22 Nisan 2008

Büyük ve Küçük Sesli Uyumu

Bir akşam vakti, Ahmet Paşa beni çamurlu bir patikadan bata çıka bir köye getirdi.Derin bir vadiye kurulmuş, bir pus tabakası içinde gizlenmiş, yolu izi olmayan bir köy. Ahşap, minik evleri vardı. Kendimi bir başka dünyada kaybolmuş, terk edilmiş hissettim. Köyün kahvesinde atımdan indim. Her köyün bir kahvehanesi bulunurdu, yolu olmasa da.

İki yaşlı adam sessizce beni süzdüler. Köyün muhtarı bana geceyi geçirmem için yer yatağı yapılmış bir oda verdi. Bir ahıra konan Ahmet Paşa'nın da karnını doyurup suyunu verdiler.

Odama yerleşmeden muhtarı görmeye gittim. İki yaşlı adam loş bir köşede aralarında mırıldanarak bir şeyler konuşuyorlardı.

"İyi akşamlar" dediler. Müthiş bir ses ahengi olan melodik bir dilleri vardı. "At çok güzel."

O anda çok gururlandım. "Evet" dedim. "Çok güçlü ve kendi sezgileri var."

Bana iyi geceler dileyip ayrılırken, biri dönüp, "Bu bir Türk atı" dedi.

"Evet" dedim. "Çal'dan aldım."



Jeremy James, İngiliz yarış atlarının atası, Türk Atı Beverly'i anlattığı romanında Türkçe'den böyle(yukarıdaki alıntı yazıda kırmızı renkli olan kısım) bahsetmiş.

Cambridge'de arkadaşlarımla bir topluluk içerisinde Türkçe konuşuyorsam, İngiliz ya da başka ülke kökenli arkadaşlarımdan da aynı tepkiyi aldım ve ortak bir benzetme yaptı büyük çoğunluğu. Şarkı söyler gibi konuşuyorsunuz diyorlar. Neden? Çünkü genellikle şarkılar, sevilen bir şiire melodi eklenmesi ile ortaya çıkmıştır ve şiir yazmanın kuralı gereği son satırlar uyum içerisindedir. Aynı uyum bizim güzel dilimizin kendi içinde vardır. Kelimelerdeki harf dizilişlerinde.


Dilimizde kullandığımız sesli harfler sekiz tanedir. Çıkış özelliklerine ve dilin durumuna göre "a, ı, o, u" harflerine kalın, "e, i, ö, ü" harflerine ince sesliler deriz.

Büyük Sesli Uyumu

1- Kelimelerin kök ve gövdelerindeki uyumdur.

Yani, kelimenin ilk hecesi kalınsa, sonraki heceler kalın, kelimenin ilk hecesi ince ise sonraki heceler ince olur.

Aslında esas söylenişi kardaş, alma, ana olan ama sonradan kardeş, elma, anne olarak değişen istisna birkaç kelime bulunmaktadır. (Burada hemen atalarımızın “istisnalar kaideyi bozmaz." sözünü hatırlayalım.)

2- Büyük ses uyumu aynı zamanda kelimelerle ekler arasındaki uyumdur.

Yani, son hece ince ise ekler ince olur, son hece kalın ise ekler kalın olur.

Yüzlerce ek arasından sadece beş tanesi bu kurala uymaz.

Kurala uymayan âsi eklerimiz hangileridir dersek:

a) -yor (şimdiki zaman) eki. Geliyor, biliyor kelimelerinde görüldüğü gibi...

b) -ken eki. bakarken, yazarken...

c) -ki iyelik eki. Sonraki, yarınki, akşamki, komşununki...

d) -leyin eki. Akşamleyin, sabahleyin

e) -(i)mtrak eki. Yeşilimtırak, beyazımtırak...

Banyo halısı üreten bir firmada çalışırken, yabancı öğrenci seçme sınavı ile Türkiye'ye gelmiş ve temelli ülkemizde kalmış Filistin'li bir arkadaşımız vardı. Ülkü isimli arkadaşımızı Ulku diye çağıran, öz yerine oz diyen bu arkadaşımıza müdürümüz devamlı takılırdı:

-"Oz büyücüsü mü o, oğlum öz diyeceksin öz!"...
-"Ağzına işaret parmağını sok, ses ver",
-"ooooooo"
-"Hah tamam, ona iki de nokta ilave et ki, incelsin."
-"ööööööö"
-"Bak oldu işte, şimdi öz deyiver."
-"Oz!"

