07 Ocak 2010

Babaannemin Patchwork Elbezi Hediyesi

Babaannem elişlerinde ilk öğretmenim, oyun arkadaşım, oda arkadaşım, hayal perim ve daha pek çok tarif edemediğim güzel şey.

Ortaokul 3.sınıfa kadar benimleydi. Kaçamaklar yapar, benim en sevdiğim şeyleri alırdı. Bazen yiyecek bir poğaça, bazen en sevdiğim kitap, bazen yün, bazen kumaş.

Dedemin üç aylıklarını aldıklarında, beni önüne katar, gel gezelim azıcık der, o gezinin sonunda da hoşnut olacağım, güzel birşeylerle dönerdik eve. En çok da kitap alırdık. (Şimdilerde o kitapçının yeri bile kalmadı gitti, ne yazık ki). Aldığımız kitabı önce o okurdu. Gece odamızda babaannemin başucundaki lamba her daim yanar, günlük gazeteler, okunması gereken kitaplar tek tek o lambanın eşliğinde bitirilirdi. Dolayısı ile kendisi de ayaklı kütüphane idi. Ödevlerimi yaparken ona sadece sormam yeterdi. Önce anlatır, sonra da hangi kitabın, hangi bölümünde bulabileceğimi söyleyiverirdi. Gündüzleri de her daim yanan sigarası(babaannemin tek nefret ettiğim yanı sigara içmesi idi) eşliğinde çeşit çeşit elişleri geçerdi elinden. Bazen dedemin eskiyen gömleğinin yakası değişir, bazen benim bebeklerime elbiseler dikilir, örülür, bazen bana çeşit çeşit kıyafetler dikilirdi. Etamin işi köşe yastıkları yapılır, eskiyen herşey tamir edilirdi. Eh onlar 2 farklı Dünya Savaşı görmüş neslin insanıydı, kolay değildi. Bulunan herşey değerlendirilirdi. Bir çöpün atılması bile ziyandı. Bana hep kırıntıları asla musluğun içine atma, kağıtla sofradan süpür, mümkünse cam önüne koy, kuşlar yesin, yok mümkün değilse, çöpe silkele, atıldığı yerde bir sahibi çıkar, kanalizasyonla karışmasınlar derdi.

İlk işimi 5 yaşında iken etamin üzerine işlemiştim. Önce çizgiler, sonra da zigzaglar yapmıştım rengarenk. Ardından iğne ardı bir ayıcık işlemiştik babaannemle birlikte. Takıldığım yerlerde onun yardımıyla. Samanyolu dergisinden nasıl motifi çıkartacağımı da öğrenmiştim daha o yaşta. Rakam dergileri, La Familialar, Samanyolu dergileri, Burda dergileri en yakın arkadaşımdı. Yapamadığım işlere bile saatlerce bakar, birgün yapabilmenin hayalini kurardım.

Öldüğü gün bile babaanneciğim karşı komşumuzun oğluna yün fanila örmeye çalışıyordu. Bronşitine iyi geleceği düşüncesi ile! Onun döneminde ilkokulu bile okumak büyük başarı iken, o ortaokulu, üstelik Burhan Felek'in öğrencisi olma şansını yakalayarak, bitirmiş. Annesi ile kız meslek lisesi ya da düz lise okuması konusunda itilafa düşerek, inadı tutmuş, dikiş aşkına düz liseye gitmeyi reddetmişti. Sonrasında da hep dikiş en büyük aşkı, en yakın arkadaşı, hem de mesleği olmuştu. Tüm detayları da kendi kendine öğrenmişti. O kadar ki, boncuklardan yapılma bir yaka iğnesini görüp, üstelik sadece birkaç saniye görüp, sabaha kadar aklında kaldığı kadarıyla motifini çıkartmış, ama nasıl olup da dik durabildiğini çözememiş, en sonunda elektrik teli kullanmayı akıl edip, tıpatıp aynısını yapıp, içi rahat uyuyabilmişti.
Sadece kendi merakı ile Beyaz Rus komşusundan o nedir, bu nedir diye sorarak Rusça, Ermeni komşusundan Ermenice, Rum komşularından da Rumca öğrenmiş, ana dili kadar da iyi telaffuz edebilmişti.


