Olimpiyatlar bittikten sonra The Greenway projesinin bir parçası olacakmış.
  • Altyapısı hazırlanırken tüm devlet kuruluşları seferber olmuş ve kısa sürede bitirilmiş
  • Eğitim vermek isteyenler için 30 kişilik eğitim alanları kiraya verilebilecekmiş. Konu olarak coğrafya, tarih, bilim, sanat ve elişleri, vatandaşlık seçilmiş.

Daha iki sene öncesinden eğitimle başlıyorlar yani. Yemek bahane!

Orada olsam gidip bir keşif yapmak isterdim doğrusu.

Gelelim bize!

Bir inşaat alanı da bizde var. Üst katta!

39 senelik komşumuzun kafası birilerine kızdı, evini sattı, çekti gitti. Gittiği gün bizim Ponpon hanımın doğumgününe denk geldi. Sabah yatağımızdan çekirge gibi zıplayarak uyandık. Nooooluyoruz, ev mi yıkılıyor soruları kafamızda. Hatta yataktan atlayıp, küçümeni alıp, cenin pozisyonuna geçmeyi düşündüm, deprem oluyor diye korkarak. Meğer sayın yeni komşularımız tadilat(!!!!?????) yapacaklarmış! Evde birbirimizin sesini duymak ne mümkün? Saç kurutma makinası ya da süpürge çalışırken ya da sesimizi azıcık birbirimize karşı yükselttiğimizde bile ağlayan hassas küçümen zırıl zırıl ağlıyor... E misafirler gelecek. Bir de kar yağmış, heryer bembeyaz olmuş o gün, alıp milleti başka yere götürmek çare değil. Saçını başını yolmamak imkansız insanın. Kabus!(Ama sonradan öğrendik bu kabus değilmiş, jenerikmiş, kabus bilahare gelecekmiş!)

Eşim çıktı yukarı, durumu anlattı, ricada bulundu. Ustalar ev sahibine haber etmiş, beyefendi lütfedip aradı!(Hani benim bildiğim, biz yeni komşunuzuz, evde değişiklik yapacağız, sizi biraz üzeceğiz ama kusura bakmayın diyerek başlanır. Yüzyüze görüşme istenmiyorsa yöneticiye haber edilir, yok olmadı, panoya, cama yazı asılır değil mi? Üstelik eşi çocukluk arkadaşım, gene aynı siteden ama İngiltere'de olduğum süreçte karşılaşamadığımız...) Beyefendi konuşmanın bir yerinde doğalgaz sobası kullanıyor musunuz diye sordu. Niçin sordunuz deyince ortaya çıktı durum. Sormasam kafadan girişecek, hoş girişti de ya neyse... Ortak bacalardan yer kazanmaları lazımmış, yıkacaklar!!! Dedim bu iş böyle olmaz, siz rica edeyim bir gelin, konuşalım karşılıklı. Allah razı olsun, o gün gürültü kesildi, üzmediler bizi. Akşam da sözlerinde durup geldiler kayınvalidesi ile. Yok yok sizi üzer miyiz, hiçbirşeyi ellemeyeceğiz diye bizi rahatlatan kayınvalidenin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini bir sonraki gün öğreneceğimizi nereden bilelim???? Gene sabah çekirge durumları... Bu sefer bacalardan gelen moloz sesleri eşliğinde üstelik! Ben tam gaz yukarı...

Hani ellemeyecektiniz???

Talimat böyle, ev sahibiyle konuşun!

Komşu teyzenin zili çalınır, ne dediniz, ne yapıyorsunuz böyle diyecek olunur. 3.kattan kapıyı bile açmaya tenezzül etmeden, camdan bağırarak yarı beline dek aşağı sarkan komşu teyzenin ''Herkes yaptı, kimsede sorun olmadı, ne diye sorun çıkartıyorsun? cevabıyla sarsılarak kendine gelinir, konuşmakla bir yere varılamayacağı anlaşılır. Sitenin geçmişinde fuel oil'siz kalınan günlerde kaloriferlerin kapatılmışlığı, soba yakılmışlığı vardır. Üç defa yakıt sistemi değiştirilmiştir. Ayrıca erken kapatılan ve geç yanan kaloriferler yüzünden çocuklu evde o bacalara ne zaman ihtiyaç duyulacağı belli değildir. Asla ve asla yıkılmamalıdır!!! Bundan başka banyodaki şofben ve mutfaktaki davlumbaz bacaları(kendileri, üst katımız değil de kayınvalideninki, gecekondu usulü camdan verilmiş, kat mülkiyeti kanunu'na aykırı olarak) da yıkılmaya çalışılmaktadır. Ocağın dumanı nereye gidecektir??? Ev sahibi damat aranır... Binbir hikaye dinlenir, plastik boruyla yeni baca yapılacak denir... Yanıcı madde ile!!!! Olurdu, olmazdı, bakılır sonuç çıkmayacaktır, Belediyede soluk alınır! Çare bulunacağı sanılır...