Bu şakalaşma böyle sürer giderdi. Hatta bir ara ortaokul dilbilgisi kitabımı ona ödünç vermiştim ki, biraz çalışıp bilgi sahibi olsun diye. Bugünlerde dünyalar tatlısı eşinden bu ince detayları öğrenmiş olduğunu düşünüyorum. Ondan öğrenemedi ise bile, çocuk milleti bu konuda yeterince gaddar, kesin oğlu ile kızı öğretmiştir.

Bu konuşmaların aramızda geçmesine sebep olan sesli harfler sınıflara ayrıldığı için bizim de onları iyi tanımamız lazım ki, böyle hatalara düşmeyelim.

Alt çenenin durumuna göre sesliler geniş sesliler "a, e, o, ö", dar sesliler "ı, i, u, ü", dudakların durumuna göre ise düz sesliler "a, e, ı, i", yuvarlak sesliler "o, ö, u, ü" şeklinde sınıflandırılırlar.

Küçük Sesli Uyumu

Seslilerin düzlük, yuvarlaklık ve genişlik, darlık bakımından birbirine uymasıdır. Dilimizde düz seslilerden sonra düz sesliler, yuvarlak seslilerden sonra, ya geniş düz sesliler ya da dar yuvarlak sesliler gelir.

İstisnalar bu kural için de bulunmaktadır. A sesli harfinden sonraki hecede, u sesli harfi gelen pek çok kelimemiz buna örnektir. Kavun, avuç gibi … Şimdiki zaman kipinin "-yor" eki bu uyuma da aykırıdır. Türkçe’de o sesi ikinci hecede bulunmaz. O sesinin ikinci hecede olduğunu gördüğümüz bir kelimemiz daha vardır. "Horoz" Ancak, bu kelimenin de aslı Farsça'dır.

Aslında kural gereği ödevlerle durumu pekiştirmek gerekli. Ama buna ne sizin ne de benim zamanımızın olmadığının bilincindeyim. Zaten hiç birimiz bu etkinliğe öğretmenlik yapmak amacıyla da başlamadık. Diğer yandan bu tarz bilgiler okunuyor, sonrasında uçup gidiyor. Zaten gitmese, senelerce kafamıza nakış gibi işlenen dilbilgisi derslerimizden sonra gitmezdi. O yüzden size yabancı dil öğrenirken uygulanan bir sır vereceğim. Macar asıllı İngilizce öğretmenimiz(İngiltere'ye dil kursuna gitmek isteyenlerin her zaman saf kan bir İngiliz ile karşı karşıya gelemeyeceklerini, hatta Türk bir hoca ile dahi karşılaşabileceklerini de bu vesile ile hatırlatmış olayım) bize gazeteden hoşumuza giden bir yazı seçerek, onu kesip, düz beyaz bir kağıda yapıştırmamızı, bilinmeyen kelimelerin altını çizerek, o kağıdın yanına da anlamları ile yazmamızı birkaç defa tekrar ettikten sonra aklımızda kalacağını söylemişti. Sizler de denerseniz hem kendi dilimiz için, hem de yabancı bir dili öğrenirken, işe yarayacağını düşünüyorum. Ayrıca unutmayalım ki, kendi dilini iyi konuşamayan, yazamayan bir toplum, kültürünü de unutuyor, kaybediyor demektir.

Kaynak: Dilbilgisi - Tahir Nejat Gencan

09 Nisan 2008

Suffolk Puff - Yo Yo Patchwork

Tam olarak adını ve tarihçesini ben de bilmiyorum. İnternet üzerinden epey araştırdım ama sonuca ulaşamadım. Kırkyama kursuna gitmeye başladıktan sonra, yabancı el işi günlüklerinde gezinirken karşılaştım kendisi ile. Amerikalılar Yo Yo Patchwork diyorlar. Sevgili kurs öğretmenim Anne'e sorduğumda, ''İngilizler Suffolk Puff derler ona'' diye cevap verdi ve bir daha da asla Yo Yo adını kullanmadı, kullandırtmamaya gayret etti.