Yaşlılık zamanlarının başyapıtları da bu patchwork elbezleri olmuştu. Onardığı her bir kumaş parçasını mücevher kutusuna koyar gibi tek tek düzeltir, keser, kutuya yerleştirirdi. Zamanı gelince de renklerine göre düzenler, bu elbezlerini yapardı. O zamanlar binbir çeşit elbezi marketlerde satılmazdı elbet. Bizim mutfak masasısının kırıntıları önce kağıtla toplanır, sonra da masa bu bezlerle silinirdi. Arada imalat kullanımı aşar, o zaman da bu elbezleri, konuya komşuya, beğenen dostlara hediye edilirdi. Bittiğinde eve gelen hangi misafirse yanındaki, onun olurdu bu elbezleri.
Babaannemden sonra en çok bu elbezlerinden aradım ben evde. Bulamadım. Hepsini hediye etmiş. Bize bir tane bile bırakmamış diye üzülür dururdum senelerdir. Taaa ki, komşumuz bak sana ne buldum diye bu elbezini getirene kadar. Mavi benekli desenli kumaşlar babaannemin elbisesinden, diğerleri de dedemin gömleklerinden artan kumaşlardan. Tek tek ölçülüp biçilip aynı ebada getirilmiş. Denk gelmeyenler birbirine eklenerek ölçü tutturulmuş. Üstelik benim gibi karton destek kullanmadan, şimdilerde 100 yaşını aşan, üzerinde cetvel, ölçü adına hiçbirşeyi olmayan bir dikiş makinası marifetiyle... Arkasına mermerşahiden astar yapılmış. Mis gibi kullanıma hazır, lavanta kokulu. Babaannem kokulu...
Kim kıyabilir ki ona?

15 yorum:

Fifi Croissant dedi ki...

Allah rahmet eylesin.

beste dedi ki...

tuylerim diken diken oldu ne guzel babaannenden bir iz bir koku bulabilmem, cok sevindim bende sahene bir kadinmis:)

MeRaiL dedi ki...

Ne kadar duygulandim yazini okurken, ne kadar sanslisin harika bir babaanneye sahipmissin..Babaanneni anlatisinla onu tanima, gorme isteyi olusturdu bende..
Ve kendi nenelerimi ozledim bir kez daha..
kucak dolusu sevgiler Dilek'cim

fethiye dedi ki...

Allah rahmet eylesin, babaanneni bizlere de tanistirdigin icin cok sagol. Ne guzel bir surpriz olmus sana bu el bezi. Gozun gibi saklayacagina eminim.

Berceste dedi ki...

Amin Magissa, nur içinde yatsın.

Gerçekten şahane idi Beste. Zor bir kadındı ama çok da pamuk gibi bir kalbi vardı. Sadece anlamasını bilmek gerekiyordu.

Bütün arkadaşlarım hayrandı MeRail,saatlerce hikaye, anı anlatabilirdi ve arkadaşlarımla nefes almadan dinlerdik. Bazen sitem ederdim, onlar benimle oynamaya geldiler seninle değil diye :) Bizden de sana ve minik dostlarına kucak dolusu sevgiler...

Amin Fethiye. Evet gerçekten de büyük sürpriz oldu. Altın bulsam bu kadar sevinmezdim. Çerçeveletip assam abartmış mı olurum diye düşünüyorum ;-) Sevgiler...

Çileksuyu Sibel dedi ki...

dilek ne kadar guzel bir yaziydi bu boyle...allah rahmet eylesin..ne harika bir insanmis...bende babaannme cok hayranim hala...iyiki var...bu arada bence dekiyma,hatta cerceve yaptir,as oturma odana,cok guzel olur..sevgimle..

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Gözlerim doldu sonunda...
Ne güzel anılar bunlar...
Ne özel zamanlardır dedelerle büyükanneler ile geçen zamanlar...
Ben bu konuda çok şansızdım.
Daha dün konuşuyorduk arkadaşla, eskiden yün çoraplar olurdu ve tabanı hep yamalı olurdu, şimdi orlon ipler var, çoraplar patikler hiç yıpranmıyor, sapasağlamlar ama o yün çoraplar gibi ısıtmıyorlarda...

Berceste dedi ki...

Teşekkürler Sibel, babaannenin her fırsatta yanında ol ve kıymetini bil derim. Yerleri bambaşka onların! Sevgiler...

Sağolasın Pınar. Ben bu konuda şanslıyım. Beni seven bir büyüğüm kış günleri üşümeyeyim diye gene yün çoraplardan örüp gönderiyor. Böylece karda, soğukta, sevgiyle örülmüş o çoraplar beni koruyor. Ellerine sağlık diyorum buradan o büyüğüme. Sevgiler, Can oğlanı da öpüyoruz.

Pınarın Kulubesi dedi ki...

sobelendiniz :)

Zaten çocuk dedi ki...