Bir sonraki gün ev sallanmaktadır! Şaka ya da abartı değil, resmen sallanmaktadır! Koridordaki ayna hip hop öğrenmeye merak sarmıştır. Avizeler salıncak olmaya niyetlidir. Anne eşhedü enla ilahe illah diye cümleler kurmaktadır. Hani ta ta ta diye yollarda çalışan asfalt kırma makinaları vardır ya, onlardan evin içinde tam da tepemizde çalıştırılmaktadır! Üç usta, üç ayrı koldan yıkım işlemine başlamıştır! Evin hangi odasına kaçsanız tepemize geliyor bunlar, nidaları ile diğerine koşmak zorunda kalırsınız. Panikle birbirinize çarparsınız. Nasıl birşeydir bu diye sorarsınız ve gümmmm diye inen duvardan anlarsınız ki, epey zor, yıkılmaması gereken bir duvar aşağı indirilmiştir!

Site yönetim toplantısında tanıştığınız inşaat mühendisi bir kat maliki, ricanız üzerine evinizi ziyaret eder, acaba dediğiniz duvarın, asla yıkılmaması gereken bir taşıyıcı duvar olduğunu öğrenirsiniz. Depremde komşularınızı bekleyin, size gelecekler diye de ilave eder bilirkişi lik de yapan komşunuz. Beyninizden vurulmuşa dönersiniz!!!! Ailenizin 45 senelik emeği, dişinizden tırnağınızdan arttırarak biriktirdiklerinizle başınızı soktuğunuz yuvanız, tehdit altındadır! Üstelik İstanbul'daki en güvenli inşaatlardan biri olduğunu ispatlamışken, 1 günde herşey allak bullak olmuştur...

Belediye'ye güvenirsiniz...

Kar durumunu bahane eden Belediye 4 gün sonra gelir ve hiçbirşey yapmadan gider! Hala dilekçenize yazılı cevap beklemektesinizdir...

Bir sonraki gün anneniz ''Olmaz ya bu kadar!'' diye bağırırken uyanırsınız. Koşunca görürsünüz ki, odalardan birinin tavanından su akmaktadır! Yorganı ıslanan anne bu ıslaklık da ne diye uykusundan uyanmıştır. Anlarsınız ki, yeni komşularınızın ustaları, harcı, yere birşey sermeden doğrudan zeminde karmaktadırlar! Sokakta harç karıp, yukarıya taşımaya üşenmişlerdir! Bütün gün elinizde binanın mimari projeleri, yaşayacak mı bu hasta doktor bey merakı ile tanıdık inşaat mühendisleri gezilir... Akşama kapıya içimizi rahatlatmak isteyen komşumuzun inşaat mühendisi ağabeyi gelerek o taşıyıcı duvar değildir buyurur ama ne kartı vardır, ne kim olduğunu söylemiştir. Sadece içiniz rahat olsun demiştir...

Bu sabah tam da yatağımızın üzerinden gelen ta ta ta sesleri ve kuyruğuna basılmış kedi nidasıyla ağlayan bir bebek eşliğinde uyanılır. Bütün gün ayak sesleri ve gürültüler takip edilir gene neresi başımıza yıkılacak korkusuyla beklenir! Panjurlara, camların mermerlerine şap şap gelen harç sesleri eşliğinde sinir krizi geçirilir.

Şimdi sorarım, Avrupa Birliği diye tepinen yönetimimiz, kendi işlerine gelene göre kanun kural değiştireceklerine neden kaçak inşaat ve imar işlerine el atmazlar? Tadilat diye başlanan bir yer inşaata döndüğünde bu da ne kardeşim demezler? 6 ay öncesinden tadilat ya da inşaat izni alındığı, yapılacak inşaatın komşuların oyuna sunulduğu, sorulduğu halde, inşaat başladıktan sonra, bir ağacın köküne zarar gelebilir diyen, dikkat edin geldi, geliyor demiyorum, gelebilir diyen komşunun dilekçesi ile bir diğerinin inşaatını durdurarak bilir kişi gönderen ve bütün projeyi değiştirten Cambridge Belediyesi bir yanda... Bizim Belediye bir yanda... Kıyas nasıl yapılır?

Evimin yaşanılabilirliğini ben nasıl kanıtlarım? Depremde ne olacağımızı bize kim söyleyebilir?

Bu ülke, bu vatandaş bu kadar sahipsiz midir?