Yapılışı ile ilgili bütün detayları ''Whipup.net'' 'ten öğrenebilirsiniz. Anne, oluşmasını istediğimiz Suffolk puff'ların iki katı çapında daire şeklinde bir kalıp kesmemiz gerektiğini söyledi. Ben, onun bize hazırladığı kalıpları kullandım. Daha önce de söylediğim gibi, öğrendiğim her yeni kırkyama türüne, ülkeme özgü, kendimden birşeyler katmayı adet edindiğimden, genelde düğme dikilen boşluklara elimde bulunan nazar boncuklarından yerleştirdim ve oldukça ilgi çekti.

Çiçek şekli vererek kumaş üzerine aplike yaptım bu parçacıkları. Daha sonra çiçeği belirginleştirmek için kenarlarına üç sıra iğne ardı nakış işledim. Bu da gözüme çok düz görününce, cıvıl cıvıl bir çiçek olsun diye, mekik oyasının benzerini, mekik kullanmadan, sadece iğne iplik ile ilik yapar gibi işledim. Nakış ipi kalın olduğu için çok zor olmadı. Ama kenarlara yapacak kadar da cesaret vermedi bana. O yüzden hazır pamuklu bir danteli kenar süslemesi olarak tercih ettim.

Böylece anneme hediye edeceğim yastık kılıfı ortaya çıkmış oldu. İlk yastık kılıfında olduğu gibi hiç makina değmedi çalışmama. Tümüyle elde dikildi. Renklerin seçimi Türkiye'den, Cambridge'e kadar kumaşları taşımaya üşenmeyen sevgili arkadaşım Pınar'ın. Ona ne kadar teşekkür etsem azdır.
Eğer Suffolk Puff'ları sevdiyseniz, onlardan bir ejderha yapabilir, çanta dikebilir ya da bir örtü tasarlayabilirsiniz.
Annem yastık kılıfını beğendi ama zamanında o kadar çok el işi yapmış ki, yazık gözlerine dedi! Belki ileride bu günleri çok arayacağım ama şimdilik böyle el işleri ile zamanımı değerlendirmek çok hoşuma gidiyor. Hatta bir dakika boş kalsam, kendimi suçlu hisseder oldum. İstanbul'a doğru Stanstead'den yola çıktığımda, keşke uçakta da iğne kullanmama izin veriyor olsalar da boş durmasam diye geçti içimden.

Eskiden, koca tırların içine yüklediğimiz her bir koliyi, çocuğum gibi uğurlar, onların üretimine katkıda bulunurken mutlu olurdum. Şimdi kendi ellerimden çıkan bu ufak tefek işlerde mutluluk buldum.

İstanbul'da günlerim nasıl geçiyor derseniz, geldiğim ilk hafta Sencer Paşa'ya ''Hoşgeldin'' toplantısına yetiştim ve sevgili Yasemin'e konuk oldum. Sarı şekerlerin en tatlısı Ayşem, can dost olduğu için Can'ın annesi olan Pınar, dünyanın en tatlı Nane Limon'u Münevver hanım, doğum günü çocuğu Güliz, sevgili Esra, sevgili Fadime, sevgili Müge ve Müge, sevgili Neslihan, sevgili Selen, sevgili Suzan ile çok güzel zaman geçirdik. Bol bol bebek sevdik, yolda olan bebeklerin en kısa sürede, dertsiz tasasız, annelerini üzmeden aramıza katılmalarını diledik. En önemlisi de bizi biraraya getiren Sencer Paşa'ya sağlıklı, mutlu, analı babalı, uzun bir ömür diledik. Her birinize hazırladığınız güzel yiyecekler, dostluğunuz, sevginiz için çok ama çok teşekkürler...
İkinci haftam kırkyama ve el işleri için malzeme -benim sözlüğüme göre ganimet- bulmakla geçti. İngiltere'deki fiyatları ile kıyaslanınca neden ganimet dediğim anlaşılır.

Gene aynı hafta içinde değerli büyüğüm Punto amca ne yaptı etti, sevgili B5 ile bizi biraraya getirdi. Her zaman büyük sözü dinlemenin önemini bir kez daha hatırlatmış oldu. O olmasaydı, az kalsın sanal not defterlerimizin kurbanı olacaktık. Punto amcaya, çok değerli eşine, bizlere yaptıkları güzel jest, zarif zevkleri için, B5'e dostluğu, minik Beşiktaş turu ve Beyoğlu'nda midye tava keyfi için sonsuz teşekkürler.

Yavaş yavaş ve istemeye istemeye dönüş için geri sayıma başladık. Gelme uçuş günü gelme...