Merhaba

Blogunuza, okudugum bir siir sonrası, "berceste" kelimesinin anlamını arastirirken ulastım. Ve el işi ile ilgili olmamama rağmen yazdıklarınızı büyük bir keyifle okudum.-Tarif etmek gerekirse; çok acıkmış ve eve gidiyorken kapıyı açtığınızda en sevdiğiniz yemeğin kokusunun burnunuza çalınması gibi.-
Dikkatimi çeken nokta ise, yazdıklarınızda doyasıya bir Buket Uzuner tadı aldım, ne kadar da içten yazmışsınız hayret ettim doğrusu. Siyah beyaz bir filmi izler gibi okudum canlandırarak zihnimde. Sanırım edebiyata da eğilimlisiniz?
Bir de ek olarak sanırım birlikte yaşadığım babaannemin yaşlı olması ve bahsettiğiniz örgüleri geçmişinde yapmasının belli belirsiz görüntüleri zihnimde canlandı.

Tesekkür ederim.
Muhabbetle...

Berceste dedi ki...

Gene mi Pınar? :) Yahu ne yapacaksınız çantamın içindekileri? Cevat Kelle misalidir benim çanta, okumaktan bile sıkılırsınız, boşver bence :)

Aramıza hoşgeldiniz Üreten Adam.

İçimdekiler coşunca, birkaç kelam dökülüyor sanırım, ama bunların edebi değeri tartışılır. Ne yazık ki artık aramızda bedenen olmayan gazeteci babama, onun arkadaşlarına, büyüklerime sormak lazım yazılarımın edebi değerini...Babaannenenizin kıymetini bilin. Onlarda çok büyük hazineler var. Yorumunuz ve güzel sözleriniz için ben teşekkür ederim.

Zaten çocuk dedi ki...

Merhaba,
Edebiyatla az da olsa ilgili biri olarak yazdıklarınızdan keyif aldım. Ben de azıcık ucundan tutarak gazetecilik yapmaya ugrasiyorum. Eminim babanız dahil olmak üzere yakın çevrenizden zaman içerisinde edindikleriniz size yazınsal ürünler olarak yansıyor.Büyük ebeveynlerdeki hazinelerin varlığı konusunda şüphem yok:) Bazen onunla sıcak sobanın başında eskilerden söz ediyoruz-aslında o söz ediyor ben dinliyorum, terapiye girmis gibi oluyorum-

Muhabbetle...

Berceste dedi ki...

Dilerim dediğiniz gibi olmuştur Üreten Adam. O soba başı sohbetlerindekileri bir yere kaydedin mutlaka. Yazılı, sesli, görsel ama ileride çocuklarınıza gösterebileceğiniz birşeyler olsun elinizde. Sağlıkla...

Unknown dedi ki...

Benim rahmetli anneannem'de terziydi. Kucukken ressam olmak istemis kendi babannesi "aaaa! sapkali orospumu olucan" diyip dikis ogretmisler o da resim askini dikislerine yansitmis, sizin babaanneniz gibi eski singer makinesinde vitrinden model cikarip cesit cesit elbiseler dikerdi bana, hatta kucuk ev dizisindeki kizin ki gibi sapkali geceliklerim vardi :-) Ben amerikaya tasinmadan evvel bana bir battaniye yapmisti patcwork, uzerindeki her bir kumas parcasinin bir hatirasi vardi hala kullanirim. Oldukten sonra annemin buldugu cesitli boylardaki bir suru ortuyu yuklenip getirdim. Ben kendimi farkli sanirdim, benim anneannem yapar boyle seyleri yalnizca zannederdim, sizin yazinizi tesadufen okuyunca cok duygulandim. Eminim birtek bunlar yoktur anilarinizda, ben mesela, kullanilmayacak kadar kucuk kirpik parcalardan soba tutusturmalik "bebek" yapardik, veya eski coraplarini biriktitip kapi onune desenli paspas yapardi, eskiden gulerdim, "off anane yaaa, soyle modern seyler alsana bu ne boyle" derdim simdi keske hayatta olsaydida bende ona yardim etseydim diyorum:-) Butun olmuslerimiz nur icinde yatsin.

Berceste dedi ki...

Şanslıymışız Barış Başak(ikisi de mi biri mi, çözemedim) Sizin battaniyeninizi de görmek isteriz. O soba tutuşturmalık bebekler sonraları sizin torunlarınıza yadigar olacaktır. Büyük anneannelerinin adı ile anılacaktır. Aynı nesil, aynı şeyleri yapmış demek ki, sizin günlüğünüzde ben de tanıdık objeler gördüm :) Nur içinde yatsınlar. Ne güzel böyle yadedilebilmek gözü para hırsından başkasını görmeyen günümüz dünyasında...